25 Haziran 2010 Cuma

Demokrat Solculara Yine Yeniden…

Bu toprakları ve bu topraklar üzerindeki emekçi halkları sevmek, onların dertlerini dert edinmek, onlara rağmen onların hakkı için, onların kurtuluşu için, kurtuluşları önündeki engellerle, mesela AKP ile tekellerle,12 Eylül rejimi ile ABD-AB emperyalizmi ile mücadele etmek, mesela tekel işçilerinin kazanılmış haklarını elinden alan, bunun karşısında Tekel’i yok fiyatına, uluslararası tekellere satan; bu topraklardaki işçi ve emekçilere, işsizlere, emeklilere, memurlara iş ve aş demek olan, yer üstü ve yer altı zenginliklerini uluslararası tekellere, yandaşlara yine yok fiyatına satan; pili bitmiş emperyalist ABD’nin, bu bölgedeki emperyalist projelerinin eşbaşkanı olmakla övünen AKP’nin işçi ve emekçi düşmanı tutumuna karşı durmak, işçi ve emekçilerin haklı mücadelelerinin, hak arama mücadelelerinin, politik mücadelelerinin gerçek anlamda ilerici bir tarihsel çizgide, nihai kurtuluşlarına yol açacak şekilde yine onlara rağmen, onların da bu yolda yer alması, kendi haklı ve nesnel mücadelesi için konum alması için mücadele etmek; bunun için akıl patlatmak; hükümetin ve elbette tekellerin, ABD-AB emperyalizminin, İsrail’in, kendi ulus devlet dinamiklerini sağlamlaştırırken, bu bölgedeki ulus devletleri parçalamak, küçültmek ve ABD-AB emperyalizmine, İsrail’in ulus devlet hegemonyalarına halkları bağlamak için, halkların arasına kardeşliklerini bozucu, anti-emperyalist, anti-siyonist duruşları köreltici, milliyetçilikle, şovenistlikle yüklü kışkırtıcı nifaklar sokarak, ayrılık ve çatışma noktalarını artırmak dolayısıyla bu bölgedeki halklara iş, aş ve gelecek demek olan yer altı ve yer üstü zenginliklerini talan etme, kurutma emellerine hizmet eden politikalarını ortaya koymak; bu politikalarla mücadele etmek, mücadele eden dinamikleri sosyalist iktidar mücadelesine bağlamanın hünerini göstermek, dahası tarihin ilerleme çizgisinin gerisine doğru götürülen treni durdurmak için irade göstermek; tarihin gerisine giden bu trende olan ama kurtuluşu arka vagonlara doğru koşmakta bulanların, trenin, varacağı yere, tarihin gerisine, daha çabuk varması için çaba sarf eden, bunu ilericilik olarak gösteren, vagonun baş makinistini alkış bombardımanına, yüceltme bombardımanına tutanlara karşı yani işçi ve emekçileri köleleştirmekten, geleceksizleştirmekten başka icraatları olmayan, böylece zenginliklerine zenginlik, hükümranlıklarına hükümranlık katan tekelleri, kapitalizmi hatta emperyalizmi ve elbette onların yürütücüsünü, bilmeden de olsa ama daha çok bilerek benimsetmeye çalışanlara, bu devasa zenginliği, teknolojik gelişme, ilerleme ve halklara ekonomik olanaklar yaratma olarak göstermeye çalışanlara, tiksinti duymak; tüm bu olanlara karşı, çözüm olarak, sosyalist iktidarı koymak ve komünistlikten de, bu topraklardaki emekçi halkları sevmekten de çoktan vazgeçmiş olan, ama bu vazgeçmişliklerini, işçi ve emekçilerin haklı direnişlerini çağ dışı bulmayı, ilericilik olarak, komünistlik olarak gösterip, bir taraftan biz AKPli değiliz derken, AKP’nin siyaset akademilerinde eğitmenlik yapanların iki yüzlülüğünü deşifre etmek; darbelere karşıyız diyerek, hâlâ aynı kafa yapısını, ideolojik yönelimini koruyan, nice yurtseverin, ilericinin, devrimcinin, sosyalistin, komünistin kanına giren komünizmle mücadele derneklerinin ardılları ile, ilim yayma cemiyetlerinin gerici, dinci tarikat bağlantılı kadroları ile kol kola, halkın gerçek anlamda darbecilere karşı biriktirdiği kinin, darbecilerden, diktatorya özlemi içinde olanlardan ve 12 EYLÜLün diktatörlük koşullarını türlü kılıflarla sürdürenlerden, darbecilere karşı olmaktan söz ederken, gerçekte 12 Eylül diktatörlüğünün konuşlanmasını tamamlamaya çalışanlardan, bunu demokrasi diye yutturanlardan, buna destek verenlerden, buna sol ton verenlerden, sınıfsal eksende hesap sorma dinamikleri olarak yükselmesinin önünü almaya, başka kanallara hapsetmeye, işlevsiz bırakmaya çalışanlara karşı ideolojik, politik mücadele vermek, ulusalcılık ise sizler ya aklınızı kaçırdınız, ya da size verilen bilgiler doğrultusunda bunun hâlâ emekçilere, ilericilere, devrimcilere, devrimci-demokratlara, sosyalistlere, komünistlere yedirileceğini sanarak kendi kendinize gelin güveyi oluyorsunuz demektir.
Evet, eğer bu uzun bir liste halinde sıraladıklarımla, daha çok da unuttuklarımla bağlı olanları, ulusalcı diyerek elini, kolunu, dilini bağlayacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sizler, geçmişten gelen kimliklerinize hangi ön eki takarsanız takın tarih önünde hesap vermekten ve mahkûm olmaktan kurtulamayacaksınız. Bu mahkûmiyet için bir halk değil binlerce halk var artık ve bu halkların kardeşliğini ne emperyalizm, ne tekeller, ne yürütücüleri ne de siz bozamayacaksınız. Bu anlamda, bu bölgede kendilerine sağlam ve büyük bir ulus devlet yaratma sevdasında olanlara, bu sevda ile birlikte bu bölgedeki halkların geleceği olan, bebelerine süt, su, yiyecek ve gelecek demek olan doğal ve üretilmiş, biriktirilmiş zenginlikleri, sırf enternasyonalizm diyerek, bu bölgedeki halklardan çalıp, emperyalizmin, emperyalist tekellerin zenginliklerine peşkeş çekilmesine sol ton veremeyeceksiniz. Bunu, bu halk düşmanı tutumlara destek vermenizi, işçiler vatansızdır kılıfları ile örtüleyemeyeceksiniz ve bu örtülerinizin emperyalistlerin enternasyonalizmini, gericilerin enternasyonalizmini, proleter enternasyonalizm olarak yutturmaya çalışmaktan başka bir şey olmadığını gizleyemeyeceksiniz, gizleyemiyorsunuz. Bu gün, tekeller enternasyonalisttir, gericiler enternasyonalisttir, diktatörlükler enternasyonalisttir, dinciler enternasyonalisttir, işçi düşmanları enternasyonalisttir, tarikatlar enternasyonalisttir, kendilerine ulus devlet beğenirken, ulus devletleri çözmeye, parçalamaya, küçültmeye çalışanlar enternasyonalisttir, milliyetçiler, ırkçılar, Şovenistler, tarihin gerisine yönelenler enternasyonalisttir; öyleyse bunlarla mücadele etmek de enternasyonalistliktir. Enternasyonalistlik ve işçilerin vatanı yoktur teorik yaklaşımı, enternasyonal düzeyde işçi sınıfının, emekçi halkların, bilimin, ilerlemenin, devrimin, sosyalizmin karşısında olan bu dinamiklere karşı mücadele etmeyi engellemez, bu mücadeleyi milliyetçi de yapmaz, ulusalcı da yapmaz. Bu mücadelede elbette yurtseverlik olacak, elbette bu topraklardaki zenginliklerin, bu toprakların halklarının geleceği için kullanılacağına, emperyalist tekellerin zenginlikleri için kullanılmasına, talan edilmesine karşı mücadele edilecek ve elbette bu mücadele anti-emperyalist mücadele eksenine oturacak, tabii ki gericiliğe karşı mücadele dinamiğine oturacak, tabii ki anti-siyonizmi de benimseyecek, tabii ki sınıfsal bir zeminle bütünleştirilecek, tabii ki asıl hedef sosyalist iktidar olacak, bunun önüne demokrasiyi de koysanız, vatansız işçiyi de koysanız doku tutmaz.

Nerede görülmüş, emperyalizme, sömürgecilere karşı ezilenlerin mücadelesi demek olan ulusal kurtuluş hareketinin başarılmasında, kaderlerinin kotarılmasında emperyalistlerle, uluslararası tekellerle, ezen ulusun egemenleri ile kendi uluslarının sömürgenleri ile gericileri, ağaları, beyleri ile işbirliğinin söz konusu olduğu ve ezilen halkların kurtuluşunda bunların etmen olduğu.

SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ, Kürt halkından, Türk halkından kaçırılan bu zenginlikler, Amerikan halkına mı, Fransız halkına mı bölüştürülüyor, bu bölüşüm sırasında Kürt halkına, Türk halkına ne kalıyor. Kaldı ki, Fransız halkına, Alman halkına hatta işçi sınıfına buralardan aktarılan paylar, sus paylarıdır, oportünistlik mayası çalmaktır. Bu kadar mı aklınızı peynir ekmekle yediğimizi zannediyorsunuz siz düpedüz, burjuva düzenin, tekellerin, emperyalizmin dümen suyundasınız, AKP’nin “ilerici, demokrasi”den yana, işçiden, emekçiden yana olduğunu kime inandırmaya çalışıyorsunuz, bir süre sonra aynı trende geriye doğru koşmaya siz de başlayacaksınız ama marifet trenin içinde arka vagonlara koşmak değil, bu, bu trenle beraber tarihin gerisine gitmenizi engellemez ve arka vagonlara doğru koşarken, gördükleriniz aranızdaki kavgaları da artıracak ama tren uçuruma yaklaşmıştır bir kere ve aklınız da o kadar tutsak olmuştur ki, trenden atlamayı bile akıl edemeyeceksiniz.
O çok övdüğünüz, desteklediğiniz, kutsal ton verdiğiniz ilerlemeye düşman, geleceğe düşman, kölelik özlemcilerinin, padişahlık özlemcilerinin, şu anda defacto hüküm süren diktatörlükle bile yetinmeyenlerin, gerçek yüzü ile karşı karşıya geldiğiniz de, trene bindiğinize de, atlamadığınıza da bin pişman olacaksınız.
Oysa iki kelime, sihir de, keramet de bu iki kelimede ama bütün güçleri bu iki kelime ile kaynaştırmak, bu iki kelimeyi benimseterek, bu iki kelimenin yol göstericiliğinden, çare olmasından başka bir seçeneğin olmadığını göstermekle, bütün seçeneklerin bu iki kelime ile bütünleştirilmesi gerektiğini göstererek bu iki kelimedeki sihir, keramet ortaya çıkarılabilir ve bütün sahtekârlıklar tuzla buz olabilir.
Evet, bu iki kelime " sosyalist” ve “ iktidar” kelimeleridir. Artık politik, ideolojik şaşırtma enstitüleri bile bu sihirli iki kelime etrafında kafa patlatmaktadır, sihri bozmak, kerametini kendinden menkul göstermek için kollarını çoktan sıvamıştır. Yakında bu sihirli iki kelime etrafında da konumlanacak sahtekârlar da çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu, TC ye karşı, yönetimi Kemalistlerden teslim alınıp, gericiliği, dinciliği, milliyetçiliği ve emperyal heveskârlığı had safhada olan Türk-İslam tabanlı bir diktatörlüğe doğru konuşlanmasını tamamlamaya koşan TC ye karşı, Sosyalist İktidarın hegemonyasındaki sosyalist cumhuriyettir. Ne güler yüzlü bir sosyalizmin, ne çoğulcu bir sosyalizmin, ne demokratik bir sosyalizmin, ne de özgürlükçü bir sosyalizmin cumhuriyetidir.
Bu, sosyalist iktidarın, işçi ve emekçilerin kurtuluşunu, iktidarını, bütün halkların kardeşliğini, özgürlüğünü, eşitliğini garanti altına alan son derece demokratik ve son derece bu demokratikliği güvence altına alan hegemonik bir mekanizmadır.
Bunu sizin kafanız almıyorsa, bırakın artık şu “ulusalcı” yaftaları asarak, Kemalist yakıştırmalarından medet umarak, darbecileri de, derin devlet mekanizmalarını da, örgütlerini de, aktörlerini de korurken, gerçekten bunları tarihe gömecek, hesabını soracak dinamiklerin önünü kesmeye, ilerici olduğunuz iddialarınıza rağmen, tarihin ilerleme çizgisinin gerisine yönelmiş olanları solcu, demokrasi savaşçısı, ilerici göstermeye çalışmaktan vazgeçin. Bunun faturası ağırdır, bu işler çelik çomak oyunu değildir. Bu iş, yüz yıllardır sömürülen, ezilen hakların, işçi ve emekçilerin kadersizliğine karşı, bu kaderi ellerinde tutan ve üstüne basa basa zengin olan tekelci bezirgânların arasındaki son derce şiddetli bir mücadeledir. Bu mücadelenin arasına, bu zenginliklerini tarihsel olarak kaybedeceğini anlayan emperyalist kapitalizmin gericilik yüzü, dincilik kozu da girmiştir. Emperyalist kapitalizm, bu yüzünü de, kozunu da son derece dikkatli adımlarla ömrünün uzatılması için kullanmaktadır.
Öyleyse, bu koza karşı, emperyalizmin bu yüzüne karşı, türbanı, tarikatları, dinci örgütlenmeleri özgürlükler içinde saymayı, demokrasi palavralarının içine koymayı bırakın da, asıl ilericiliğin, asıl devrimci dinamiğin, asıl halklar arası kardeşlik ve halkların özgürlükleri için, eşitlikleri için mücadeleyi, emperyalizmin bu yüzüne ve kozuna karşı mücadele ile bütünleştirmenin enternasyonalizmin, işçi sınıfının gerçek vatansız olma teorik düşüncesinin gereği, en ilerici ve bilimsel bir iş olduğunu görün. Görenlere çelme takmayın. Çelme takamadıklarınızı, türlü yaftalarla karalamayın. Eğer yüreğinizin bir kenarında hâlâ biraz komünist ruh varsa, dediklerimi can kulağıyla dinleyip, yüreğinizin süzgecinden geçirin.

Boş lafları bırakın, AKP’ye sol ton vermeyi de, onu desteklemenin komünistlik gereği olduğunu vaaz etmeyi de bırakın. Bu gün AKP den ABD emperyalizmi bile vazgeçti. Devlet durumu içindeki diğer aktörlerine, diğer devlet partilerine oynamaya başladı bile. Bunun için attığı emin ve dikkatli adımlarını bozmadan ilerlemek istiyor. Siz bu değişiklikten sonra, yeni aktörlere AKP ye verdiğiniz sol tonu nasıl vereceksiniz. AKP’nin karşısında olup da, yaftalamadığınız ne kaldı. CHP’nin ulusalcılığı mı, Kemalistliği mi AKP ye tehlikedir? MHP’nin milliyetçiliği, ırkçılığı mıdır AKP ye tehlike? Yeni kurulan ED PARTİ mi tehlikedir AKP ye? AKP ye tehlike olamayan hangisi, tekellere tehlike olabilir? Güldürmeyin insanı. Hepsi ama hepsi devlet durumu içindeki partilerdir. Biri daha fazla devletçidir, diğeri iddiası ile öyledir, bir diğeri yeni soyunmuştur bu göreve. Ama hepsi devlet partisidir. Devlet burjuva devlettir ve tekellerin devletidir. Devlet nerdeyse ezelden beri TC olarak ABD hegemonyasındadır ve şimdi daha da fazla öyledir. Bu devamlılığı göremiyor ve işkembeden atıyorsunuz.
Ufuk Uras’ın solculuğu mu, AKP ye tehlike olacak. Güldürmeyin. Ufuk Uras belki Hasan Cemal’den bile daha fazla bu devlet durumu içindedir. AKP ye tehlike yalnızca kendisidir, eş başkanlığını yürüttüğü ABD emperyalizmidir ama bu tehlike değildir önemli olan. CHP den ve MHP den gelmesi de değildir.
AKP için tehlike işçilerden, emekçilerden, ezilen sömürülen, geleceği karartılan, işsiz, aşsız kalan kitlelerden gelirse, o zaman tehlikedir ve o zaman emperyalistler telaşa düşer, acele eder ve yeni aktörlerini rahatlıkla öne süremezken, oyunlarında açık verirler ve işçilerin, emekçilerin, yoksul halk kitlelerinin AKP’ye, tekellere ve emperyalist kapitalizme karşı tehlike olma dinamiği sınıfsal bir eksene oturabilir. En azından bu ihtimalin kapısı açılabilir. Ancak o zaman işçi ve emekçi kitlelerin, birbiriyle kardeşlikten vazgeçmeyen halkların söz sahibi olabilmesinin kapısı açılabilir. Bu gün sorun AKP’nin kurtarılması değildir tekeller için. Sorun, emperyalizm için, tekelci düzenlerin, emperyalist kapitalizmin geleceğinin kurtulması için, bu bölgede konumlanmalarının önündeki engellerden kurtulmak için, henüz ihtiyaçları olan AKP’nin, ardındaki bu dinamikle beraber yıkılması ihtimaline karşı AKP’yi korumak zorunda kalmalarıdır.
Bunu görmek için profesör olmaya gerek yoktur, bu, sıradan insanın bile görebileceği uzaklıkta bir gerçekliktir. Bu gerçeklik, gerçek olduğunu göstere göstere ilerliyorken, bırakın artık boş lafları, işkembei kübradan atmayı. Bu bir ideolojik, o oranda da politik mücadeledir. Bu gerçeklik, ne korkut Özalların, ne de kendini bir şey sanan, konuşma özürlü şişirme sanatçıların yalakalığında asılı duran ben siyasetçi değilim ama politik yazıyorum demesi ile, siyaset değil, politika kötüdür demesi ile sap saman tadına çevrilemez.
Bir taraftan örgütsüz komünist olmaz deyip "özgür komünist" kimliği ile “örgüt”ün hâlâ "özgür komünistlerin "elinde olduğuna gönderme yaparken, diğer taraftan kapısını kilitleyip, burjuva hukukunun ellerine teslim ettiğiniz örgütünüzü için avcı tefrikası gibi anılarla şişirip, içine hapsedilmeye çalışılmaya karşı irade gösteren ve örgüt olmazsa, komünistler bir hiçtir yaklaşımına prim vermeyen ve bu iradelerini, bu toprakları ve bu topraklardaki emekçi halkları sevme, kardeşliğini yükseltme dinamiğine katan sosyalistleri, komünistleri, devrimci-demokratları, ilericileri, yurtseverleri öcü gibi göstermeye, onların aklını bozarak, tümüyle emperyalist şebekelerle bağlı ve devletin sivil toplumunu örgütleyen, devlete bağlayan, yönetiştiren STK lara yönlendirmeye, bu kuruluşların içine hapsetmeye, son olarak da, TAKSİM meydanına zorla hıdrellez havası içinde hapsetmeye çalışmayın. Buna çalışanları kutsamayın. Artık mızraklar çuvallara sığmıyor. Görmüyor musunuz, 1 MAYISın bahar bayramı havasında, hıdrellez havasında kutlanması için,1 MAYISın mücadele ruhunu, bahar bayramı kutlaması ruhuna indirmeye ve sınıf kardeşliği için önemli bir basamak oluşturmaya çalışan sendika patronları ile valinin, hükümet erkânının ve elbette medyanın nasıl bir dirsek temasında ve koşuşturma içinde olduğunu.
Bir hatırlayın bakalım, son 10 yıl içinde kaç kez sosyalizmi hatırladınız. Kaç kez onu hatırlamaktan uzaklaşıp, demokrasi mücadelesini en güvenli yol olarak telaffuz ettiniz. Kaç kez, sosyalizm hayal ama demokrasi için mücadele etmek hem güvenli, hem de kolay dediniz. Hayır sayın AKP severler, aslolan demokrasi değildir, mücadelesi hiç değildir. Aslolan sosyalizmdir ve asıl asıl olan ise, sosyalist iktidar mücadelesidir. Bütün sorunların çözümü bu iki sözcüktedir. Demokraside değil, demokrasi mücadelesinde hiç değildir. Çünkü zaten tekellerin düzeni,12 Eylül rejimi, burjuvazinin düzeni bir demokrasidir. İçinde demokrasi kalmayan, diktatörlüğü perçinlenmiş bir demokrasidir.
Demokrasi için mücadele etmek demek, üstelik bu mücadeleyi tekellerin devletinin hükümetinin peşine takılarak yapmak demek, tekellerin hüküm süren diktatörlüğünde, kitleleri, tekellerin demokrasiye razı olacağına inandırmak demektir. Tekellerden gelecek demokrasi, demokrasi olmamakla birlikte, olsa bile kendine demokrasidir. İşçi sınıfına, emekçilere demokrasi gene olmayacaktır. Oysa bu demokrasi sosyalist iktidar mücadelesinin içinde kazanılır. Tekellere karşı mücadele ile kazanılır. Hükümetin "ileri demokrasi" yutturmacalarının peşine takılarak, takılmayanları ulusalcı ya da başka öcü yaftalarla yaftalayarak değil.
Siz kendinizi kandırabilirsiniz, buna itirazım yok ama artık sizin kandırabilecek kendinizden başka kimse kalmamıştır. İyisi mi yol yakınken, şapkanızı önünüze koyup gerçeklerle yüzleşmeye ve ayaklarınızın nereye bastığını, nereye basması gerektiğini tespit etmeye çalışın. Tren uçurumdan aşağıya, tarihin gerisine yuvarlandığında, içinde tekeller olmayacak, siz de, biz de, işçiler de, yoksul halklar da olacak. O zaman kolu kanadı kırılan, uçurumun dibine yuvarlandığını görenler, emekçi halk kitleleri, onları kimin küçük gördüğünü, sürü yaptığını da, sizin arka vagonlara doğru koştuğunuzu da görecekler ve peşinizden kovalayacaklardır. O zaman onlara neyi hedef gösterebileceksiniz? Gösterdiğiniz demokrasi, uçurumun dibinde boylu boyunca yatıyorken, göstereceğiniz hangi hedef, kimi peşinize takabilecektir.
İyisi mi, siz boş konuşmayı bırakın da biraz dinleme moduna girin. Bizi dinlemiyorsanız, toprağın sesini dinleyin. Gerçekliğin yükselen sesini dinleyin. AKP’nin de, eş başkanı olduğu emperyalizmin de kâğıttan kaplan olduğunun görülmeye başladığını düşünün. Bu topraklarda konuşlanmış tekellerin kaderinin, aslan payını emperyalist tekellere kaptırmakta olduğunu dolayısıyla kendi halklarının daha fazla sömürülmesinden, ezilmesinden başka çareleri olmadığını görün. Kendi halklarına, emekçi sınıflarına daha fazla sömürü ve ezgi yüklemeden emperyal hevesler içinde olan tekellerin de var olduğunu, pili bitmiş ABD’nin bunları ikna edemediğini, üzerine çeşitli oyunlarla ve saldırı dinamikleri ile gittiğini de görün. Komünistlerin hiçbirisine prim vermediğini, ne AKP’nin peşinden, ne de diğer devlet partilerinin peşinden gitmediğini, bir diğerini, ötekine yeğ tutmadığını da görün. Bunun ifadesi olarak da, bütün nesnel ve öznel dinamiklerin tabansal gücünü biriktiren bir hünerle, sosyalist iktidar mücadelesini, bunun, işçi sınıfının ve emekçilerin iktidarı ile mekanize edilmiş bir sosyalist cumhuriyet olduğunu, bunun dahi, bir TC olacağını ama sosyalist ve iktidarında çoğulcular değil, özgürlükçüler değil, işçiler, emekçiler olan bir sosyalist cumhuriyet olacağını görün. Hangi tekel buna geçit vermek için demokrasiye razı olur? Hangi tekel bu geçitte sosyalistlere, komünistlere gönüllü olarak sığınaklar verir? Hangi AKP buna izin verebilir, hangi AKP’nin böyle bir misyonu, böyle bir demokrasi hevesi olabilir?
son olarak, liberal komünist de olunmaz, demokrat komünist de olmaz. ya komünist olunur ya da, liberal, veya demokrat olunur ki, bunları ön ek yapmak komünistliği artırmadığı gibi, bu ön ekler, ek olarak da, kendi başına da, bir burjuva düzenin, burjuva devletin durumunu korumanın ifadesi olma gerçekliğinden ayrılamaz. O nedenle, demokrat olmakla, liberal olmakla yani ön ekleriniz ile övünmeyin boşuna. Bu övünçleriniz sizin tarihe yansıttığınız itiraflarınız olmaktadır.
Ve ortada ne size, ne de AKP’nin demokrat olmadığını kanıtlamaya yönelik sorular vardır, sorular, nesnelliğin içinde asılı duran cevapların üzerini örten dinamikleri deşifre etmek içindir. Ve bu sorulara sizin cevabınız olmadığı gibi, yaşamın nesnel ağacında asılı duran cevapları dahi görmekten uzaksınız. Bu sorular, o cevapları size rağmen, sizin gözlerinize dahi yakınlaştırmak içindir ama asıl hedefi, bu cevaplardan uzaklaştırılmak istenen kitleleri, illüzyondan, daha çok da demokrasi illüzyonundan çıkarmak içindir.
Benim acı sözlerim, dostun sözleri kıvamındadır, daha acı bulanlar, dostluktan çoktan uzaklaşmış oldukları bir mesafede demektir. dostlar arasında, acı sözlerime laf söyleyenlerin başımın üstünde yeri vardır ve en acı söz bana düşmanca gelmez, dostlar arasında söylenen acı sözlere söylenecek sözler varsa, söylenmesi gerektiği içindir ki, acılar böyle bal eylenir, dostlar arasında bal eylenen acılar, düşmanlık mesafesindekilere kurşun gibi ağır gelir, kor ateşi gibi gelir.
Yücegökün, eski dostları, düşmanlık mesafesine savurmamasını dilerim.
Dost bildiklerime saygı ve sevgilerimle 29.4.2010
Fikret Uzun

Hiç yorum yok: