18 Kasım 2015 Çarşamba

EMPERYALİST KAPİTALİZMİN KUŞATMASI ALTINDAKİ DÜNYAMIZ 2



B- EMPERYALİZMİN PROJE VE PLANLARA TUTKUSU SINIFSALDIR VE BU TUTKUSUNUN BAŞ TETİKÇİSİ DÜNYANIN EN BÜYÜK SUÇ ÖRGÜTÜ CIA’DIR

Amerikan ordusu, daha 1960’lı yılların ortalarında, ABD’ye “gelecekte dünya hegemonyasını elinde tutma” olanağı verecek yolların araştırılması üzerine bir çalışmayı başlatmıştı bile; üstelik bu araştırmaya açıkça “pax-Americana” adı verilmiş ancak fazla kışkırtıcı bulunduğu için, bunun yerine daha karmaşık ve anlaşılmaz olan şu formül bulunmuştu ; “Stratejik Sıralamalar ve Askeri Amaçlar.”
Bu çalışmayı gerçekleştirmek için Pentagon, 1967 yılında 2 milyar doları bulan kontratlarla, savunma için çalışan teşebbüslerin başında gelen Douglas Aircraft Corparation’un araştırma servislerine başvurmuştu. Pax-Americana kavramı daha sonra daha az kışkırtıcı olan “Yeni Dünya Düzeni” ne dönüştürülmüştür.
Sosyal Antropoloji, sömürgeciliğin hizmetkârı rolüyle en sabıkalı disiplindi; Antropologlar, AID( Vietnam’da uygulanan “pasifikasyon Harekâtı” nda da başrol oyunculardan birisi olan Uluslararası Kalkınma Ajansı),CIA’nin İleri Araştırma Projeleri Ajansı(ARPA) ,Sosyal sistem Araştırmaları (CRESS) ve devletin diğer araştırma kuruluşlarında sorunsuzca çalıştılar.
Araştırma konuları, köylülerin hangi koşullarda ayaklandıklarından, komünizm tehdidine karşı kırsal kalkınmaya kadar değişiyordu; böylece hayatımıza yepyeni kavramlar giriyordu; toplumların modern ve geleneksel olarak ikiye ayrılması, özgürlük ve totaliterlik arasındaki husumetin körüklenmesi, temel sorunların yerini çok kültürlülük, cinsel tercihler, feminizm gibi konuların alması, siyaset bilimi tarafından liberalizmin meşrulaştırılması, emperyalist kapitalizm için en hayati eğilim olan “tüketizmin” tek ölçü haline getirilmesi, özelleştirme ve globalleşmenin meşrulaştırılması, anti-Stalinizm vb.dir.
Velhasıl ABD, devasa fonlar aracılığıyla bütün bilimleri ve bütün kavramları zapt-ı rapt altına alıp, onları antikomünist yapmaktaydı (hala yapmaktadır).
“Merkezlere ve interdisipliner (disiplinler arası) projelere, dönemin akademisyenlerinin çok iyi bildiği bir dizi vakıftan fonlar akıyordu. Bu vakıflar arasında Ford Vakfı, Carnegie şirketi, Rockfeller kardeşlerin çeşitli fonları, Sosyal Bilimle Araştırma Konseyi gibi kuruluşları sayabiliriz. Sosyal bilimleri finanse eden bir dizi vakfın, CIA’nın paravan kuruluşları oldukları daha sonra ortaya çıkmıştı.
Bunlar, devletin pek de hoş olmayan görevlere ilgisini gizlemek amacıyla kullanılmışlardı. Bu görevler ise şunlardı: Fiziksel duygulardan uzun süreli mahrum olmaya gösterilen fiziksel ve psikolojik tepkiler, gelişmiş polis sorgulamaları, radyasyonun savaş esirleri ile yoksullar üzerindeki etkileri konusundaki “bilimsel” araştırmalar ile dünyaya tıbbi yahut sosyal bilimsel araştırma olarak takdim edilen diğer bilimsel istismar türleri. (
Amerikan İmparatorluğu - Claude Julien )
Bu tür çabaları doruğuna ulaştıran kişi ise kariyerine bir Alman tarihi doçenti olarak başlayan Henry Kissinger’dı; CFR, Trilateral Commission ve Bilderberg gibi örgütlerde önemli roller üstlenen bu eski Nazi, bu tür bilim kurullarından birinde; Washington Psikolojik Savaş Önderliği Şubesinde (Psycholigical Strategy Board) hayatının teorisini geliştirmişti ve tam da soğuk savaşın en sıcak yıllarında Harvard’da bilimsel kariyerine başlayan Kissinger,”Kontrgerilla operasyonları” adlı el kitabını hazırlayan bilim kurulunun başkanlığını da yapmıştı. Bu kitabın organizatörü kendisiydi fakat D. Galula müstear adı ile çıkmıştı; kitabı yayınlayan A. Praeger Publisher INC. İse elbette bir CIA paravan kuruluşuydu. Velhasıl ABD, yayıncılık sektörünü de soğuk savaşın emrine vermişti; U.S.I.A.(United States Information Agency)özel olarak bu amaç için yaratılmıştır. Dünyaya 15 milyona yakın kitap dağıtmak için yüz milyonlarca dolar harcamıştır.
U.S.I.A.sadece 1956 yılında, 14 kitaba para yardımı için yarım milyar dolardan fazla para ayırmıştır; Britanica bir yana, solcu yayınlar da hizmette kusur etmemiştir; U.S.I.A. eskiden solcu olan haftalık New Leader dergisine “The Strategy of Deception A Study in Worldwide Communist Tactics” adlı kitabı yayınladığından ötürü 1963 yılında 16.500 dolar ödemiştir. Yazarı, eski bir istihbarat memurunun karısı Kicpatrick adında bir kadın olan kitap, 25.000 adet satılmış ve dağıtımını sağlayan “Book of Month Club”(ayın kitabı klübü) tarafından takdir edilip, ayın kitabı seçilmiştir.
Görüldüğü gibi, USIA, CIA, bir dizi şirket vakfı, her yolla bir “aydınlar” aygıtı kurup, finanse etmekte, bunların yükselmesi ve ünlenmesi için tamamen keyfi değerler sistemi imal etmektedir.
Böylece, entelektüellere, karşı devrimin hizmetine girmek dışında her yol kapatılmaya çalışılmaktadır; örneğin CFR (Council of Foreign Relation) tarafından yayınlanan Foreign Affairs gibi dergiler, birer “aydın” imalatı merkezi gibi iş görmektedir. Bu tür yayınların temel hedefi, psikolojik savaşı günün gereklerine göre sürdürmek ve yeniden üretmektir.
Bunların en ünlüleri, Türkiye piyasasına da sürülmektedir. Başta Kissinger, Samuel P.Huntington, Francis Fukuyama, Zbigniew Brezinski, CFR çıkışlı “aydınlar” olarak ve anti-komünist kimlikleriyle “düşünce üretmeyi” sürdürmektedirler.
Zbigniew Brezinski, CIA’nın Polonya’daki sosyalist rejimi devirme operasyonunda oynadığı rol nedeniyle “Polonya fatihi” olarak anılmaktadır.
Bilderberg konferanslarının da kurucularından olan David Rockefeller finansmanı ve liderliği ile oluşturulan CFR (Council of Foreign Relation) markası, aslında ABD hükümetinin üzerindeki mali oligarşi egemenliğinin göstergesiydi. Rockefeller ise, daha önce Karataş’a anlattığım bir hikâyede hatırlatmıştım, ünlü Rotschild ailesi tarafından palazlandırılmıştı. Bugün etki alanı pek tartışılmayan açıklıkta olan CFR’ nin yöneticisi ve akıl hocası bu aileydi; 2. Dünya Savaşından sonra Kontr-gerilla türü örgütlenmelere gidilmesini Amerikan hükümetine öneren de yine bu aileden biriydi.

Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan darbeler ve darbe girişimlerinin arkasında da bir ABD kökenli şirketler vardı. Örnek olsun Panama’da 1900’lü yılların başında, başta United Fruit Co. Olmak üzere pek çok Amerikan şirketi faaliyet gösteriyordu; bunlardan en azgını olan United Fruit, 1928 yılında tarım işçilerine karşı binden fazla işçinin öldürüldüğü silahlı bir mücadeleye girişmişti; daha sonra Panamalılara da kan kusturan bu şirketti.
Venezuela, Brezilya, Bolivya ve Şili’de bu kan emici Amerikan kökenli tekellerin desteklediği darbe ve darbe girişimleri oldu; Şili’nin sosyalist lideri Allende, ITT ve CIA’nin düzenlediği bir komplo sonucu devrildi ve yerine ITT’nin maaşlı bir generali geçirildi.

İran’da Musaddık,1953 ylında CIA tarafından düzenlenen bir darbeyle devrildi; darbenin ardın İran petrol üretiminin yüzde 40’ı Standart Oil’in denetimine geçti; velhasıl, ABD’nin ilgi alanı içindeki az gelişmiş ülkelerdeki ABD çıkarları ile ÇÜŞ’ lerin çıkarları birbiriyle örtüşmektedir, dahası, ABD başkanlarının pek çoğu bu büyük şirketlerin oluşturduğu CFR örgütünün içinden çıkmakta, hükümete giden yol bu tür büyük finans çevrelerinin etki alanındaki bu tür plancı ve projeci kuruluşlardan geçmektedir; dahanın da dahası, Türkiye’de de aynı yolun geçerli olduğunu, özellikle AKP’nin ve Erdoğan’ın politika sahnesine çıkartılmasıyla birlikte daha açık görebildiğimiz, iktidara giden yolu kısaltmak için CFR gibi kuruluşların veya alt birimlerinin uzmanları ile gerçekleştirilen mülakatlar çok yaygındır ki, bu trafikte “muhalefet” bloğunda yer alan iktidarın sacayakları olma yolunda emre amade olduklarını göstermek ihtiyacı duyan liderlerin ya da lider olma yolunda ilerlemek isteyenlerin de, bu mülakatlar için Amerikan seferleri yapması bildiğimiz, gördüğümüz işlerdir!
David Rockefeller’in, 1972’de kurduğu CFR ile yakın bağı olan Trilateral Commission’un sekreteri, şu Polonya’yı karıştıran ünlü “Polonya Fatihi” lakaplı Zbigniew Brezinsky idi!
Pek çok devasa büyüklükteki şirketin mali kaynak sağladığı CFR, hem hükümet, hem de iki büyük siyasal parti üzerinde etkiliydi; hala da etkili olduğu apaçık ortadadır. Başkanların çoğu, Ulusal Güvenlik Konseyi yöneticilerinin hemen hemen tamamı üyeleri arasından çıkıyordu.

Peki, nedir bu Trilateral (Üçlü) Komisyon?

Trilateral Komisyon, 1973 yılında David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski öncülüğünde kurulmuş özel bir organizasyondur. Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Brookings Enstitüsü ve Ford Vakfından bazı üyeler de kurucuları arasındadırlar.
İlk yönetim toplantısı Ekim 1973’de Tokyo’da gerçekleştirmiştir. Mayıs 1975’te Komisyon’a üye bütün yerel grupların katıldığı bir genel kurul yapılmıştır. Bugün Avrupa, Pasifik Asya ve Kuzey Amerika’dan yaklaşık 300-350 üyesi bulunmaktadır. Bu üç bölge arasında daha yakın siyasi ve ekonomik ilişkiler kurulması için faaliyet göstermektedir. Resmi yayın organı “Trialogue” adlı bir dergidir.
Üyeler bu üç bölgeye orantılı olarak dağılmıştır. Üyelerini şirket yöneticileri, büyük partilerden politikacılar, önemli akademisyenler, rektörler, sendika liderleri ve sivil toplum örgütlerinin liderleri gibi elitler oluşturur. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadroların çoğunun TR üyesi olduğu söylenmektedir. Lakin hükümetlerde görev alan Komisyon üyeleri istifa etmek zorundadır.
Organizasyon, sosyal ve siyasi araştırmacılar tarafından yakından incelenmiş ve eleştirilmiştir. Trilateral Komisyon pek çok komplo teorisinde yer almaktadır. Özellikle ABD Başkanı Jimmy Carter’in 26 eski Komisyon üyesine yönetiminde yer vermesi Komisyon’un dünyayı yönetmeye kalktığı yorumlarına neden olmuştur.
Kuzey Amerika grubunda ABD, Kanada ve Meksikalı üyeler bulunmaktadır. Avrupa grubunda Türkiye dâhil her Avrupa ülkesinden üye vardır. 2000 yılına kadar sadece Japonya ile temsil edilen Asya, daha sonra Pasifik-Asya grubu adını alarak genişlemiş ve Japonya yanında Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda ve ASEAN ülkelerinden de üye kabul etmeye başlamıştır. Tüm dünyada Trilateral Komisyon, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir. Örneğin Amerika'daki yahudi lobiciliğinin önde gelen ismi ve ABD'nin eski Dışişleri bakanı Henry Kissinger, eski ABD başkanı Bill Clinton, CIA eski direktörü John Mark Deutsch, Savunma bakanlığı eski sekreteri Robert McNamara, ABD'nin Japonya Büyükelçisi Walter Fritz Mondale, Hazine eski sekreteri Benjamin Nye gibi isimler her üç teşkilata birden üyedir.


C- CIA’NIN FAALİYETLERİ

14 Şubat 1967’de,1950 başlarından beri Milli Öğrenci Birliğinin (NSA) başkanlarının dış ülkelerdeki öğrenci faaliyetlerini finanse etmek için CIA’dan gizlice milyonlarca dolar aldıkları açıklanmıştır. Bu faaliyetler, başlıca Afrika ve diğer az gelişmiş ülkelerde oluyordu ve çoğu açıkça casusluk kategorisine giriyordu. Ramparts dergisinin Mart 1967 sayısında yaptığı yeni ifşaatlar, Washington ve Beyaz Saray’da büyük şaşkınlık yaratmış ve CIA’nın öğrenci kuruluşlarına ve diğer özel komünizmle mücadele derneklerine mali yardımlarını durdurmasını emredilmişti.
Bir milyon beş yüz bin üyesi olan NSA’ nın başkanı Eugene Groves, CIA’nın birliğe gizlice para verdiğini itiraf etti.
Dışişleri Bakanlığı da, yabancı ülkelerde sık sık sözü edilen, NSA’ nın desteklediği “ Pro-American” ya da “Batı taraftarı” öğrenci faaliyetleri ile Afrikalı öğrencilere verilen bursların CIA tarafından finanse edildiğini itiraf etmek zorunda kaldı.
Bunlar, masum isimler altındaki fonların, CIA tarafından hangi “iyi amaçlar” için kullanıldığını da ortaya koymuştur. 15 Şubat tarihli Times ile Ramparts dergisinde bildirildiğine göre, CIA, her yıl parasını bu gibi fonlar aracılığıyla Milli Öğrenci Birliğine aktarmaktadır.

Bu fonlar şunlardır: Boston Bağımsız Fonu; Sidney ve Esther Rabb Fonu; San Jacinto Fonu; Gençlik ve Öğrenci Fonu; J.M.Kaplan Fonu.
1947 yılında kurulan ve 1953-1961 yılları arasında müdürlüğünü yapmış olan Allen Dulles’in, 1963 yılında yazdığı ”İstihbarat Sanatı” adlı kitabında, Amerikan İhtilali günlerine ve hatta eski zamanlara kadar uzanan bir istihbarat geleneğinin mirasçısı olarak göklere çıkartılan CIA’nın, Küba’da Domuzlar Körfezi fiyaskosundan sonra yapılan açıklamalarla hiç de böyle bir istihbarat örgütü olmadığı görülmüştür!
Halk, Amerika’yı dünya önünde utanılacak bir duruma düşüren birçok olayın CIA’nın marifeti olduğunu; ülkeleri işgal etmek, hükümetleri devirmek için büyük silahlı kuvvetleri ve askeri vasıtaları harekete geçirebilecek güçleri bu teşkilatın elinde tuttuğunu ve cumhurbaşkanının tantanalı sözlerle halka ilan ettiğinin tam zıddına poltikaları yürütüldüğü “görünmeyen bir hükümet”in fiilen var olduğunu, iyice öğrenmiştir.
“Görünmeyen Hükümet”in yazarları, Wise ve Ross’un tahminlerine göre, CIA’nın yıllık masrafı 4 milyar dolardır; ancak CIA’nın gerçek bütçesini kimse bilmemektedir; teşkilat kimseye hesap vermekle sorumlu tutulamamaktadır.
CIA harcamalarının çoğu, kukla şirketler ya da gayet masum isimler taşıyan tesisler ve vakıflar aracılığı ile üniversitelere aktarılmıştır; birçok ülkelerdeki şişkin elçilik kadroları, ajanlara, diplomatik bir örtü sağlamaktadır.
Yine “Domuzlar Körfezi” nden sonra varılan sonuçlar, CIA’nın bu işlerden alı konulması değil, Küba’da, Guetemala’ da, İran’da( zengin petrol kaynaklarının millileştirilmesi üzerine 1953’te Musaddık rejiminin devrilmesi harekâtını bizzat Allen Dulles yönetmişti),
1953’teki “sözde” Berlin ayaklanması ve daha sonra Vietnam’da elde edilen tecrübelere dayanılarak kullanılan tekniklerin mükemmelleştirilmesidir.
Ne hoş değil mi, bir kardeş, John Foster Dulles, ABD Dışişleri Bakanı ve sahibi olduğu Sullivan & Cromwell Avukatlık Bürosu aracılığıyla United Fruit ile ilişkide; diğer Kardeş Allen Dulles ise CIA şefi ve United Fruit’in yönetim kurulunda.
Bir atom savaşını patlatabilecek meseleler üzerinde yetki sahibi olan bu “görünmeyen hükümet”,CIA, daima, ya yüksek rütbeli askerler ya da büyük şirketlerin başkanları tarafından yönetilmiştir.
CIA’nın babası olarak anılan Allen Dulles, pek çok şirketlerde hissedardır; fakat asıl gücü, dev şirketler ile yakın bağları olan Wall Street ‘in en etkili hukuk firmalarından Sullivan ve Cromwell’in başında bulunmaktan ileri gelmektedir.
1953 yılına kadar CIA’nın müdürlüğünü yapan Walter Bedell Smith, ikinci savaşta, Eisonhoower’in kurmay başkanı idi. CIA’dan ayrıldıktan sonra, AMF Atomics şirketinin başkanlığına geçmiş ve Amerikan Makine ve Döküm Şirketi’nin, Birleşmiş Füze Mamülleri ve Sanayi Reaktör Laboratuarlarının idare meclisi üyeliğine tayin olmuştur.
1961-65 yılları arasında CIA müdürlüğü yapan John Mccone, Kore Savaşı sırasında Hava Kuvvetleri müsteşarlığı yapmıştır. Standart Oil’ in baş hissedarlarındandır. Savaş sırasında gemi inşaat işlerinden çok büyük karlar elde etmiştir.
1965-66 yılları arasında müdürlük yapan Amiral William F.Raborn, Aerojet General Corporation’un idare meclisi başkanıdır. Daha önce Polaris Füze projesi başkanlığıydı.
Cumhurbaşkanının dış istihbarat danışma kurulunda, Kara Kuvvetleri eski müsteşarı Franj Pace Jr. ; Polaroid Şirketi başkanı Edwin H.Land; Bell Telefon Laboratuarları ikinci başkanı William D.Baker; Feza Teknolojisi Laboratuarları yürütme komitesi başkanı korgeneral James H.Dolittle; eski dışişleri müsteşarı olan Corning Glass firmasının müdürü Robert D.Murphy ve R.J.Reynolds şirketinin başkan yrd. Gordon Gray vardır.
Temsil ettikleri şirketlerde, paramiliter harekâtlara doğrudan doğruya ikmal yapan bu büyük işadamlarının yanısıra, önemli askeri şahsiyetler de vardır; genelkurmay eski başkanı ve Başkan Jojnson’ın eski Vietnam büyükelçisi General Maxwell D.Taylor; Pasifik filosu eski komutanı John H.Sides.
McGeorge Bundy, Vietnam politikasının belli başlı mimarlarından biriydi ve CIA müdürlüğünden sonra gelen bir mevki olan CIA yönetim kurulunda Cumhurbaşkanının özel temsilcisiydi.

Bundy,1966’da istifa ederek Ford tesisinin başına geçti.
Daha sonra, Washington’daki büyük iş çevrelerinin avukatlığını yapan Clark Clifford, Başkanın Dış İstihbarat Danışma Kuruluna başkan atandı.
Amerikan İşgal kuvvetlerinin Vietnam’da uyguladıkları “Pasifikasyon Harekâtı” , dünya kamuoyuna bir köy kalkındırma programı olarak tanıtılmaya çalışılmıştı ; ”pasifikasyon” sözcüğü, Amerikan yanlısı dünya basınında,“barıştırma”, yatıştırma” gibi terimlerle karşılandığı gibi, gerçeği göstermekten kaçınmayan yayın organlarında, bu sözcüğü ”sindirme”,”yıldırma” anlamlarında kullanılmıştır; bu sırada Türkiye’ye henüz atanan, şu Ortadoğu Üniversitesinin devrimci gençleri tarafından arabası yakılan, Vietnam’da “honcho”(kasap) olarak anılan, ünlü büyükelçi Komer bile,“bu programla Vietnamlı çiftçilere büyük yardımlar yapıldığını” öne sürmüştür ve kendisinin bu harekâtta görevli olduğunu inkâr etmişti.
Bu Vietnam halkına tarifi mümkün olmayan acılar ve kayıplar yaşatan “Pasifikasyon Harekâtının” arkasında, başta CIA olmak üzere, on bağlı olarak çalışan AID( Uluslar arası Kalkınma Ajansı) ve şu 1965 yılında dünyaya 14 milyon beş yüz bin kitap dağıtmak için milyonlarca dolar harcayan USIS (Amerikan Haberler Merkezi) vardı; Amerikan Büyükelçiliği bir “katillik bürosu” olarak çalışıyordu; geniş bir işkence ve politik temizleme programını finanse ediyor ve yönetiyordu!
Vietnam’da CIA denetiminde yürürlüğe konulan toplama kampı programının başındaki birimin adı CIA’nın bir kolu olarak bilinen OSA( Özel Yardım Dairesi) idi. Bütün melanet işler için örgütlenen birimlerin adları,” Halk Güvenliği Dairesi” , ”Özel Yardım Dairesi” gibi adlarla sevimlileştiriliyordu; hatta Amerika’nın “Pasifikasyon Harekâtı” sıkıştıkça, ondan kat be kat şiddet içeren bir harekât programı örgütlenmiş, adına da PRD( Program of Revolutionary Development- Devrimci Kalkınma Programı)denilmiştir.
Vietnam’da CIA kontrolünde ve yönetimindeki “Pasifikasyon Harekâtı” sürerken, 22 Mayıs 1966’da, Birleşmiş Otomobil İşçileri Sendikasının uluslararası ilişkiler müdürü Victor Reuther, Amerikan İşçi Federasyonu ile Endüstri kuruluşları Kongresinin (AFL-CIO) uluslar arası ilişkiler şubesini,CIA ile işbirliği yapmakla suçluyordu; Reuther, (AFL-CIO)’nun uluslar arası ilişkiler şubesi, CIA’nin dış ülkelerde giriştiği gizli harekât için birer paravana vazifesi görmektedir” diyordu.
Peki, Taft-Hartley Kanunu (Labor Management Relations Act- İşçi -Yönetim İlişkileri Kanunu) nedir bilir misiniz?
Taft-Hartley Kanunu, Truman yönetimi sırasında İşçi hareketlerini kösteklemek için çıkartılan (1947) faşist kanunlardan ilki sayılabilir.
Buna göre, Ulusal Çalışma İlişkileri kuruluna iş için başvuran veya ortak pazarlığa katılmak için müracaat edenler, sendikanın temsilcileri, komünist olmadıklarına ya da hükümeti devirmeyi amaç edinen bir teşkilata üye bulunmadıklarına dair yazılı ve yeminli bir belge vermek zorundadır. Bu kanunun amacı, sendikaları, militan ilerici liderlerden ve soğuk savaşın muarızlarından yoksun bırakmaktı.
1935 tarihli Wagner Kanunu(National Labor Relations Act)’nu önemli ölçüde değiştirerek işçi sendikalarının çalışmaları konusunda bir dizi kısıtlamalar getirenTaft -Hartley Kanunu, 2.Dünya Savaşı sonrasında komünistlerin sendikalara sızdığı yolunda kuşkuların ortaya atılması, sendikaların güçlerini büyük ölçüde artırmaları ve büyük çapta bir dizi grev gerçekleştirmeleri gibi gelişmelerin etkisiyle çıkarılmıştır.
Kongredeki Cumhuriyetçi çoğunluğun üyelerinden Senatör Robert A Taft (Ohio) ve Temsilciler Meclisi üyesi Fred A Hartley" in (New Jersey) hazırladıkları yasa, işçilerin örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını korumakla birlikte, işletmelerde yalnızca sendika üyesi işçilerin çalıştırılması zorunluluğunu kaldırıyordu. Ayrıca grevin 60 gün önceden haber verilmesini zorunlu tutuyor, ulusal sağlık ya da güvenliği tehdit etmesi durumunda hükümete grevi 80 gün erteleme yetkisi tanıyor, sendikaların yetkilerini belli ölçüde daraltarak siyasete katılmalarını sınırlandırıyordu.
Bunu, 1950 tarihli Mc Carran İç Güvenlik kanunu izlemiştir. Hukuk tarihinde bir eşine zor rastlanan bu kanuna göre, komünist Partisi ile öteki ilerici kuruluşlar yabancı ajan olarak kayda geçmek zorundadır. Savaş ya da olağanüstü hallerde Adalet Bakanlığı hiç muhakeme edilmeden, savaşa karşı çıkanları toplama kamplarına alma yetkisine sahiptir. Gene bu diziden çıkan 1952 tarihli Mc Carran-Walters Muhaceret Kanununa göre yabancı doğumlu işçilerin “hükümeti devirme “gibi sudan bir bahane ile derhal Amerika’dan çıkartılmaları mümkün oluyordu. Bütün bunları saymaktan amaç, soğuk savaşın başlangıç yıllarında Amerikan emperyalizminin bu kanuni tedbirlerle bir yandan solun sesini boğarken, bir yandan da savaş ekonomisinin gücünü artırma çabasını hatırlatmaktır.

Devam edecek. Kasım 2015 F.U.

Hiç yorum yok: