30 Kasım 2011 Çarşamba

DÜĞÜM KARDEŞLİKTEDİR VE EMPERYALİSTLER ÇÖZMEK İÇİN CAN ATIYOR

Nasıl ki, ezen ulus ile ezilen ulus ayrımının önemine vakıfız, ezen ulusun egemenleri ile onlar tarafından sömürülenleri arasındaki ayrımın önemine vakıf olduğumuz gibi, ezilen ulusun egemenleri ile ezilenleri arasındaki ayrımın da öneminin bilincini taşımamız gerekir. Buradan hareketle Türkiye’yi, Türkiye’nin egemenlerinin, oligarklarının, tekellerinin, büyük burjuvazisinin yani zenginlerinin yönettiğinin bilincini de taşımalıyız. Bitmedi, bu zenginlerle, Türkiye’yi yöneten ve bu yönetimleri ile Türkiye’nin emekçi halklarını daha fazla sömürmek üzere sürekli plan yapan egemenlerle iş tutan, daha büyük işler tutmak isteyen Kürt zenginlerinin, büyük toprak sahiplerinin, ağalarının, beylerinin, aşiret reislerinin ve dahi tarikat şeyhlerinin olduğunu da biliyoruz ve unutmuyoruz, bunlar Kürtlerin lideri olarak öne çıkartılmaktadır bunu da görüyoruz. Bunlara ezilen Kürt kardeşlerimize baktığımız gibi bakmıyoruz, onlara Türkiye’nin zenginlerine, Türkiye’yi yönetenlere nasıl bakıyorsak öyle bakıyoruz. Kürt ezilenleri, kendilerini ve Türkiye’nin yönetenleri ile zenginleri ile iş tutarak ezen, sömüren Kürt liderlerin yönetiminde bir Kürt kurtuluşunu seçebilir, Türkiye’yi yönetenlerin, Türkiye’nin işçi sınıfını, emekçi halkını köleleştirmesine göz yummak pahasına bunu kabul edebilirler, bu gerçek bir kurtuluş olmasa da, bunu seçebilirler, işçilerini emekçilerini kölelik düzeninde çalıştıran böyle bir zulüm düzeni içinde olan bir coğrafyaya komşu olmaktan mutluluk duyabilirler, Kürt ağa ve beylerinin, egemenlerinin yönetiminde sömürülmeye, ezilmeye itiraz etmeyebilirler. Ancak Türkiye’nin sosyalistleri, bir tek Kürt katılmasa bile, bu kölelik düzenini, biriktirdiği ve yaydığı pisliği temizleyinceye kadar, sürdürdüğü zulmü ortadan kaldırıncaya kadar mücadele edecektir. Bunu Türk halkına, Türk emekçilerine borçludurlar. Bu, Kürt halkına, Kürt emekçilerine sosyalistlerin verdiği sözdür.
Ve sosyalistler biliyor ki, Kürt devrimciliği de bu sözün ve bu borcun içindedir. Bu anlamda, Kürt devrimciliği, kendi coğrafyasında, Kürt halkını, Kürt emekçilerini saran pisliği, egemenlerin ahtapot kollarını kurutmayı, başını ezmeyi Kürt halkına ve emekçilerine borçludur ve Türk sosyalistlerine söz vermek zorundadırlar. Türkiye’nin zenginleri ile iş tutan Kürt liderlerini Kürt halkının ensesinden çekeceklerinin sözünü vereceklerdir. Türk sosyalistleri her tarafa uzanan, pisliğe bulayan kolları birer birer kurutarak ahtapot gövdesini ezmeye kararlıdır. Pisliğe bulanmış bu ahtapot düzenin artık Türkiye’nin işçi sınıfına, emekçi halklarına faydası yoktur, öyleyse yenisini kurmak sosyalistlerin boynunun borcudur. Kürt devrimcilerinin sözü de borcu da bunun içindedir ve bunun bilincinde olduklarını görebiliyoruz.
Öyleyse sorun Kürt sorunu olabilir ama bu Türk sorunu haline gelmiştir ve çözüm Kürtlerin değil, Türkiye’nin çözümü olacaktır. Yani sadece Kürtlerin değil, Türklerin de kurtuluşu kendisini dayatmaktadır. Kürt halkı ile Türk halkının kurtuluşu bir ve tektir. Kürt halkı şimdi öne çıkmıştır, yükseğe fırlamıştır, emperyalist ABD-AB ve yerli tekeller bu yükselişe cevap vermektedirler, bu yükselişi söndürmek için Kürt sorununu sahiplenmişlerdir, Türkiye’nin sorunu kabul etmişlerdir. Ama görülüyor, sadece Türkiye’nin değil, emperyalizmin de sorunudur ve sorun büyümektedir. Emperyalizm kendi emeline göre çözememektedir. Çünkü Kürt halkı da, Kürt devrimciliği de yükselen olduğunu göstermiştir. Şimdi iş, Kürt devrimciliği ile Türk devrimciliğinin kardeşliğinin ezilen, sömürülen emekçi halklara umut verme zamanıdır, Kürt ve Türk halkının dışında seyreden savaşın, bu kardeşliği bozmasına izin verilmemelidir. Savaş bir zaman gelecek mutlaka bitecektir. Şimdi savaşa rağmen kardeşlik zamanıdır. Öyleyse kimse Türkiye’nin devrimini Kürt ağalarının ve beylerinin cenneti için koparılan fırtınanın peşine takmaya yeltenmemelidir. Çözüm Kürt emekçi halkının, Kürt devrimciliğinin, Türkiye’nin devrimi ile buluşmasıdır. Türkiye’nin devrimi mi? Hem ufuktadır ve hem de, Türkiye’nin egemenlerini, daha fazla zenginleşmek için her türlü pisliğe batan ahtapotunu korkutmaktadır. Türkiye’nin devrimi mi? Türkiye’de daha da sağlamlaştırılan 12 Eylül rejiminin, gerici-dinci-feodal-Osmanik diktatörlüğünü, Türkiye’nin işçilerini emekçilerini köleleştiren düzeni ortadan kaldırıp, yenisini kurmak üzere hareket halindedir. Yenisi mi? Yenisi, İşçiden, emekçiden, köylüden yani bütün ezilen ve sömürülen, bu nedenle gericiliğin, dinciliğin pençesine itilen, aklı geriletilen, gerici-dinci bir diktatörlüğe mahkûm edilen bütün halkların sosyalist iktidarını sağlayacak olan demokratik halk cumhuriyeti olacaktır. Kürt devrimciliği bu onurdan uzak kalmak istemeyecektir, Kürt halkı bu yeninin kendisine gerçek kurtuluşu getireceğini görmezlik etmeyecektir.
Öyleyse düğüm Kürt ve Türk işçilerinin, emekçilerinin kardeşliğindedir, emperyalistler ve işbirlikçileri bu kardeşlik düğümünü çözmek için çırpınıyorlar, çareleri buradadır ve çözdürmemek Kürt ve Türk emekçi halklarının elindedir. Çözdürmeyecekler. Kardeşliklerini pekiştirmek için gerekli olan yeniyi birlikte kuracaklar. Emperyalistlerin korkusu budur ve o nedenle yavaş ve temkinli hareket ediyorlar. Korkuları boşuna değildir, boşuna olmadığını bildikleri için korkutmayı deniyorlar, korkuyu kalıcı kılmaya çalışıyorlar, hem egemenlerin yönetimlerinden aldıkları “zor” un korkusunu ve hem de “ cehennem”in korkusunu yayıyorlar. Ama çabaları boşunadır, korkunun ecele faydası yoktur, olmadığını en çok ezilenler ve sömürülenler öğrenmişlerdir. İşte “cehennem"in korkusu ile takviye edilmesi de bundandır, ama Kürt ve Türk emekçi halkları bu korkunun da üstesinden gelecektir. Korku yine egemenlerin üzerinde kalacaktır, çünkü onlar biliyorlar ki, tek cennetleri bu coğrafyadır, bu cenneti kaybetmek onlar için ölümdür. Ölüm en büyük korkularıdır. Haklıdırlar ve zaten epeydir ölüdürler, ölmüş atı kırbaçlamak misli, kendi kendilerini kırbaçlıyorlar. Ama nafile çabadır, tarihsel sonlarından kurtulamayacaklar ama kolay da vazgeçmeyeceklerdir. Öyleyse bu coğrafyada bütün ezilen ve sömürülen halkların kardeşliği en önemli düğümdür. Çözemeyecekler, çözdürmeyeceğiz.
Fikret Uzun
30 Kasım 2011

Hiç yorum yok: