4 Kasım 2011 Cuma

KOMEDİ ÇATISI



Ne komedi ama 40 parçaya bölünmeyelim, ayıptır, günahtır, bu halka yazıktır, bak nasıl da eziliyor, sömürülüyorlar, gelin şu halkın derdine çare bulalım, yaralarını saralım, onları bu hallere düşürenlerden hesap soralım, sadece onlar mı, başka toplumsal yaralar da var, cinsel ayrımcılık yapıyorlar, inançlara, kültürlere, doğaya saygı göstermiyorlar, emek, özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi güçleri, baskı ve sömürüye dayalı iki kutuplu siyasal rejime karşı toplumsal ve politik seçenek yaratmak varken, bu seçeneğe halk hareketlerini bağlayıp, parlamenter demokratik mücadeleyi yükseltmek varken, 40 telden çalarak, 40 parça hareket etmeye ne gerek var. Hepimiz aslında bir elmanın diğer parçaları gibiyiz, hepimizin amaçları ve görevleri aynıdır. Öyleyse gelin kongrenin çatısının altına girin, hepinize birer masa var, o olmazsa sandalye mutlaka var. Böylece Türkiye’yi parçalayalım, parçalarsak, doğayı, cinsellikleri, emeği, özgürlüğü, barışı, demokrasiyi koruruz, sömüreceklerse adam gibi sömürsünler, ezeceklerse adam gibi ezsinler, bu zenginlikler hepimize yeter, böyle olmuyor, ayıptır, günahtır, bunu onlara birileri anlatmalı, gelin kongreye katılın, hepinize bir yaka kartı verelim, her tarafa dağılın, bunları anlatın, yapmayın etmeyin deyin, bakın siz Türkiye’yi parçalamaya niyetlisiniz, biz bunu biliyoruz, buna da diyeceğimiz yok, o sizin tasarrufunuz ama bunu hiç olmazsa demokratik olarak yapın, biz de katılalım, anayasa değişikliğine bir kaç demokratik madde katalım, emek te, özgürlük de, barış da, demokrasi de tatmin olsun, hatta doğa bile hah şimdi oldu, artık istediğiniz kadar beni tahrip edebilirsiniz desin, Cinsel eğilimi olanlar, bu gürültü patırtıdan cinselliğini yaşayamıyor, onlara bir iki madde koyun, onlar da mutlu olsun, ama işçiler sendikasızmış, olsun ne var yani, eskiden sendika mı vardı, hem sonra Kürtlere bir bayrak vermek az şey mi, üstelik böylece işçilerin de çocukları kurtulacak, bak paralı askerlik de geliyor, çocuklarını askere göndermezler, kredi bile verecekler, krediyi de bir şekilde ödesinler canım, o kadar da değil, hem zaten biz eşitlik derken, insan doğuştan eşittir, eşitlik bozuldu ise kendi salaklıkları, kim dedi sana işçi ol diye, bak işveren olsaydınız, işveren çocuğu olsaydınız ne sömürülecektiniz, ne de askere gitmemek için zorlanacaktınız, boş verin kardeşim, zenginin malından size ne, hem onlar olmasa aldığınız maaşı da bulamayacaksınız, işsiz misiniz, hadi canım o kadar olur, her yerde işsizlik var, ve olur tabii, iş beğenmiyorsunuz ki, maaşı az, ağır iş derken başkaları kapıyor işi, ama bunun da çaresi var sık sık deprem oluyor, biz evleri çürük yaparsak hep yıkılır, böylece onarmak için, yenilerini yapmak için işçiye ihtiyaç olur, bak çare tükenmiyor, siz de gelin ama orada sekterlik yapmayın, bunlar bizi sömürenlerin yandaşları, bunlarla bir yere varılmaz demeyin, Türkiye’nin bölünmesi için bizi de ortak ediyorlar demeyin, anayasayı değiştirip defacto süren faşizme, yeni feodal dinci rejime okey dedirtmek için anayasal değişiklik peşinde koşmalarına da bir şey demeyin, o ayrı, siz özgürlük deyin, demokrasi deyin, emek deyin, barış deyin, bakın görün, kırk kez söylerseniz hepsi gerçek olur. Ama sömürüye de bir şey demeyin, o bizim işimiz değil, o illa ki olacak, o olmazsa düzen yürümez ama merak etmeyin, biz sizi işverenlerle barıştıracağız, ara sıra size ikramiye vereceklerinin sözünü de alacağız, vermezlerse sizin kabahatinizdir, iyi çalışmıyorsunuzdur, ya da onlarla barış içinde yaşamıyorsunuzdur, ne var sanki sabah bir günaydın deseniz patronunuza, size de acıyorum, bu kadar işçi ile uğraşılır mı, onların karnını doyurmak için az özveri göstermiyorsunuz, onlarsa hiç memnun olmuyor. Hem bir de şu emperyalist lafı var, sakın o laflara kanmayın, emperyalistler artık çok barışçı, bakın ta nerden gelip, Kürtlere özgürlük verecekler, bunun için yönetimi bile zorluyorlar, o nedenle yönetimle de kavga etmeyin, sadece yahu kardeşim yapmayın etmeyin, günahtır, öbür dünyada yanarsınız, almayın mazlumun ahını deyin, emperyalistlerden de mi çekinmiyorsunuz deyin, bakın onlar bile artık, akıllanmış, bu işin sonu yok, nereye kadar, hem o kadar zenginliği ne yapacaksınız, harcasanız harcayamazsınız, sonra birileri kafa tutuyor siz de bu paraları silaha yatırıyorsunuz, elinizde avucunuzda kalmıyor, biz size acıyoruz o zaman deyin. Yani uslu uslu eleştirin, kuzu kuzu oturun, dinleyin, dediklerimizden bir şeyler öğrenin ve hiç olmazsa bilinçli bir şekilde aç yatın, özgürlük her şeyden önce gelir, bırakın şimdi, bir somun ekmek için, özgürlüğü tepmeyin, bakın sizin için neler yapıyoruz, hanginizin çatısı var, hanginiz evde kongre yapıp karar alıyorsunuz, size hem başınızı sokacak çatı, hem de demokratik bir dinleme alanı sağlıyoruz, siz yeter ki, eyvallah deyin, şu Kürt meselesini kotaralım, onlara büyük bir ulus-devlet yapalım, halkını da bu devletin en efendi insanları yapalım, hatta tarlada, fabrikada kravatla çalıştıralım, sonra serbest bırakalım, ister taksın, ister takmasın, ayrıca kardeşim, hepinizin hayali değil mi, dört tane kadınla evlenebilirsiniz, kadınlara da özgürlük var, başını kimse onlara açtıramaz, bu özgürlüğü kısıtlayamaz, hem sünnet de getiriyoruz kadına, sünnet olma özgürlüğü veriyoruz, istememek olmaz, bu özgürlüğü bozar, başörtüsü de öyle, takanlara saygısızlık özgürlüğü yok, o nedenle herkes bu özgürlüğü kabul edecek, başörtü takacak. Daha bir sürü yenilik var, bak göreceksiniz, dünyanın en demokratik faşizmini inşa edeceğiz hep birlikte, Kürtler de beğenecek, Barzaniler daha çok beğenecek, zenginliklerine zenginlik katacak sonra işsizlere, marabalara iş verecek, onları besleyecek, karınlarını doyuracak, sevap kazanacak.
Sosyalizm mi, sömürü tamamen mi kalksın, Kürtler de sömürülmesin mi, ağalık mı kalksın, topraksız köylülere toprak mı verilsin, Kürt coğrafyasındaki zenginlikler halka mı dağıtılsın, susun susun! Hadi gidin, hadi gidin biz de sizi akıllı sandıydık, şunlara bak sömürü kalksınmış, şuymuş buymuş, siz deli misiniz, bu kongrenin görevi bu mu, siz onu evde, kahvede konuşabilirsiniz aranızda, bizi bölmek mi istiyorsunuz, bölücüler, hadi gidin sizi sizi… Bak emperyalizme bir söylersem çıranı yakar ha... Oturun oturduğunuz yerde… on dakika ara veriyoruz arkadaşlar, şunları bir dışarı atalım, düzeni bozuyorlar.

İşte oynanan tiyatro budur ve hem Kürt halkını ikna etmek, hem Türk halkını suça ortak etmek için hepsi aynı yerden yönetilen kırk parçayı bir araya getirip, Türkiye’yi kırk parçaya bölecek girişimlere tabansal meşruiyet vermek için önce çatı yapıp, sonra altını doldurmaya çalışıyorlar. Bazıları da parçaları artırıyor ki, daha çok parçanın katılımı oldu diye görünsün, mesela "EVET" DEDİRTME PARTİSİ si "nin bir kolu ayrılıp, bağımsız olarak katılıyor kongreye, kongre zaten KÜRKÇÜLERLE, S.S.ÖNDERLERLE çoktan sol renge boyandı ama soldan kilometrelerce uzakmış önemli mi, yeter ki rengi sol olsun.
Şimdi bu tiyatroya akıl taşıyanlar inanarak, sosyalizme gidiyoruz, hem de zahmetsizce, bir çatının altında bir kaç saat oturacağız böylece, ezenler, sömürenler kalabalığı görecek, inşaat kralı Ağaoğlu gibi, veeerdim gitti diyecek ve şıppadanak, Kürtler de kurtulacak, işçiler de artık sömürülmeyecek mi diyecek, bundan âlâ ahmaklık mı olur behey akıl taşıyanlar, bu kadar da salak yerine konulur mu insanlar, sosyalizm kim siz kim, daha işçi sınıfı diyemiyorsunuz, emeğin kilosu kaç para siz onu da bilmiyorsunuz, özgürlükmüş, emperyalizmin verdiği özgürlük nasıl bir özgürlük olur, geçmişte Kölelerin özgürlüğünü köle sahipleri belirlerdi basardı parayı, kendi yanında kölelik yapma özgürlüğünü satın alırdı, şimdi Kürtlere Kürt coğrafyasında sömürülme özgürlüğü, kölelik özgürlüğü verilirken, Batıda da, istediğin yerde sömürülme özgürlüğü verilecek. Bu mudur?
Eşitlik mi dediniz, eşitlik sınıfların ortadan kalkması isteğidir behey fazla akılılar, işçi ile sermayedar eşit olur mu, doğduğu andan itibaren bu eşitlik bozuk yürüyor, bunu kimsenin görmediğini mi sanıyorsunuz, siz herkesi aptal mı sanıyorsunuz, siz kimi kandırıyorsunuz.
Daha öncekiler hiç olmazsa bir felsefeye sığınarak bu işleri yürütüyordu, hepsinin mantıklı ve hatta akıllı gerekçeleri vardı ve sonra kimisi doğru yolu da buluyordu ama şimdi öyle mi, tabanında beş kişi olan, ya da hiç kişi olan ve birbirinin aynası olan, rol icabı birbirlerinden ayrı renkler taşıyan, yardımsever para babalarının fonları ile eli de dili de rahat olan örgütçükler, bunların yönetiminde görünen kişicikler, bir işaretle, her tarafa dağılıyorlar ve "EVET" e mi ihtiyaç var,"EVET" dedirtmiyorsa, "boykot" dedirterek,"hayır"ın önünü kesiyorlar. Anayasa mı değişecek, değişiklik demokratik mi gösterilecek, hemen paneller, konferanslar, imzalar ve görüntü sağlanıyor, demokrasi genişliyor algısı yerleştiriliyor. Komşu ülke paramparça mı oluyor, hemen sahnedeler, diktatör devriliyor, halk özgür oluyor deyyu alanlara çıkıyor, diktatör taşlanınca eyi oldu, hak yerini buldu diyerek, inlerine çekiliyorlar. Ve bir işaret geliyor çatılar kuruluyor, kongreler toplanıyor, delegeler hazırlanıyor ve demokrasi genişletiliyor, adres neresi kongre salonu, çatısı var, duvarı da, tabanı da yok, onlar da olur inşallah, allah büyük. Ve bütün oyunlar sessiz sedasız illüzyon yaratarak devam ediyor ve bütün bölgeyi köleler cenneti yapmak için düzenlenen yol haritası harekete geçiriliyor. Sahne ölümlere ayrılıyor, ne kadar çok ölüm, o kadar çok çatının tabanı dolacak sanıyorlar, ölümlerden medet umuyorlar ama bitsin bu ölümler, analar ağlamasın, öyleyse gelin barış yapalım diyorlar. Barış yapalım emperyalistlere boyun eğelim, bundan âlâ barış mı olur diyorlar. Belli ki, sıkıntı çekiyorlar, asıl sıkıntı Kürtlerden geliyor, şaşkın şaşkın bakıyorlar, biz sizin oyunlarınıza katılmama özgürlüğümüzü kullanıyoruz diyorlar. O zaman Türk tarafına yalvarıyorlar, ne olur bir şey söyleyin şu Kürtlere anlamıyorlar bizi diyorlar, Türk tarafında da ses yok. Var mı? Her yerden biz kardeşiz sesleri geliyor, savaş da olsa, barış da olsa bizim kardeşliğimizi bozamazsınız diyorlar..Ama kardeşliği bozmak lazım, kardeş kardeş yaşanan yerde bölünme olmaz. Bölünürse kardeşlik bozulur ve istenen budur. Bozulmadı mı, Irak’ta bozulmadı mı? Şimdi Libya’da bozulmayacak mı? Suriye var sırada, orada da kardeşlik istemiyorlar. Yakın zamana kadar, Suriye ile biz de kardeştik, şimdi ne oldu. Neyse siz bunları anlamaya bile çalışmazsınız çünkü anlamaya çalışırsanız varlık sebebiniz ortadan kalkar. Akıl taşıyanlar da zaten anlıyor, öyleyse bu kadar yeter. Kongreniz de sizin olsun, çatılarınız da, özgürlüğünüz de, kaç kilo ise emeğiniz de, eşitliğiniz de hepsi sizin olsun, işçi ve emekçiler bunların hepsini gerçek anlamlarıyla ve bileklerinin gücüyle almasını bilir, bilecek ve çatınız da, kongreniz de sizin komedi dükkânınız olarak tarihe geçecek. Siz de korkuyorsunuz, sosyalizmin ayak sesleri size doğru da geliyor, o nedenle emperyalizmin sopasına sarılıyorsunuz, o nedenle kongrelerden medet umuyorsunuz, hepsinin altında kalacaksınız, çünkü işçiler, emekçiler emeğin kaç kilosu kaç para biliyor, kaçı sermayenin, ne kadar kırıntısı kimlerin cebine gidiyor biliyor, görüyorlar, en azından artık görme hızları arttı. Sizi de görüyorlar ve bakın bakalım kaçı yanınızda?
Fikret Uzun
4 kasım 2011

Hiç yorum yok: