13 Kasım 2011 Pazar

EMPERYALİZMİN YDDSİ SOMALİ MİSLİDİR



ABD-AB emperyalizmi, bütün dünyayı SOMALİ misli yapmak istiyor, sadaka dağıtarak hem hayırsever olacaktır ve hem de bu daha ucuz ve daha az risklidir. Dikkatinizi çekmedi mi, Yunanistan’ın borçlarının yarısı silinirken, bir o kadar da borç veriliyor ki, bu rakamlar milyon dolar değil, milyar dolar ve çift hanelidir Somali gibi ülkelere yapılan yardım, bunun yanında çerez parası gibidir. Hani geçenlerde, hatırlayın, KARAMEHMET yani Çukurova grubu, enerji ihalesinden çekilmişti, çift haneli milyon dolarlık teminatı yakıverdi, böyle kim bilir kaç teminat yanmıştır ki bunlar Somali’ye yapılan yardımları sollamaktadır. İşte emperyalistlerin YENİDÜNYA DÜZENİ hayalinde SOMALİ misli kölelik ve açlık cumhuriyetleri vardır. Emperyalizm boşuna KOZMOPOLİTİZM silahına sarılmadı, boşuna sahte solcular İŞÇİLERİN VATANI YOKTUR gevelemiyor, sanki bu güne kadar MANİFESTO konuşurlarmış gibi. Boşuna ÖCALAN Türkiye’yi bir çırpıda 25 parçaya bölmedi. Düşünün Türkiye 25 parça olursa, KÜRT DEVLETİ neden tek parça olmayı planlamaktadır Suriye kaç parça olmak istenmektedir, Libya kaç parça olacak, Irak’ı biliyoruz kaç parçadır, İran var, Mısır var, Yemen var Sudan da parçalandı. Yani sözün özü, ABD-AB Somalilersiz yapamaz bundan sonra. 100 milyon dolar her ay verir besler ama doğal zenginlikleri talan etmeye devam eder, öte yandan sistemini kurtarmak için dara düşen büyük zenginlerini kurtarmak üzere Somali’ye verdiği sadakanın yüz mislini büyük zenginlere dağıtır, nasıl mı? Karşılığı olmayan BONOları başka emperyalistlere satar ve bunu hiç ödememek üzere yapar ama sistemini korur, koruya koruya çukura gömülüyordur ama bu yeterince ciddiye alınmadığı için ve hâlâ en büyük hükümdar sıfatıyla bakıldığı için Emperyalist ABD ve AB çukura gömülürken, tarihin ilerleme çizgisinin mantığı gereği ve teorik olarak bu çukurda emperyalizmin üzerini örtecek olanlar, onunla birlikte aynı çukura sürüklenmektedir.
Ve hiç kimse, Somali’nin bu hale nasıl düşürüldüğünü ve böyle giderse, daha birinci savaşta dünyanın paylaşılmadık yerini bırakmamış olan emperyalistlerin hiç doymayan karnının doyması için, başka dünya olmadığına göre, aynı sömürgelerinde aynı ezilenleri ve sömürülenleri daha fazla ezmek ve daha fazla sömürmek zorunda olduğundan, dünyanın çok daha fazla coğrafyasında SOMALİLER yaratacaktır.
Bu işin eskiye göre kavgasız gürültüsüz kotarılması daha kolaydır ve ama yine de bu işin sonu kendi aralarında kavgaya tutuşmak olacaktır ki, bunu geciktiren, ABD-AB emperyalizminin en sinsi yöntemlerle ve KURBAĞA misli kaynatarak kitleleri kendi köleliğine mahkûm edilişinde sessiz kılabilmesidir. Ama ne deriz; ETRAFTA YAPRAK KIMILDAMIYOR, BU HAYRA ALAMET DEĞİL !" ve evet gerçekten değil, sanki insanlar sustu, toprağın altı kabarma biriktiriyor. FRANSIZ DEVRİMLERİ de böyle bir ön gün yaşamıştır, RUSYA devrimi de aynı biçimde sessizliğin içinden gürleyerek bütün sesleri bastırmıştır. Fransız devriminin bir gün öncesinde, Kronikçilerin düştükleri not "BUGÜN DE AYNI GÜN AMA BİRAZ FAZLA SESSİZ !" olmuştur. Rusya'da şubat devrimi patlamadan önce de aynı sesizlik vardı ve Şubat devriminin sesi duyulduktan sonra devrimciler sahaya indi ve kitlelerin arasına karıştı. Sessizlik içinde çeperlere savrularak ses biriktiren kitleleri çeperlerden merkeze ve aynı noktaya ve aynı çizgiye çekmesini bildi. Bu gün Türkiye de ve hatta bütün bölgede bu sessizlik ziyadesiyle fazladır. Ve inanıyorum ki, bu bölge SOMALİye çevrilmeden sessizliği yırtarak, çeperlerden merkeze akın edecektir. Yeter ki o zaman herkesin, yani akıl taşıyan herkesin, fenerleri elinde olur. Yani GÜNÜN KALBİ bu topraklarda ve elbette bu toprakların bulunduğu geniş coğrafyada atmakta, kitlelerdeki antiemperyalizm ve antisiyonizm duruşu, hangi manipülasyon kotarılırsa kotarılsın söndürülememektedir. En emperyalizm yanlısı MÜSLÜMAN KARDEŞLER bile pratikte BOP için çalışırken, söylemlerinde ANTİ-AMERİKANCILIK ve ANTİ-SİYONİZM eksik olmamaktadır. Ve o günün,”Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir” misli, gelmek için çeperlerde birikmekte olduğu görülmekte, göremeyenler duyumsamaktadır. UMARIM O GÜN GELDİĞİNDE FENERSİZ KALMAYIZ...

Son notum, Emperyalizmden hâlâ SAMİMİYET bekleyenlerin artık bu ham hayallerden vazgeçmelerini, bu beklentilerine yansıyan bir adım ileri, iki adım geri hamlelerini, hep ileri ve hatta hücum temposunda ileriye doğru atmalarını öneririm. Eğer bunda zorlanıyorlarsa, iki önerim var, birincisi, kütüphanelerine Kapitalizmin kara kitabını edinmeleri; ikincisi ise, KÖPEĞE HOŞT demekle HOŞTUNUZ KÖPEK EFENDİ demek arasında söylem açısından fark yoktur ama köpek HOŞTUNUZ KÖPEK EFENDİ diyerek uzaklaştırılamaz, yapacağından geri durdurulamaz. Bunun için ağız dolusu ve dimdik ayakta adıımlar geriye basmadan HOŞT demek gerektiğini düşünmeleridir.
Kapitalizmin bu güne kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının teminatıdır ve bu güne kadar süren samimiyet sorgulaması bundan sonra da devam eder ve ayaklar bir türlü hep ileri yürütülemezse, köpekler artık ne HOŞT a prim verir, ne de HOŞTUNUZ KÖPEK EFENDİ nezaketine. Böylece yapacaklarını, daha önce yaptıkları misli yapmaya devam eder.

Yani dediklerimin özetinin özeti, emperyalist kapitalizm ile mi mücadele ediliyor, bu sosyalist iktidar adına mı yapılıyor, öyleyse kapitalizm nedir, ne yapıyor ve ne yapmaya devam edeceği belli olduğuna göre, malum olanı temcit pilavı gibi, tespit yarışı misli tekrarlamaktan ve onların samimi olmadıklarının sorgulanması ile vakit kaybetmekten vazgeçilmeli, ideolojik mücadele sertleştirilmelidir.
İdeolojik - politik mücadele, savunma dozunda ve hele bir adım ileri iki adım geri durgunluğunda yürütülürse, ortada yürüyen bir şey yoktur ki, yoksa en iyimser bakışla yerinde sayma vardır ama bu da gerilemedir ki, bu ölüm demektir. Emperyalizmin düşmanını bu şekilde öldürmesi onun en sinsi yöntemlerindendir ancak ve ne ki, bu sinsiliği, düşmanının içindeki asistanları olmadan kotaramaz.

Özetin özeti budur ve buradan bile çıkartılması gereken bir sonuç vardır, demek ki Somaliler olmaması için, dünyadan emperyalizmin dolayısıyla kapitalizmin kökünün kazınması gereklidir, bu da ancak ve ancak en sert şekilde ideolojik-politik mücadele ile mümkündür ve her alanda...
Fikret Uzun
13 Kasım 2011

Hiç yorum yok: