ÖZGÜR
MECLİSÇİLERE…
Gençliğimden hatırlıyorum, herhalde şimdi de aynıdır, büyük
şirketlerin pazarlama birimlerinde, en tepedeki yöneticilerin duvarında,
“burada demokrasi vardır, herkes düşüncesini söyler, ama şirket ne derse onu
yapar” sözü çerçevelenmiş olarak asılı
dururdu!
Şimdi hepimiz beynimize
kakılmış olan bu çerçeve ile dolaşıp, demokrasicilik oynuyoruz!
Haliyle, parlamentoda oynanan
“muhalefetçilik” oyununu da göremiyoruz!
İktidarın bir tamamlayıcı bloğu
olduğu apaçık belli olan “muhalefet” gömlekli sacayakları “direniyorum”culuk
oynarken, biz de, “muhalif vekillerimiz direniyor”culuk oynayarak, “demokrasicilik”
oyunumuzun içini dolduruyoruz!
Tabii hal böyle olunca,
“demokrasiden çok satranç ve mahalle kavgası karışımı bir etkinliği andıran”…
olmayan, ya da bir kültürler toplamına indirilerek, pamuk prenses ve yedi
cüceler piyesine döndürülen demokrasinin daha çok canına okumak, daha çok Ali
İsmail’i, daha çok Ethem’i, daha çok Berkin’i, daha çok Ceylan’ı, daha çok
Nihat’ı öldürmek için yasal kılıf hazırlayan, dolayısıyla Berkin'lerin
yaşamasından korkanları korkularından kurtarmak için, devlet zorunun hareketine
daha büyük bir hız vermek için çıkartılmak istenen “iç güvenlik yasası”nın
halka sunulmasında ve sessiz sedasız kabul ettirilmesinde bir “demokrasi” illüzyonu
yaratmak üzere herkesin rolünü oynadığı bu tiyatral görüşmelerden iktidarın
sacayağı oldukları apaçık görünen “MUHALEFET” gömlekli chp-mhp-hdp den oluşan
“muhalefet” bloğunu ayrı tutmak kurnazlığını da göremiyoruz!
“Direniyorlar”mış!
Hayır! Kesinlikle direnmiyorlar
ve direnmedikleri gibi, halkın direnme potansiyelini parlamentodaki tiyatral
sahnelerle sönümlendirmeye çalışıyorlar!
Kürtlerin pek sevmediği ve
neden sevmediği de anlaşılan M. Alınak‘ın dediği gibi, “Oradaki gürültü patırtı
halkın gözünü boyama kavgasıdır.”
MHP’li Oktay Vurallar, “Bize
günlerdir bu eziyeti yaşatanların, darbecilerin Allah belasını versin” diye
beddualar eşliğinde Allah’ı arkalarına alıp, “bu işi evelallah engelleriz” cilik
oynuyorlar!
CHP bula bula, “Bu yasaya karşı
bütün vatandaşlarımızı desteğe ve duyarlılığa çağırıyoruz…”culuk oyununu
bulmuştur!
HDP milletvekilleri ise, sloganlar
eşliğinde, meclis kürsüsünün önünde oturarak “devlet istemiyoruz”culuktan,
halk ile hiçbir bağı kalmamış olan, devletin hızlandırılması oyunlarında
“demokrasi” dekoru olarak kullanılan parlamentoda “Direne direne kazanacağız”cılığa,
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”cılığa geçtiklerini ilan etmektedirler!
Bu kolektif tiyatronun halka “
evelallah keriziz”cilik rolü biçtiği apaçık ortadadır ve artık belleklerden
silinmiş görünen öncekilerden pek farkı yoktur, daha önce SSGS yasası için de
“asarız keseriz”cilik ,“meclisten geçirmeyiz”cilik oyunu oynanmıştı ve bir
sabah kahvaltı ederken bu yasanın “geçtiğini” , “geçirmeyiz”cilerle birlikte
hepimiz sabah haberlerinden öğrenivermiştik; “geçirmeyiz” ciler, gafil, yani
kahvaltıda avlanmışlardı, yoksa neler yaparlardı neler ve sonra bir sabah
gördük ki, ”geçirmeyiz”cilerin başını halkımız başına milletvekili yapmıştır
ve şimdi “ kahrolsun faşizm” sloganını kırk kez tekrarlarsa kabul olacağını
zannetmekte, bağıra bağıra parlamentoyu inletmektedir; “Taksime gireriz”cilik
oyunlarına ise hiç girmiyorum!
Bütün bunların, “muhalefet”
gömlekli sacayağı bloğunun ,“geçirmeyiz”, ”direniriz”cilik tiyatroları ile
halkın muhalefetinin, tepkilerini de, direnmelerini de, öfkelerini de ve
elbette hayır dualarını da yanına alıp hep birlikte meclise hapsolma
mücadelesine ve desteğine kalkışmalarını sağlamak için olduğu apaçık
ortadadır!
Evrenin çocuklarının,
kendilerine 12 Eylül’cülerden miras kalan “bir daha asla” sözüne sadakatlerinin
ifadesidir!
En yeni oyunumuz ki bu,
parlamentoda cengâverler gibi “direniyorum”culuk, “geçirmeyiz”cilik tiyatrosu
oynayan “muhalefet “ gömlekli sacayaklarına dışarıdan desteğin aynı tür bir
ifadesidir,” Yurttaşlar olarak, mecliste olan bitene seyirci kalmamak için
Özgür bir Meclis topluyoruz! “culuktur!
Yurttaş çağrısı imiş!
“Yetmez ama evet”çiliğin
içinde olan ve “yetmezse özgür meclisimiz var, yettiririz”ciliğin dik alası
olan bir çağrıdır bu!
Parlamentoda iktidar
“muhalefet” bloğunun birlikte oynadıkları tiyatroya konu olan “iç güvenlik
yasası”, insanların insanlara saldırdığı bir durumu önlemek için de, artırmak
için de değildir; çünkü Berkin'ler, insanların insanlara saldırısı ile değil,
henüz dejure konuşlanmasını tamamlamamış olan dinci-gerici 12 Eylül faşist
diktatörlüğünün, yasal olmayan, meşru olmayan zorunun kullanıma sokulması ile
halka, gençlere sıkılan kurşunlarla katledilmişlerdir ve şimdi, bu zorun
kullanımı ile sıkılacak kurşunlara hem daha yüksek bir hız ve daha fazla
cüretkârlık ve hem de dejure bir güvence sağlamak içindir “iç güvenlik” adı
konulan bu yasal düzenleme çırpınışı; bu düzenleme, parlamento dışından
yükselecek devrimci bir halk muhalefetini, bu muhalefete dâhil olan insanları
“bastırmak yetmez, yok etmek gerek” yaklaşımı ile devlet zoruna daha hızlı ve
daha acımasız hareket etme olanağını ve yasal güvencesini vermek içindir!
Öyleyse, bu gerçeklere
gözlerini kapalı tutup, bunu model yapmak istediği aşikar olan “özgür meclis”,
insanların insanlara saldırısını önlemeyi, saldıran insanlarla, saldırılan
insanları “müşterek”en kavgasız –patırtısız, çalgılı - coşkulu, mum ışığının
romantikliğinde, özgür ve eşit olarak hiçbir zaman bulunamayacak olan
“demokrasi”yi, yani “u-demokrasi”yi, yani “yok-demokrasi”yi ya da aynı anlama
gelmek üzere bir kültürler toplamına indirilen bir hava, bir ambiance haline
getirilen “demokrasi”yi arama ayininin mabedi olmaktadır!
Bu mabet, bir yok-demokrasi
arayan, kültürler toplamına indirilen bir “demokrasi” önünde secde ile hayır
dualar eden herkese açıktır!
Bu mabette toplanma çağrısı,
sokakta gençler katledilmesin, daha fazla canımız alınmasın diye, Gezinin
direniş ruhundan uzak, forum ruhuna yakın olanların, öfkeyi sokakta bırakarak,
yani muhalefeti parlamentodaki “gürültüsüz-patırtısız “ tiyatrolara bırakarak,
hayır duadan öteye geçmeyecek sözlerini yanında getirenlerin bir araya gelip
bir muhalefetsizliğe teslim olma ayinine katılmaları çağrısıdır!
Oysa ortada bir iç savaş
hazırlığı ve bunun için hazırlanan bir acımasız saldırı yasası varsa ve sivri
ucu devrimci bir halk muhalefetine karşı ise; bu öfkeli ve tepkili olan, bu
şekilde yönetilmek ve zapt-ı rapta alınmak istemeyen, yani buna itiraz eden, muhalefet
eden halka karşı bir meydan okumadır!
“iç güvenlik yasası” ise, bu
meydan okumaya hem bir yasal statü vermekte ve hem de elini
kuvvetlendirmektedir!
Öyleyse, bir kez daha, bu
çağrı, bir top yekun teslimiyete davetiye olmakla birlikte, bu teslimiyeti
model yapma ayinine davetiyedir diyerek altını çiziyoruz!
Bu yasanın iç savaşa hazırlık
yasası olduğunu bilip de, bunu engellemek için, iç savaşın şartlarına teslim
olmanın provalarını yapmak, nasıl bir kurnazlıktır bilmem ama bu kurnazlığın,
iç savaş hazırlığını güçlendirmek için olduğunu bilmemek ve görmemek için, ya
son derece ahmak, ya da son derece kör olmak gerektiğini biliyorum; değilse,
ortada çok sinsi bir halk düşmanlığının olduğunu düşünmek ve kabul etmek
zorundayız!
Şuraya bakın, daha fazla
Berkin'leri katletmek için yapılan hazırlığa karşı, parlamentoda “cengâverler “
gibi oturma eylemi yaparak ve poşulara sarınarak “direniş” tiyatroları
oynanırken, ” özgür meclis”lerde toplanıp, gürültüsüz-patırtısız mum ışığı
romantizminde, hayır dualar eşliğinde coşkulu ayinler yapmaya davet edilirken
ve şimdi aniden “silahlara veda” sesleri eşliğinde, “barışa çok yakınız”
müjdelerinin verilmesi ve medya kanalı ile bu yönde bir seferberlik fırtınası
estirilmesi, ortada bu iç savaş hazırlığına karşı bir direnme eğilimi olduğunun
göstergesi olabilir mi?
Yoksa bu hazırlığa destek olma
seferberliğinin Kürtçe yansıması olarak mı bakmalıyız bu çok acemice oynanan
tiyatrolara?
Ya da hatta daha açığı, bütün
bunların, Kürtlerin, yükselmesi olası bir devrimci halk muhalefetine karşı ilan
edilen ve daha fazla Berkin'lerin öldürülmesine yönelik bir savaşın tarafı
olduğunun göstergesi olduğunu mu düşünmeliyiz.
Ya da yoksa top yekun bir
teslimiyet için önde gitmenin ifadesi midir acaba?
Peki, “proleter devrim
perspektifi” diye diye kafamızı şişirenler, yoksa bu bir "yurttaş"ın
teslimiyet kokan “özgür meclis” çağrısını da mı “proleter devrim perspektifi”
içinde sayacaklar?
BHH’yi reformizmle, düzen için
olmakla suçlayanlar, hiçbir iyi tarafını görmeyenler, “proleter devrim
perspektifi” ne kesinkes sokmayanlar, bu “özgür meclis” oyununda hiçbir kötülük
görmemeyi ve sadece “proleter devrim perspektifi” görmeyi mi politika
sayacaklar?
Yoksa bütün bunların, “barajı
aşıyorumculuk” oyunundan ayrı olmadığını ve üstelik barajı aşıyorumculuk”
oyununun kıymet-i harbiyesini ortaya çıkarmaya başlayan olgular olduğunu görüp,
gözlerindeki bütün at gözlüklerinden kurtularak, işçi sınıfına ve perspektifine
“kurtarıcımız” yollu methiyeler düzmekle sorunun çözülmediğini, gerçek anlamda
sınıfa dönerek, sınıfsal perspektife sarılarak çözülebileceğini kavrayarak mı
hareket edecekler?
Çok sürmez, bunu da
göreceğiz!
Yani savaşa kalmaz ve savaştan
önce kimin dost, kimin düşman olduğunu, Kürt ve Türk emekçileri, yoksul Kürt
halkı, Türkiye'nin öfkesinin patlaması eli kulağında olan işçi sınıfı, ilerici-devrimci
çizgide konuşlanmaktan vazgeçmeyen, laiklikten korkup bir karanlığa teslim
olmayan ve cumhuriyetçi yaftasından korkup, TC'nin kucağında, dinci-gerici 12
Eylül faşist diktatörlüğünün kucağında ikbal aramayan Kürt ve Türk
devrimci-demokratları çok net olarak göreceklerdir!
Demek ki bu savaşı dayatanların
da, bunda ikbal arayanların da işi zordur ve son tahlilde zorun oyununu bozan
da gene zordur!
Fikret Uzun
28-Şubat-2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder