7 Ocak 2011 Cuma

ÖNCE İNSAN MI?

Önce insan öyle mi, önce insan diyorsak ya Hegelci kalmışızdır, ya da Feuerbach’ı aşamamışızdır. Eğer sorun bu ise,yani önce insan olunmayla sorun çözülüyorsa,ya da önce insan olunuyorsa, boşuna sosyalist devrim diyoruz. Eğer öyleyse, kimsenin sosyalizm için çırpınmasına gerek yoktur. Oysa insanı insan yapacak düzen sosyalizmdir ve bu düzene önce insan olunarak geçilmiyor maalesef. O insanın fışkırmasına olanak tanıyacak insanla yani sömürülen sınıfın üyesi olan insanla yani bütün zenginliği emeği ile yaratan işçi sınıfı ile, bunu engellemeye çalışan insanın yani sömüren sınıfın üyesi olan insanın yani, emekçilerin ürettiği bütün zenginliklere el koyan kapitalistin kavgasının sonucu belirleyecek insanın insan olarak fışkırmasını. Yani önce insan değil, önce insanı insan yapacak olan düzenin, işçi sınıfının düzeninin insanını, bu düzeni kurabilecek ölçüde insan yapmaktır önem taşıyan. İşçi sınıfı, önündeki engelleri ortadan kaldıracak ölçüde insan olmalıdır önce. Yani edilgen olmaktan kurtulmalı, kurtarılmalıdır. Etkin ve değiştirici, dönüştürücü öncü rolünü eline alan insan olmalıdır. Öncelik buradadır. Ve önce insan lafzının ardına düşenler, en çok yardım eden, şefkat gösteren, hayvanları seven, barışı seven, empatik ve sempatik olan ama böyle olabilmenin imkânlarına sahip olan birçok kişinin, insanı insanlıktan çıkaran bir çarkın dişlilerini elinde tuttuğunu göz ardı ediyor demektir. Sınıf kininden uzaklaşmış demektir. Malikânesinde envai çeşit hayvana barınak sağlayan, envai çeşit çiçeklerin, böceklerin mutluluk yaşamasına ve saçmasına imkân veren, vergiden düşse de onca muhtaca yardım elini uzatan, bunun için vakıflar kuran, dernekler kuran, çevresi ile hep barış içinde yaşayan ama kölelerine yani esnek çalıştırmak için çabaladığı işçilerine, sendikaya üye oldu diye sokağa attığı işçilerine zırnık koklatmayan, onların ürettiği zenginliklere neredeyse kırbaçlayarak el koyan sömürücü sınıfın üyesi de insandır ve son derece insandır kendi çapında, işçilere karşı, insanlıktan uzak olduğunu saymazsak. Demek ki, önce insan olmak ya da bunu temenni etmek sorunu çözmüyor. Önce, insan olmanın önündeki engellerin ortadan kaldırılması ve insanı insanlıktan çıkaran insanların kurduğu dinamiklerin dağıtılması, gerekirse kendi dişlileri içinde öğütülmesi gerekir. Bunu da belki, tek tek sizlerin ölçütlerinize uygun olarak insan olamasa da, ancak ve ancak en sefil haliyle, en insanlık dışı haliyle proletarya yapacaktır. Yeter ki bu halini insanlık dışı görüp, onu edilgenlikten kurtarmaktan vazgeçmeyelim. Yeter ki, onun nesnel ve tarihsel olarak öncü olduğunun farkına varmasını sağlamaktan vazgeçmeyelim. Onlar, yani emekçiler, bunun farkına varırsa, edilgenlikten kurtulursa, diz üstü durumundan ayağa kalkacaktır ve ne sefilliği, ne acizliği ne de insanlıktan uzak görünümü kalacaktır. Ve ancak o, insanı insan olarak fışkırtmanın motoru olabilir. Kendisi ile birlikte, isterlerse kapitalistleri bile insan olma yolunda ilerletebilir. Yani insan, ancak ve ancak kavga ile ve belki de bu günkü şartlara bakıldığında, insana en uzak ölçülerdeki kavga ile gerçek kalıplarda fışkırmanın imkânına kavuşacaktır. Gerisi zorla ve hiçbir maddi dayanağı olmayan hayal kurdurmaktır ve bu hayali zorlayanlar, sol kimlikli kişiler olursa, bu çok daha vahimdir ve ben şahsen, bunun bilinçli ve sistemli bir çaba olduğunu düşünürüm, çünkü böyle düşünenleri ve böyle düşünceleri pompalayanları ahmaklıkla suçlamaya gönlüm razı olmaz. Çünkü ahmaklığa çok işaret ettim ve ısrarcı olunursa bunun artık sahtekârlığa gireceğini çoktandır söylüyorum.

Öyleyse, önce insan peşinde koşana kadar, önce edilgenliğe karşı, etkin insan yaratma peşinde koşalım ama daha çok ve bundan ayrı olmayan, devrimci insanın peşinde koşalım. Koşmayalım, edilgenliğe karşı önce devrimci olalım. Ama genel hatlarıyla devrimci olmak değil, her an zincirin bütününü elinde tutabilecek şekilde ve zincirin öteki halkalarına sağlam bir şekilde geçebilmek için, hangi halkanın özel önemde olduğunu kavrayıp, onu bulup çıkartarak ve onu sımsıkı kavrayabilecek şekilde devrimci olalım.


Fikret Uzun

Hiç yorum yok: