18 Temmuz 2014 Cuma

FORMÜLLER Mİ DAHA HAKİKİ OLGULAR MI DAHA GERÇEK YOKSA FİKİRLER YANINDA OLGULAR BEŞ PARA ETMEZ Mİ 2



II.

AKSEYMEN kardeşim,

Anlaşılıyor ki, BORGA’nın lafının üstüne laf söylemek, senden pek çok uzaktadır! BORGA’nın yalan-yanlış, aslı-astarı olmayan, hiçbir dayanağı ve bilimselliği olmayan ama Marxizm-Leninizm düşmanlığını apaçık gösteren ifadelerine karşı tek bir söz etmemek için kaçarken, pek çok uzağa savrulmuşsun demek istiyorum!

Bunu Manifesto’yu fetişleştirerek örtmeye çalıştığın bellidir!

Söz konusu olan, lafı gediğine yerleştirmek değil, en azından benim sana söylediğim bu değildir; gerçeğin yansısını ve bunun üzerinin örtülmeye çalışılmasını, bu olmazsa, çarpıtılmaya çalışılmasını, gerçeklerden kaçanların ve üzerini örtmeye çalışanların yüzüne vurmaktır sözünü ettiğim; bu öncelikle komünistlerin ama donanımlı ve gerçekten inançlı komünistlerin vazgeçilmez görevi ve sorumluluğudur!

Oysa sen ne diyorsun, “BORGA’nın görüşü kendini bağlar!”

Sen çocuk mu kandırıyorsun!

Bir vakitler, Nabi Yağcı’nın AKP’nin akıl hocalığını yaptığını yüzüne vurmuştum da, “Hep bu söyleniyor ama kimse, iyi akıl hocalığı mı yoksa kötü akıl hocalığı mı yapıyorum, bunu söylemiyor” demişti; sen de şimdi “Mektubunuzun önemli bir kısmını Borga arkadaşa ve görüşlerine ayırmışsınız.” Demişsin ya, Nabi’nin bu sözleri aklıma geldi.

Peki, Akseymen kardeş, BORGA arkadaşın görüşlerine daha fazla yer ayırmışım da, yanlış şeyler mi söylemişim? Ya da gereksiz şeyler mi söylemişim? Gene Nabi üzerinden örnekleyeceğim, Nabi’yi deşifre etmek için giriştiğim polemikler, Nabi’ye en kötü küfür misli “likidatör”yollu hücum eden, gerek Savaş Yolu bünyesinden, gerek Ürüncülerin bünyesinden, “Nabi’nin ne olduğunu hepimiz biliyoruz, neden Nabi ile bu kadar uğraşıyorsun” diyerek eleştiriyorlardı; her halde sen de bunu demeye getiriyorsun.

Ama yanıldığın bir nokta var ki, bunu söylerken her halde pek fazla düşünmedin, şöyle diyorsun:

“(BORGA) İster Marksizm'in yeni bir yorumunu ortaya koyar, ister toptan red eder. Bizler de tartışma adabı içerisinde kendi görüşlerimizi yazarız.” Diyorsun ve Mao’yu işaret ederek, “Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın” ekliyorsun ve de “ideolojik birlik “in gerekmediğini vaaz ediyorsun; dolayısıyla senin indinde sorun çoktan çözülmüştür ve istikamet kendiliğinden ortaya çıkıyor; devrimcisi kıt, gericisi bol, itaatkâr bir Kürt hareketinin kuyruğuna takılmak!

Sempatizanlar da (neyin, kimin sempatizanları acaba), artık yarışan bin fikri mi, açan yüz çiçeği mi mimlerler onların bileceği iş; Böyle diyorsun!

Mantığına ve komünistliğinin çapına şaşmamak elde değil doğrusu!

Bunun, bir komünist olarak ne kadar akılcı olduğu bir yana, ne kadar onurlu ve gurur duyulacak bir yaklaşımdır, tarihe havale ediyorum; aslında ortaya koymuş da oluyorum!

Birincisi, kimsenin ve özellikle benim, Sosyalist Foruma “örgüt” gözüyle bakmadığımız; bir forum olarak ama bir “sosyalist forum” olarak ve dahası bir “sosyalizm okulu” olarak baktığımız açıktır! Ve sosyalist ideolojiye karşı yalan yanlış düşüncelerin, böyle bir forumda vitrine çıkartılmasını yanlış bulmamız da anlaşılır olmalıdır ve bu nedenle buna karşı çıkıyoruz!

Çünkü sosyalizmi bir bilim olarak görüyorsak, bilimdışı safsataları hem deşifre etmek, hem de böyle bir alanda bunların vitrin yapılmasına karşı durmak sorumluluk gereğidir. Bunda her halde bir tek senin kuşkun var ki, fena halde gülümseten lakırdılar etmişsin.

İkincisi, eğer burası “sosyalizm okulu” ve bu çerçevede bir forum ise, bu çerçevedeki fikirleri ve bu fikirlerin gerçekliği en tam ifadesiyle yansıtanlarını, bu temelde en derli toplu açıklamalar içerenlerini, elbette “sempatizanlara”, ki ben buna “yüzünü sosyalizme ve sosyalist ideolojiye dönmüş olanlar” demeyi tercih ediyorum, ortaya koymak, dikkat çekici, aydınlatıcı ve öğretici gelecektir; bunun aksine görüşler içinde olan ve özellikle de sosyalist ideolojiye aykırı olan, onu çarpıtan ve hatta bu ideolojiyi reddettikleri halde, düzeltmeye kalkanların açıklamaları ise kafalarını karıştıracak ve ”inanıyorum öyleyse doğru söylüyordur “ doğmasına da teslim olmuşlarsa, her ne söylenirse söylensin, küçümsemek için söylemiyorum ama bir tespit için gerekli oluyor, yeterli donanım sahibi değillerse, elbette o inandıklarının söylediklerini sorgulamadan doğru kabul edeceklerdir!

Bu vesile ile şunu da belirtmeliyim ki, bu söylediklerinle senin de pek donanımlı olmadığın belli oluyor; üstelik belli etmemeye çalışsan da BORGA’nın ifadelerinden pek bir feyz aldığını görmemek mümkün değil!

Üçüncüsü, BORGA’nın ve başka bazı tartışmacıların söyledikleri, üstelik bir “sosyalizm okulu”nda ne yarışan “bin fikrin”,ne de açan “yüz çiçeğin” içine girmektedir ve zaten burada öyle bir yarışın da, bu yarıştan açılıp saçılan çiçeklerin de izlerini göremiyoruz ve görmememiz eşyanın tabiatına uygundur! Çünkü hâlâ ve hâlâ hepimize Marxizm-Leninizm’e uzak, gayrı-bilimsel ve sosyalizm ideolojisi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan düşünceleri dayatarak, her ne olursa olsun, KÖH’ün peşine takılmamızın gerek şart olduğunu ve takılmazsak, en büyük düşman olacağımızı kafamıza kakmaya çalışmaktadırlar!

Benim söylediklerimin ise, çiçekleri açtırıyor mu bilmem ama yarıştırmak için ifade ettiğim düşünceler olmadığını hep söylüyorum! Hep diyorum ki, burada kompozisyon yarışması yapmıyoruz; sadece ve sadece katastrof finali yakınlaştıracak, yolunu açacak, genişletecek ve üzerini insan seline döndürecek gerçekliğin teorik yansımasını anlatmaya çalışıyoruz ve bununla birlikte, epeydir, gerçekliğin bu yansımasının üzerini örtmeye çalışanların yalan-yanlış ifadelerini düzeltmeye ve ısrarlarındaki kıymet-i harbiyeyi deşifre etmeye çalışırken, bu çabalarımız sekteye uğramaktadır!

Bundan “bin fikir-yüz çiçek” sonucu çıkarman pek traji-komik olmuş!

Diğer yandan ve bu dördüncüsü oluyor, eğer BORGA veya bir başkası, burada, yani adı “sosyalizm okulu” olan bu forumda, Marxizm-Leninizm konusunda yalan-yanlış ifadeler kullanarak, zaman zaman, Marxizm-Leninizm’i referans alıp, zaman zaman da mahkûm ederek, artık çok daha açıklıkla kendini gösteren, maddi yaşamın gerçekliğinden özerk, öznel ve zorlama bir yaklaşımla üretilmiş ütopyalarının içini doldurmaya çalışırlarsa, buna en başta komünistlerin yani Marxist-Leninistlerin karşı çıkması kadar doğal bir tutum olamaz; komünistler, Marxist-Leninistler, gerçekleri, yalnızca gerçekleri hiç ikircimsiz, kimsenin alınıp, darılmasına bakmadan ortaya koymalı ve bu gerçeklerin üzerini örtmeye yönelik çabalara karşı durmalıdırlar ve elbette yaptıkları budur!

Bundan ürkülüyorsa, buna hakaret, küfür misli yaklaşılıyorsa, eleştirilerin veya karşı duruşu ifade eden sözlerin yanlış olması nedeniyle değil, Marxizm-Leninizm karşıtlığının ve bunun hangi saiklerle yapıldığının deşifre edilmiş olması nedeniyledir!

Yani,”BORGA’nın fikirleri kendisini bağlar, benim fikirlerim de beni bağlar” yaklaşımı temelden sakattır; çünkü çarpışan görüşlerin hepsi, dediğim gibi, katastrof finali yakınlaştırmak için açılmaya, genişletilmeye ve insan seli ile doldurulmaya çalışılan aynı yolun güzergâhındaki fikirler değildir! Tam aksine, bu güzergâhtakilerle bu güzgahın tam tersi istikamette konum almış görüşlerdir; kaldı ki, aynı güzergâhta bile olsalar, bak ne güzel demiş Mao, bin fikirden ki aynı güzergâhta dizilmişlerdir, sadece yüz çiçek açarmış ama bu bir veciz sözdür ki bunu, “bu yol üzerinde, aynı hedefi zapt etmeye yönelik olarak yürüyen fikirlerin içinden açan çiçekler, hedefe varana kadar birbirine daha çok benzerler”, olarak anlamalıyız!

Bir başka nokta da, açtığın konuda, BORGA zaten hazır ve nazırdır ki, yüz kez aynı konuda tartışsak, bu tartışmadan, bir karanfil yaprağı bile açmaz; çünkü BORGA kardeşimiz, bozuk plak gibi, hep aynı müzmin düşmanlığı ve fetiş yaklaşımı önümüze sürmekte, hatta kabul etmemiz için dayatmaktadır!

Yahu bari şunu görün, bir taraftan,”KÖH sosyalist bir örgüt değildir, Marxist-Leninist hiç değildir, sadece ezilen Kürtlerin hakkını aramaktadır vesaire vesaire…” derlerken; diğer taraftan, KÖH’e “ sosyalist “ ideallerin en iyi ve en “bilimsel” savunucusu rolü verilmektedir!

Peki, ne yapalım,“BORGA’nın fikri kendisini bağlar, bizimki de bizi bağlar”diyerek, sonuçta bu bağımızdan kopamıyorsak, “bu tartışmaya ne gerek var ”mı diyelim? Peki, o zaman o çiçekleri nasıl açtıracağız?

Hele ki, açmışsın konuyu ve pek bir iddialısın ve de hâlâ aynı iddiayı sürdürdüğüne göre, iddianı savunmaya her an hazırsın demektir, öyleyse BORGA’nın eleştirilerine veya açtığın konu ile önüne bıraktığın fırsatı değerlendirmesine senin bir iki laf söylemen ve iddianın arkasında olduğunu açıklaman gerekirken, bana açıklama yapman ve demediğim sözler ile konuyu saptırman pek bir manidar görünmektedir!

Yani ben sana “lafı gediğine yerleştir” ve “nasıl yerleştirdim” diyerek “böbürlen” mi diyorum?

Elbette hayır! “BORGA’nın yalan-yanlış ifadelerinin gerçeklerle alakası olmadığını yüzüne vurmak sana düşer, ama işte bak bunu yine ben yapıyorum” diyorum! Ve işte apaçık ortada değil mi? BORGA’ya kalkan olan da sen olmuyor musun?

Hatta ölçüyü bile kaçırmışsın ; “Borga arkadaşımız fikirlerinin açıklamasını daha net ve anlaşılır şekilde yapacaktır.” Ona “bu fırsat verilmeli ve tanınmalıdır…”, ”Vay Marks'a dil uzattı, vay red etti yaklaşımları şu an için yersizdir…” diyorsun ki bu, “BORGA’ya dokunmayın, istediği gibi, Marxizm’i çarpıtsın, Marxizm düşmanlığını model yapsın, hiç birini yüzüne vurmayın… vurmayın ki kimse görmesin” demektir!

BORGA kardeşimizin,düşüncelerini “net ve anlaşılır biçimde yapmasını” biz de isteriz ve istiyoruz ve bu konuda hiçbir kısıtlama ve engel de yoktur; amma ve lakin Marxizm ile kavgaya tutuşanların karşısına dikilmek Marxistlerin olmazsa olmazıdır; dolayısıyla Marx’a dil uzatırsa, dilini kesmeyiz ama dil uzattığı Marxizmin ne olduğunu, net ve anlaşılır biçimde gösterme sorumluluğumuzu yerine getiririz; bu,eninde sonunda, bizi bu düşmanlıkta ısrar eden BORGA ve türleri ile polemiğe sürükleyecektir ve sürüklemiştir!

Biz kızmıyoruz ama bu düşmanlığın yersiz ve temelsiz olduğunu, net biçimde ortaya koyuyoruz!

Sen ise,”Günün modasının ustalara yönelik eleştiri olduğunu; bunu,SF ye katılan her yeni üyenin ilk paylaşımlarında dahi hissedebileceğimizi; senin de bu yaklaşımlara karşı elinden geldiği kadar tavır koyup bilgi aktarmaya çalışacağını..” söylediğin halde, kendi açtığın konudaki iddianı çürütmeye çalışan ve bunun için de yalan-yanlış ifadeler kullanan ve bunu daha çok önüne düşen fırsatı kullanarak, Marxizme olan düşmanlığının haklılığını göstermek için yapan BORGA’ya, kendi ifadenle “tavır” koymuyorsun ki ben “tavır koy” demiyorum, sadece “yalan-yanlış ifadelerini yüzüne vurmalısın” diyorum.

Böylece, gerçeklere sahip çıkanlar çoğalır ve çoğalırsa “Ulak dost”una gerek kalmaz; bunun BORGA’ya faydası olur mu bilmem ama gerçekliğin pek çok hoşuna gideceğinden emin olabiliriz!

Ve yine sen, sanki SF’ye “örgüt” diyen varmış gibi,“Sonuçta SF bir forum, Bir örgüt değil ve ideolojik bir birliktelik gerektirmiyor.” diyerek laf yarıştırıyorsun! “Yazılanları okuyan sempatizanlar da katıldıkları yerleri mimlerler…” imiş; böyle diyorsun ve böylece, “sosyalizm okulu”nda, sosyalizme karşıt düşüncelerle açan “bilimsel sosyalizm çiçeklerini” sempatizanlar şıppadanak görürler, öyle mi?

Bu, laf yarıştırmak değilse, çok kötü bir kuruntudur veya bir köylü kurnazlığıdır!

Diğer yandan, mektubumda,” …boğazına kadar ve hem de içinde bulunduğun veya sempatizanı olduğun örgütün ile birlikte, o mahkûm ettiklerinin bulunduğu örgüt içindesiniz,” demiştim sen bundan, SF’ye “örgüt” dediğim sonucuna varmışsın ki, “SF’nin örgüt olmadığını” vurgulamakla kalmamışsın, SF de birlikte olmakta bir beis görmediğini de eklemişsin!

Ayrıca da KÖH 'ü destekleme tavrının, “Her kim Stalin’e ve İ. Bilen’e kısacası her kim komünistlere küfrediyorsa, onların bulunduğu siyasal örgütün içinde yer almam” tavrına, aykırı bir tavır olmadığını söylüyorsun ki daha da öteye gidip, ”Hatta” diyorsun,” Komünistlerin HDP içerisinde daha da yoğunlaşmasını ve harekete yön vermesini diliyorum.”

Gerçekten bu ilginçliklere gülmemek elde değil ama herhalde bunun mantıklı bir açıklaması vardır diyorum ve onun da ortaya saçılan gerçekliklerin üzerini örtme telaşı içinde olduğunu düşünüyorum ama sadece benim dediklerimin doğruluğunu teyit ediyorsun!

Yani hep bir “gargaraya getirme ameliyesi” içindesin ki, nereden esinlendiğini anlamak o kadar zor değildir.

En sonunda da, sanki cevap vermekten kaçan biri varmış gibi ve sen her sorunun cevabını bütün içtenliğinle vermişsin gibi, geriye tek bir soru bırakmışsın:

Ne Yapmalı? Diyorsun ve yine aynı nakarat ile yani,”cevabı senden bekliyorum” diyerek noktayı koyuyorsun!

Aslında bu soru, en çok benim sorduğum ve hatırlattığım bir sorudur ki, sen hâlâ benimle söz düellosu yapacaksın ya, bundan bihaber, hep aynı nakaratı tekrarlıyorsun; “…iyi, güzel, eleştirip duruyorsun da, ‘ne yapmalı’, sorusunun cevabını vermiyorsun” diyorsun!

Oysa bu soruyu hep hatırlatmakla kalmayıp, her mektubumda enine boyuna cevapladığım gerçeği, bu Forum sayfalarında bütün ayrıntısı ile asılı durmaktadır; ama senin için bu önemli değil, önemli olan, söz düellosudur ve bu şekildeki bir düellodan da, bırakalım fikirlerin çiçek açmasını, tam aksine, kaçınılmaz olarak, kısırlık doğmaktadır,

Öncelikle ve her fırsatta, “Tutarlı aydın olmak ve ortaçağ karanlığına hücum halinde olmak öncelikli olarak gerek şarttır” dediğimi hatırlatmak istiyorum!

“Devrimci iş peşinde koşmayı kendimize görev edinmiş isek, işleri ayrı ayrı ele alarak değil, aklımıza ve mantığımıza uygun olanı seçerek değil, başka ifadeyle işine geleni devrimci iş sayarak, diğerlerini elimizin tersiyle iterek değil ve elbette bütünsel bir çerçevede, yerine ve zamanına göre hangisini, öncelikli devrimci iş saymak gerekiyorsa, ayrı ayrı, ama birbirleri ile diyalektik bağları koparmadan; hepsini bir bütün olarak ele almak, birbirleri arasındaki geçişleri diyalektik bağı içersinde kurarak, tamamını birden önümüze koyup, en devrimci adımına dayanak yapmak için devrimci hüner göstermemiz gerekmektedir.”

“Çözümün sosyalizmde olduğu bilinci ile ya da sosyalizmin bütün sorunları çözmeye yeteceği binciyle sosyalizmi cazibesine kavuşturmanın önündeki engelleri, sosyalizm alanlarından kovmak, sosyalizmi cazibesine kavuşturacak yepyeni isimlerin alanlarını genişletmek de, en önemli devrimci işlerin arasındadır!”

“Artık, devrimciliğin, devlet kapısına çekilen ve şimdilerde devlet durumu içinde isimleri önde giden kariyerist, oportünist, sahte sol gömlekli aydın ve solcuların kurtarılması için değil, kapitalizme kement atmış olan ve böylece tekellerin emekçi kitleleri kuşatması için tetikçilik yapan bu sahtekârları ve onların kuyruğundan inmemekte kararlı olan ahmak solcuları, sol/sosyalizm alanlarından çıkartmak ve bilim, sanat, edebiyat, felsefe ve politika alanında en özgür tartışmak ve en yeniyi arayarak kitleselleşmek için mücadele etmek, sanatın ve yazıcılığın her kolunda, yepyeni değerleri yaratmak ve yepyeni isimleri büyütmek için, büyük bir hoşgörü ile ve devrimci bir yürekle tartışmak ve üretmek gerekiyor.”

Bu dediklerim, bütün dediklerimin küçük bir kısmıdır ve ne yapmalı sorusuna en somut ve ikircimsiz cevaplardır! Eğer sözlerini, düello amacıyla kurgulamak için çabalamakla zaman harcamazsan, bu sözlerimin yanlışlığı ve doğruluğu üzerinde düşünüp, asıl bu yönde sözler kurgularsın ki, ancak böyle ilerleyebiliriz, yani ancak böyle bin fikir demetinden, yüz çiçek doğar; çünkü ancak böyle bir tartışma ile canlı yaşamın gerçekliği ile ters fikirleri eler, bu gerçekliği yansıtan ve/veya bunu en yakın biçimde ifade eden fikirleri açığa çıkarırız!

Daha başka mı?

Edilgenliğe karşı mücadele var; “devrimcinin en önemli devrimci işlerinden biri de bu olmalıdır.”

“Burjuvazinin yükselişi döneminde, insanın temel çizgilerinden birisi, güvendir; şimdi yaşadığımız zamanda ise, temel renk güvensizliktir ve rekabetçi kapitalizmde, temel ilke liyakat, yani verimli iş yapabilme yeteneği temel seçim ölçütüdür, fakat şimdi yaşadığımız dünyada temel ölçüt, “biat etmek” ya da ortaçağ ifadesiyle “adamı olmak”tır; bu iki temel renk, hukuk, ekonomi ve ahlak cephelerinde temel ilke halindedir; böyle olunca da insan, çok daha asalak, daha az becerili veya daha çok beceriksiz, duygusuz, güvensiz ve ufuksuz bir yaratığa dönüşmüştür.

İşte en devrimci işlerden birisi de, bu durumu tersine çevirmenin teorik, politik ve ideolojik savaşını başarılı bir biçimde vermektir!”

Bunları da söylüyorum ve söylediklerimin pek azıdır!

Eğer zahmet edip, incelersen, diğer hepsine ulaşabilirsin ve yanlış isem, bu söylediklerim üzerinden ve bu söylediklerime karşı doğru bildiklerini de ortaya koyarak, yanlışımı her zaman yüzüme vurabilirsin; ama lafı gediğine koymak yaklaşımı ile değil, gerçekten sorunları çözmek ve bu temelde ilerlemek ve gerçekliğin yansısı olan hakikatlerden gerçek çiçek demetleri yaratmak edimi ile hareket etmelisin…

AKSEYMEN arkadaş, benim ne yaptığım çok açıktır, ne söz düellosu yapıyorum, ne güzel kompozisyon yazarak rakiplerimi altetme yarışı yapıyorum, ne de, düşüncelerimi kabul ettirmek için, onları belagat çiçekleri ile süslüyorum; ayrıca, hâlâ dilinden düşürmediğin ve pek cahilane bir biçimde ifade ettiğin, “ortacı” yaftası bana değil, ama sana pek yakışıyor; ortacılık ki bu, tarihte çok sık rastlanır bir olgudur, örnek olsun, Victor Hugo, bunlara “bataklık kurbağaları” der ve kim güçlü ise onun yanında olurlar!

Benim ise, Lenin’de ve Marks’ta kalarak bilim yapmaya çalıştığım açıktır; ama aklım onların, yani Marx, Engels ve Lenin’in ve öğretilerinin önünde secdede değildir. Eleştirdiğim yanlarını da, onlardan çıkmak, uzaklaşmak için değil, bizatihi onlarda kalmanın, onlara katkının gereği olarak yapıyorum.

Yani aslında ben çok basit bir şey yapıyorum, sosyalizme inancı kalmayanları, sosyalizme inançlı olanlardan ve bilimsel iyimserliklerini, bu anlamda umutlarını diri tutanlardan ayırmaya çalışıyorum.

Onlara, yani sosyalizme inancı kalmamış olanlara, “inanmıyorsanız bu alanları (sosyalizm alanlarını) ki, burada SF’yi kastetmiyorum, inanan sosyalistlere bırakın” diyorum.

O zaman herkes kendi durduğu yeri ve herkesin nerede durduğunu açıklıkla görür.

Ve tek silahım ideolojik, teorik ve politik yaklaşımım, cephanem de, kimilerine çiçek misli, kimilerine ise dom dom kurşunu misli gelen, özgür aklımla ürettiğim gerçekliğin yansısı olan düşüncelerimdir.

Öte yandan, benim bilmecelerle işim olmaz. Ben nesnelliğin bana gösterdiği gerçekliklerle ilgileniyorum ve aktarıyorum! Tam olarak aktaramıyorsam elbette benim eksikliğimdir ama benimle polemiğe girenlerin ve dahi söz düellosu ile zevahiri kurtarmaya çalışanların tasası bu değildir, yani gerçeklere sahip çıkmak değildir, bu nedenle aktardıklarımın kıymet-i harbiyesine değil, kendi çıkarlarına yakınlığı veya uzaklığına bakmaktadırlar ve bu temelde genellikle “yafta” bombardımanı ile veya yalan-yanlış bilmece misli lafları iplere dizerek dediklerimi püskürtmeye çalışmaktadırlar.

Ancak ben, yaftalamıyorum, açıkça deşifre ediyorum. Bunu yaparken de, yalana, dolana kaçmıyor, demagoji üretmiyorum. Tekellerin, emperyalist kapitalistlerin ideolojik şaşırtma teknikleri, onların CIA ile MOSSAD ile bağlantılı laboratuarlarında pişiriliyor ve bütün dünyaya demokrasi diye şişirilen bir yelkenin üzerinde uçuruluyor.

Vietnam’da da, Irak’ta da, Afganistan’da da, Honduras’ta da ve dahi Uygurlar bölgesinde de ve en sonu Mısır’da, Libya’da Suriye’de de aynı yelkenin üzerindeki rüzgârdır savrulan.

Fikret Uzun

16-Temmuz-2014



Hiç yorum yok: