16 Ekim 2015 Cuma

Devrim ile Darbe



Devrim ile darbe
Engels, ölümünden bir yıl önce, Marx’ın “Fransa’da Sınıf Savaşımları 1848-1850” kitabına yazdığı “Giriş”te, 19. yüzyılda hemen her yerde kabul edilmiş, halkların “devrim hakkı”ndan söz eder. Egemen sınıflar bile, iktidarı ele geçirmek için giriştikleri komploları bu meşru “devrim hakkı”na dayandırmaya çalışırlar. 20 yüzyılda “devrim hakkı”nı emperyalist Avrupa ülkelerinin işçi sınıfları değil, başta Rusya işçi sınıfı olmak üzere, Türkiye, İran, Çin, Kore, Vietnam, Meksika, Küba benzeri emperyalizmin saldırısı ve sömürüsü altında yaşayan halklar kullanır. İkinci Paylaşım Savaşının içinden doğan Doğu Avrupa “halk demokrasileri”ni de bu halkaya ekleyebiliriz. Emperyalist kapitalist sistemin temel politikası insanlığı devrimsizleştirmek için savaş, işkence, eğitim, edebiyat, hukuk, kilise ve cami, seçim ve parlamento vb. her türlü aracı seferber etmek olmuştur. İnsanlığın kapitalist üretim ilişkileri dışında bir toplumsal yaşam oluşturabileceği düşüncesi ve iradesini kırmak için dev bir silah sanayiinin yanıbaşında ondan daha büyük bir ideolojik araçlar sanayii yükselir. Artık meşru olan emekçilerin “devrim hakkı” değil, sermayenin “karşı-devrim hakkı”dır.
Göz kırpan devrimin peşinde
Engels, Marx’ın 1848’i çözümleyen eserini, “çağdaş tarihin bir parçasını, verili ekonomik temeli üzerinde kendi materyalist anlayışıyla ilk açıklama girişimi” olarak değerlendirir. Marx, 1848 Devriminin Fransa’daki gelişimini, devrimde etkin sınıfların ve partilerin her dönemeçte aldıkları tutumu, ayrıntılı biçimde inceler. Cumhuriyeti yeniden kurmak isterken, Louis Napolyon’un diktatörlüğüyle sonuçlanan devrim, proletaryanın ilk kez bağımsız politik varlığıyla sahneye çıkmasını sağlamıştır, ancak bu sınıf deneyimsiz ve yeterince örgütlü olmadığı için, devrimin kazananı burjuva sınıfı olmuştur.
Marx, politik söz ve taleplerin ardında yatan çıkarları araştırır; söylenen, yapılan ve ideolojik yanılsama içinde algılanan arasındaki bağları somut olayların gelişimi içinde ortaya koyar. Bugünün baştan aşağı yalan ve entrika üzerine kurulu burjuva politikasını, bu kitapta, bir devrimin büyük olayları içinde ve henüz başlangıç düzeyinde görüp tanımak mümkündür. Marx, burjuva toplumunun gerçek işleyişini örten perdeleri yırtarak, tarihi ve toplumu belirleyen dinamikleri gün ışığına çıkarır. Marx’ın eseri, büyük Haziran Ayaklanmasında bize “göz kırpan devrim”in peşinden koşarken, “devrim hakkı”nı yeniden kazanma ve yaşama geçirmede başvurulacak temel kaynaklardan biridir.
“Darbe” karşıtlığının anlamı
Devrimler sınıf savaşımlarının en net ve keskin çizgileriyle ortaya çıktıkları zamanlardır. Böyle olmakla birlikte, Marx’ın çözümlemesi, her şeyin ne kadar bulanık ve açıklıktan uzak olduğunu göstermektedir. Her sınıf, isteklerini elde etmek isterken, bambaşka sonuçlarla buluşmaktadır. Bugün “Arapa Baharı” diye kodlanan ayaklanmaların, Arapların 1848’i olarak değerlendirilmeleri boşuna değildir; ortaya çıkan İslami ve askeri rejimlerle, ayaklananlara karşı hapishaneye dönüşen Arap ülkelerinde görüldüğü gibi, 1848’de, işçi sınıfının burjuvalarca çalınmış devrimleridir.
“Devrim hakkı”nı elimizden alanlar, “darbe hakkı”nı tepe tepe kullanıyorlar. Seçimleri darbeye, darbeleri seçime çıkıyor; ama emekçi sınıfların sömürüsü ve toplumsal kaynakların yağması üzerinde yükselen iktidarlarının temel niteliği değişmiyor. 1848’den beri ve Marksizmin bilinç açıcı katkısıyla onların ne denli “demokrat”, ne denli “darbeci” ve “devrim düşmanı” olduklarını pek iyi biliyoruz. Onların lafta “darbe karşıtlığı”, gerçekte duydukları devrim korkusunu bastırma girişimidir.
8.9.2013
Fikret Uzun

Hiç yorum yok: