10 Şubat 2013 Pazar

KÜRTÇE SAVUNMA YAPMAK MI ZOR KÜRTÇE SAVUNMA HAKKINI KAZANMAK MI KOLAY?



KÜRTÇE SAVUNMA YAPMAK MI ZOR
KÜRTÇE SAVUNMA HAKKINI KAZANMAK MI KOLAY?
Erzurum 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ağrı KCK davası sırasında anadilde savunma karışıklığı yaşanmış. Kürtçe savunmanın Türkçeye çevrilmesinin uzaması ve tam yapılmaması sonucu savunmalar Türkçe olarak devam etmiş.

Sanık Aydın Alkan tercüman aracılığıyla Kürtçe savunma yapmış. Delile sıra gelince tercümede yanlış anlaşılabileceğinden savunmasına Türkçe olarak devam etmiş. Alkan’ın sonra yine Kürtçe olarak savunmasına devam etmek istemesine sanıklardan tepki gelmiş. Bunun üzerine Alkan, “Bazı arkadaşlar rahatsız oldu. Türkçe devam edeyim” demiş.

Haberi başka gazeteler yanında Aydınlık gazetesi de verdi; yalandır değil mi?
Peki "bu haber yalandır, doğrusu budur!" Diyen veya diyecek olan var mı?
Yoksa bu haberi buraya taşıdığım için İP çilikle mi yaftalanacağım acaba?
Bu konuda daha önce de buna benzer haber çıkmıştı; dağda bile Kürtçe değil Türkçe konuşulduğu söylenmişti, ancak her zaman olduğu gibi kimse ne habere itibar etti, ne de bu haber nedeniyle soru üretti!

Oysa tam o günlerde "anadilde savunma hakkı "diye tutturulmuş ve tuhaf bir açlık grevi başlatılmıştı; ancak aynı anda zaten bir paket vardı ki, anadilde savunma hakkı ile birlikte birçok düzenlemeyi içeren veya birçok düzenleme ile birlikte anadilde savunma hakkı düzenlemesini de içeren bir paketti ve tuhaf bir şekilde başlayan açlık grevleri sürerken, bu paket üzerinde çalışma devam ediyordu ve daha açlık grevi bitmeden meclise gelmişti ve de gene tuhaf biçimde Öcalan'ın işareti ile bitirilen (üstelik tam bu işaretin verildiği saatlerde, bu işaretten önce verilen bir işaret gereği BDP her yerde açlık grevi kampanyası başlatmıştı ) ve çok şükür, grevcilerin hiç birinde korsakof misli bir araz kalmamıştı ve anadilde savunma hakkı da paketle birlikte kabul edilmişti.

Kısa bir süre sonra da "açılım" paketleri, "müzakere" maratonu ve Fransa'da katliam ile ardından devam eden ve Ahmet Türk’lere "çok şükür" dedirten mitingle "maratona hazırız majesteleri " sesleri yükselerek sürecin devam edeceği müjdesi verildi!

Bütün bu süreçte üretilen soruların karşılığı netti ve hâlâ göremeyenler olsa da, görenler çoktur ama şimdi başka bir haber ve bu vesile ile üretilecek sorular öncekilerden ayrı değildir ve daha da netleştiricidir ancak gene bazılarımız ne soru üreteceğiz, ne de üretilen soruları göreceğiz, eminim soru üretenleri de, soruları görenleri de ya ağzına biber sürerek, ya da "Kürt düşmanlığı" veya "Kürtlerin haklı mücadelesini sabote ediyorlar" yollu suçlayacağız?

Kürtlerin Kürtçe savunma yapmalarını yasaklayan yasa 12 EYLÜL'ün 1982 anayasası ile ve halkın %91 oyu kabul edilmiş ve şimdi AKP nin kuyruğunda Kürt kuyrukçuluğu yapan nice "aydın" ve "sol" müsveddesi yanında, politik örgüt, parti, dernek ve Kürtler dâhil demokrasi açısından olumlu bulmuşlar, Kürtlere anadilde savunma hakkını istemeyi hiç kimse politik olarak programlarına ve ağızlarına almamıştı.

Ve Şubat 1989 da, bazı Kürt mahkûmlar tarafından, askeri yargıtay'ın ilgili dairesine gönderilen ancak Kürtçe yazıldığı için Adalet Bakanlığı ve Ceyhan Cumhuriyet Savcılığınca elkonulan 21 sayfalık savunmada Kürt mahkûmlar, anadilde savunma hakkını savunuyorlardı ve bunun engellenmesinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu belirtiyorlardı ki, o tarihte Kürtler dillerini konuştukları için de yargılanıyorlardı!

O tarihte, o tarihten çok önceki ve Kürtlerin var olduğunun bile telaffuz edilemediği bir zamanda, "Kürtler vardır " diyerek, Kürtlerin gösteremediği cesaret ve sorumluluğu göstermiş olan TİP'in kapatılmış ve yöneticilerinin hapse atılmış olduğunu dahi kimse hatırlamıyordu!

Yıl 1989 dur ve herkes hafızasını ya da arşivleri karıştırabilir ki, görecekleri şudur, o günlerde bu haberi yayınlayanlar ve dava üstüne dava ile karşı karşıya gelenler, o zaman da taşlanmakta ve yazdıkları çizdikleri sessizlikle boğulmak istenmekte idi, şimdi de değişen bir şey yok ve şimdi, Kürtler tarafından da,12 Eylül faşist rejimi tarafından da sahtekâr "sol" tarafından da Kemalist ve Kürt-Türk çatışmasını isteyenler olarak, kısaca "Kürt düşmanı ulusalcılar olarak suçlanarak, bütün melanetler üzerlerine yıkılmakta ama bazı Kürtler ve "Kürtsever"ler şimdi, yasak olmasının hiçbir esprisi kalmamış olan ve kaldırılması için çoktan düğmeye basılan Kürtçe savunma hakkı üzerine bir bardak suda fırtına kopararak sözde ulusal kurtuluş mücadelesi veriyormuş gibi yapmaktadırlar.

Ol tarihte, savunmalarına el konulmasını protesto eden ve 2932 sayılı yasanın kaldırılmasını isteyerek kamuoyunu bu konuda mücadeleye çağıran tutukluların, savunmalarının önsözü aşağıdaki gibi ve Türkçe olarak yayınlanıp, kamuoyu bilgilendirilmiştir.

Ne yazık ki, şimdi bir tiyatro oyunu ile hem Kürt tarafının liderleri ve hem de Türk tarafının yöneticileri kahramanlaştırılmış ve "Kürt Memed"e ise hâlâ "nöbete devam" düşmektedir! Ama ol tarihte Kürt Memed'leri görenler bu gün zindanları doldururken, hâlâ Kürt Memed'i görmekten vazgeçmemişlerdir; ancak ol tarihte de, bu tarihte de hâlâ Kürt Memed'leri adam yerine koymayanlar, "Kürt çözümü" şarkısı için söz ya da beste hazırlama görevini "demokrasi" aşkıyla üzerlerine alabilmekte ve en "akil adamlar" sayılmaktadırlar.

En başa güreşen "akil adam" Jingoist lakaplı Osman Cengiz Çandar'dır ki, bunu "Kürt çözümü" nün, ABD-AB emperyalizmi ve yerli tekeller ve de Kürt egemenleri için en "demokratik" yol haritasını çizen bir rapor olarak, "faşist" olarak nitelenen ve faşistlikleri, gericilikleri, anti-komünistlikleri işçi düşmanlıkları tescilli olanlarca "solculuk" dersi verilen CHP nin "yeni" başkanının da üyesi bulunduğu ve ayrıca Kavala şirketler grubunun patronu olan Osman Kavala’nın Yöneticileri arasında olduğu TESEV'e sunmasıyla daha net olarak görüyoruz!

Kürt halkını adam yerine koyarak,"Kürt çözümü"nde asıl Kürt halkının baş aktör olduğunu ve asıl onların kaderlerini tayin hakkı konusundaki istek ve beklentilerinin önemli olduğunu ve Kürt egemenlerinin emperyalist ABD-AB ve Türkiye’nin tekelleri ile işbirliği içindeki istek ve beklentilerinin önemli olmadığını, bu çözümde baş aktör olmalarını kabul etmediklerini belirterek görüşlerini ifade edenler, "akılsız" ve "Kürt düşmanı" adamlar olarak ilan edilmektedirler ki, yukarda gösterdiğime inanıyorum, Bu "akılsız", "Kürt düşmanı" adamların, Kürt sorununa dün de, bu gün de resmi politikaların penceresinden değil, bilimin ve ezilenlerin penceresinden ve akıl ile baktıkları apaçık ortadadır.


VE İŞTE YARGITAYA GÖNDERİLEN AMA "KÜRTÇE" OLDUĞU GEREKÇESİYLE EL KONULAN SAVUNMANIN ÖNSÖZÜ:

Şubat 1989

"Bu savunmamızı Kürtçe yapıyoruz. Kürt dili, bu gün milyonlarca insan tarafından konuşulan bir dildir. İran, Irak, Suriye ve Sovyetler Birliğinde, dillerini serbestçe kullanabilen Kürtler, radyo ve televizyonlarda Kürtçe haber ve müzik yayını yapabiliyorlar.

TC nin egemenliğinde yaşayan milyonlarca Kürdün dili yıllarca yasaklanmış; yoğun bir asimilasyonla Kürtler dil, kültür ve sanat alanında imha edilmeye çalışılmıştır.

1982 Anayasası, Kürt dili ile yazı yazmayı, teyp ve videokasetleriyle yayın yapmayı yasaklayarak imha hareketine anayasa metniyle destek vermiştir.

Bir ulusun dil, kültür ve sanatına karşı girişilen bu hunharca ve çağdışı katliama karşı hiçbir insan sessiz kalamaz, kalmamalıdır da.
Bunun için bizler savunmamızı Kürtçe yaparak bu dilin ve kültürün yaşamasına katkıda bulunmaya çalışacağız.
Kuşların katliamı, çiçeklerin katliamı, böceklerin katliamı, insanların katliamı kötüdür. Ama hiçbir katliam dilin, kültürün ve sanatın katliamı kadar kötü değildir. Bir ulusun dilini, kültürünü ve sanatını katletmek, o ulusun bireylerini hayvanlaştırmakla özdeştir. Bir ulusu toptan dilsiz, kültürsüz ve sanatsız hale getirmek isteyen korkunç bir canavarlığa karşı bu savunmamızı Kürtçe yaparak, insanlara insanlığımızı haykırmak istiyoruz.
Diyarbakır Askeri Mahkemelerinde Kürtçe savunma yapan tutsaklar ya duruşmalardan dışarı atılmakta ya da haklarında dava açılmaktadır. Bu durum savunma hakkını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Mahkemenin dilinde savunma yapmak zorunda değildir sanık. Kendi anadiliyle savunma yapıyorsa, mahkeme sanığa bir tercüman bulmak zorundadır. TC uluslararası sözleşmelerle bunu kabul etmiştir. Ayrıca TC Anayasasında da ,"Hiç kimse kendi anadilinden dininden dolayı hor görülüp suçlanamaz" denmektedir. Bizlerin dilimizden dolayı suçlanmamızı, dilimizden dolayı aleyhimize davaların açılmasını insanlıkla bağdaştırmıyoruz. Bu konuda yapılan engellemeleri insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendiriyoruz.

İMZALAR:

M.Selim Çürükkaya-Fevzi Yetkin- M.İzzet Baykal- Abuzer Dehşet-Mehmet Tanboğa-Mustafa Karasu- Bedrettin Kavak-Yılmaz Uzun-Ramazan Ödemiş- Süleyman Günyeli-Salih Ağaç-İrfan Güle ve M.Fahri Çiftkuş.

Fikret Uzun
10-Şubat -2013

Hiç yorum yok: