KOMÜNİSTLERİ BEKLEYEN SINAV
Ah be Tuncay dostum, henüz
satılmadan, satılırken ve satıldıktan sonra da hep dikkat çektik ve bunun bir
primitif akümülasyon olduğunu anlattık durduk; ama hep karşımıza
"işçilerin vatanı yoktur" yollu hatırlatmalar çıkarıldı ve
"vatanım dünya" yollu emperyalizmin kozmopolitizm ideolojisinin
kuyrukçuluğu ile üzerimize gelindi. Eminim senin arkadaş hanende onlardan çokça
vardır ki, hemen hepsi, çok sevgili Ali Yüğnük dostum bile, onlarla birlik olup, ne ulusalcılığımı, hatta ne de
faşistliğimi bırakarak, manifestodaki "işçilerin vatanı yoktur"
önermesinin tek başına değil beraberinde ifade edilenlerle birlikte
ele alınması gerektiğini söylediğimde ve devamını arz ettiğimde bile dediklerinden
vazgeçmediler.
Şimdi son gaz Türkiye'nin ve emekçi
halkının geleceği olan yer altı ve üstü zenginliklerin el değiştirilmesi devam
ederken,uluslararası tekeller yanında Türkiye'nin işbirlikçi
tekelleri ve ağasıyla, şeyhiyle ve Türk tekellerle bin bir bağ ile bağlı
burjuvaları ile Kürt egemenleri daha da zenginleşirken ve güçlenirken, Kürt ve
Türk emekçileri, işçi sınıfı, daha da fakirleşmesi yanında, daha
savunmasız ve daha fazla gelecek güvencesiz kaldı; ama o işaret ettiklerim hâlâ
aynı tas aynı hamam, her yerde ulusalcıyı düşman görürken, asıl düşmanı
görmezden gelmeye ve asıl düşmana söz söyletmemeye devam etmektedir.
Şimdi önümüzde, tıpkı 2010 anayasa
referandumu gibi bir yol ayrımı var ve bu zatı muhteremler, üstelik
programlarında hâlâ UDC olduğu halde ve bu cepheye herkesi çağırdıkları halde,
yani adı üstünde ULUSAL olan her gücü çağırdıkları halde, kapılarını kapalı
tutmaktalar ve tek saldırdıkları ulusalcı, yurtsever dinamiklerdir.
Oysa komünistler her zaman yerinde ve
zamanında canlı gerçeklerin üzerindeki somut olgulardan hareket ederler; dün
hepimiz ki, Atilla Aşut bile hatırlatmıştır; UDC nin kitlelerle bağlanması
görevi ile yükümlü idik ki mahkemede bile ilerici-yurtsever olduğumuzu
savunmamıza geçirmiştik ve bu sorumluluğumuz bize bolca mahkûmiyetler
getirmişti!
Öte yandan Fransa Hitler faşizminin
işgali altında iken, Fransız büyük zenginleri ülkeyi uluslararası tekellere
peşkeş çekerken Almanya'yı ayırmıyordu ve bunu yaparken, Nazilerle işbirliği
içinde komünistleri ve yurtsever, ulusalcı direnişçileri kurşuna diziyordu.
O zaman da büyük zenginler ve onun
yönetimi, "Halk cephesi" yerine Hitleri yeğliyor ve bunu halka
kozmopolitizm ile onlara "dünya vatandaşlığı" vaat ederek yutturmaya
çalışıyordu.
Hitler yenilirken, sahneye ABD emperyalizmi
çıktığında, ne ulusal değerler, ne egemenlik, ne bağımsızlık bırakılıyor ve bu
kez Fransa’nın zenginlikleri ABD tröstlerine peşkeş çekilirken, yine
kozmopolitizm ideolojisi ile Fransız halkı aldatılıyor, orta sınıflar ise,
Fransa Fransızlarındır, Fransızların kalacak yollu demagoji yapıyorlardı
Ve en sonu Fransız halkına ve işçi
sınıfına ulusalcı, yurtsever Fransızlardan değil, proletarya diktatörlüğünden
yani sosyalist iktidardan vazgeçen ve barışçıl geçiş masalı ile işçileri uyutan
reformist komünistlerden darbe geldi ve şimdi Fransız KP'si de, hatta devasa büyüklükteki sendikalar da Tekelci
düzenin koltuk değneği olmuşlardır.
ŞİMDİ, RÜZGÂR DÖNMÜŞ AMA BİZİMKİLER,
HÂLÂ TEK DÜŞMAN OLARAK ULUSALCILIĞI GÖRMEKTE VE BAŞKA DÜŞMAN TANIMAMAKTADIRLAR;
OYSA BU GÜN YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİ ÜZERİNDE BOYLU BOYUNCA YATAN OLGU TAM DA
ULUSALCILIĞI İŞARET ETMEKTEDİR VE KENDİNE GÜVENEN, İDEOLOJİSİNE SAĞLAM YAPIŞAN
KOMÜNİSTLERİN, ULUSALCI OLMAKTAN KORKUSU OLMAMALIDIR Kİ, BU ULUSALCI OLMAK
DEĞİLDİR, YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİNİN RENGİNİ DOĞRU ALGILAYIP, BU RENGİ
TEORİK-POLİTİK ÇİZGİSİNE İÇERMESİ DEMEKTİR VE BU KOMÜNİSTLİKLERİNDEN BİR MİLİM
BİLE EKSİLTMEZ AMA BU YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİ ISKALANIRSA, İŞTE O ZAMAN
ULUSALCILIK EMPERYALİZMİN ELİNDE YENİ BİR SİLAH OLUR VE HEMENCECİK KOZMOPOLİTİZM
İDEOLOJİSİ YERİNE KOYU BİR MİLLİYETÇİLİK İLE HALKLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAKTA
ZORLUK ÇEKMEZ; ULUSALCILIKTAN, HATTA YURTSEVERLİKTEN BİLE KORKAN
"KOMÜNİSTLER" O ZAMAN KINA YAKARLAR.
Bu günlere, komünistlerin Nabi gibi, o olmazsa onu eleştiren ama
aynı yolda yürüyen diğer sahtekârların peşinden gittikleri, gitmeseler bile
onları en tam ifadesiyle sol sosyalist alanlardan defetmek için uğraş verenleri
dinlemedikleri ve asıl düşmanı bir türlü tam tespit edemedikleri için geldik.
Şimdi başta ABD emperyalizminin ve
işbilikçisi bütün egemen güçlerin,son
hamleleri kaldı ama gene de telaş ve korku içindeler, bir türlü son düğümlerini
atamamaktadırlar.
İşte bu noktada bile,"komünist"lerimiz,emperyalizmin, işbirlikçilerinin sözde yumuşama
sinyalleri vermesini "demokrasi" ye yormaktadırlar ;bu noktadan itibaren, bunu
"demokrasi"ye yormak yerine,yönetenlerin
işlerini kotarmakta pek de rahat olmadıklarını ve dipteki kabarmanın ve hangi
renkte olduğunun farkında olduklarını görmek gerekmektedir.
Ve aynı egemen
güçlerce, kendilerine son düğümü atarken lazım
olacak, manipüle edilecek güçlerin, hiç de istedikleri kıvamda olmadığı, aksine tam tersi
bir noktada ve öfke biriktirdikleri görülmektedir.
Ve bunu absorbe etmek için, yumuşuyormuş
görüntüsü vermeye mahkûm oldukları ama bunun da yetmeyeceği, bir doz daha, bir doz daha
yumuşamak zorunda kalacakları görülmektedir ama onlar daha net görüyorlar
"komünistler" görmemek için kafasını kuma sokuyor ve tekrar altını
çiziyorum ULUSAL DEMOKRATİK CEPHE ye çağıranlar bile hâlâ görmemekte direniyor
ve neyin, hangi güçlerin ön saflarında yer aldıklarını sanıyorlar, hiç
düşünmemektedirler.
Bu gün, UDC nin altına daha bir derlenip toparlanmış olarak
ve sol renk ile geri dönen Kemalistler ile Kürt devrimci demokratlar ve elbette
emek cephesi, yani kendi kendilerine, yani sendikalarının, işçi liderlerinin
çoktan emek cephesinden uzaklaştığı koşullarda kendi gizil güçlerinin ivmesi
ile ama neredeyse tümüyle ekonomik mücadele içinde ve çoğu Gaponvari liderlerin
peşinden sürüklenmekte olan ama çok öfkeli ve patlamaya hazır bir volkan misli
kâh fabrikalarını, kâh madenlerini işgal eden, tasfiye edilmesini önleyen
işçiler emekçiler, girmeyecekse başka kim girecektir. Bütün bu emperyalist
talana karşı özveri ile mücadele eden, Amerikan oyunlarına direnen yurtseverler
girmeyecekse başka kim girecek? Komünistler bu cephenin başına şimdi
geçmeyecekse başka ne zaman geçecek?
Tuncay dostum, kusura bakma, bir söyledin, bin ah işittin
gibi oldu ama bunlarda bir tek yanlış varsa, çıksın biri erkekçe söylesin, öyle
sessizlikle, köyün delisidir ne söylese yeridir misli yaklaşımlarla
dediklerimin üzerinin örtülmesini, unutulmasını beklemekle olmaz. Aynı filmi 12
Eylül öncesi de gördük, hem UDC çağrısı yapıyorduk, hem savunma komiteleri
dillendiriyorduk ama öte yandan UDC nin en başköşesine CHP yi yerleştiriyorduk,
diğer sosyalistler ise ister gelsin ister gelmesin kendileri bilirler yollu
yaklaşıyorduk ve öte yandan DİSK i CHP ye peşkeş çekerlerken seyrediyorduk ve
peşkeş çekenlerin bizim içimizden olduğu ve tepemizde bize DGM yi EZDİK sıra
MESS de " sloganını öğrettiklerinden haberimiz yoktu.
Sonunda, hepsi yurt dışına kaçtı ve geride binlerce
komünistin burjuvazi tarafından etkisiz hale getirilmesi umurlarında bile
olmadı ve hemen manevra yapmanın, burjuvazi ile pazarlık yapmanın hesaplarını
yapmaya başladılar ve işte şimdi hepsi adam sıfatında dolaşıyorlar ve
adamlıkları burjuvaziye yakın olmaları ile ölçülmektedir. O nedenle de
burjuvazinin politikalarını devrimci olarak yutturmaya çalışıyorlar.
Değerli Tuncay kardeşim, biz komünistiz, elbette biliyoruz ki
ulusalcılık, milliyetçilik, Kemalizm bizim ideolojimiz değildir ve bizi
kesinlikle ilerletmez ama şimdi, daha önce de gerekiyordu ama en azından şimdi,
eğer Kemalizm’den, ulusalcılıktan, yurtseverlikten geri gidersek, işte o zaman
komünistliğimiz beş para etmeyecek, 1905 Şubat devriminde de,1917 Şubat
devriminde de devrimin en ön cephesinde komünistler ve işçiler olduğu halde
iktidarı burjuvaziye teslim eden komünistler, Bolşevikler salak mı idi ve bu salaklık
ile mi iktidarı Sovyetler taşıyabildiler; şimdi komünistleri son derece ölümcül
bir sınav bekliyor, ya bu gün önümüzde
duran yaşamın gerçekleri üzerindeki somut olguları doğru değerlendirip, bunun
üzerinden teorik-politik hamle geliştireceğiz, ya da eskinin doğru ama
ezberlenmiş olması yanında, bu günün canlı gerçeğini tamı tamına çözümlemeye
yetmeyen formülleri ile oyalanıp dururken ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri,12
EYLÜL faşist -feodal -diktatörlüğünü hem Kürtlerin ve hem de Türklerin emekçilerinin,
işçi sınıfının ve elbette aydınlarının, solcularının, sosyalistlerinin,
devrimcilerinin, devrimci-demokratlarının, yurtseverlerinin, ulusalcılarının,
antiemperyalistlerinin ve elbette komünistlerinin tepesine bütün hışmı ile
indirirken, hâlâ illüzyonda yaşayan kitlelere "ileri demokrasi" diye
yutturabilecekler ve ortadoğuda bir savaşın içinde telef olmamızdan çıkar
sağlamalarını kolaylaştıracaklardır.
Bunun için önümüzdeki ikinci can alıcı sınav, AKP nin ve ABD
emperyalizminin Kürtleri payanda yaparak kotarmak istedikleri Türkiye'nin
feodal tarzda bölünmesini ve bu bölünmede topyekûn konsensüs sağlayacak olan
anayasa değişimi üzerinden Kürt egemenleri ile ve özellikle Barzani ile ve
kuvvetle muhtemel Öcalan ile de dans etmelerine seyirci kalarak ve bunu ulusal
kendi kaderini tayin hakkı için çırpındıkları şeklinde yutturmalarına göz
yummamak için, kitlelerin demokrasi illüzyonundan çıkartılması için, ilkinde
olduğu gibi aymazlık yapmamak için, şimdiden aklımızı başımıza almak
sorumluluğudur!
Bu sınavı da geçemezse komünistleri, gelecek kuşaklar ve işçi
sınıfı siz ne işe yararsınız yollu sorularla ve yaklaşımlarla tarihe beş para
etmez bir halde gömeceklerdir.
Senin astığın gerçeklik, işte bana bunları açıklamayı bir
sorumluluk olarak görmemi ve bu dediklerimin, eksiği varsa tamamlanmalı,
yanlışı varsa düzeltilmeli, itiraz varsa çatır çatır kavga edilmeli ama
düşünülmesi de, kendinde gerçekten bu gidişe dur deme sorumluluğu duyanların
görevi ve tarihsel sorumluluğudur!
Komünist olmak bu gün belli olmayacaksa veya işe
yaramayacaksa başka ne zaman işe yarayacak herkes düşünmelidir! Herkes
düşünmelidir ki, kavgasız ve güç biriktirmeden mahallede bile iktidar veya
hegemonya kurulmaz! Herkes düşünmeli ki, kavgasız gürültüsüz, empati ile ve
uzlaşı ile daha açık söylersek, cellâdımıza aşkla bağlanarak, ne ezilmekten
kurtulunabilinir, ne sömürüden,ne de kölelikten!
Fikret Uzun
10-Şubat-2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder