10 Şubat 2013 Pazar

KOMÜNİSTLERİ BEKLEYEN SINAV



KOMÜNİSTLERİ BEKLEYEN SINAV

Ah be Tuncay dostum, henüz satılmadan, satılırken ve satıldıktan sonra da hep dikkat çektik ve bunun bir primitif akümülasyon olduğunu anlattık durduk; ama hep karşımıza "işçilerin vatanı yoktur" yollu hatırlatmalar çıkarıldı ve "vatanım dünya" yollu emperyalizmin kozmopolitizm ideolojisinin kuyrukçuluğu ile üzerimize gelindi. Eminim senin arkadaş hanende onlardan çokça vardır ki, hemen hepsi, çok sevgili Ali Yüğnük dostum bile, onlarla birlik olup, ne ulusalcılığımı, hatta ne de faşistliğimi bırakarak, manifestodaki "işçilerin vatanı yoktur" önermesinin tek başına değil beraberinde ifade edilenlerle birlikte ele alınması gerektiğini söylediğimde ve devamını arz ettiğimde bile dediklerinden vazgeçmediler.
Şimdi son gaz Türkiye'nin ve emekçi halkının geleceği olan yer altı ve üstü zenginliklerin el değiştirilmesi devam ederken,uluslararası tekeller yanında Türkiye'nin işbirlikçi tekelleri ve ağasıyla, şeyhiyle ve Türk tekellerle bin bir bağ ile bağlı burjuvaları ile Kürt egemenleri daha da zenginleşirken ve güçlenirken, Kürt ve Türk emekçileri, işçi sınıfı, daha da fakirleşmesi yanında, daha savunmasız ve daha fazla gelecek güvencesiz kaldı; ama o işaret ettiklerim hâlâ aynı tas aynı hamam, her yerde ulusalcıyı düşman görürken, asıl düşmanı görmezden gelmeye ve asıl düşmana söz söyletmemeye devam etmektedir.
Şimdi önümüzde, tıpkı 2010 anayasa referandumu gibi bir yol ayrımı var ve bu zatı muhteremler, üstelik programlarında hâlâ UDC olduğu halde ve bu cepheye herkesi çağırdıkları halde, yani adı üstünde ULUSAL olan her gücü çağırdıkları halde, kapılarını kapalı tutmaktalar ve tek saldırdıkları ulusalcı, yurtsever dinamiklerdir.
Oysa komünistler her zaman yerinde ve zamanında canlı gerçeklerin üzerindeki somut olgulardan hareket ederler; dün hepimiz ki, Atilla Aşut bile hatırlatmıştır; UDC nin kitlelerle bağlanması görevi ile yükümlü idik ki mahkemede bile ilerici-yurtsever olduğumuzu savunmamıza geçirmiştik ve bu sorumluluğumuz bize bolca mahkûmiyetler getirmişti!
Öte yandan Fransa Hitler faşizminin işgali altında iken, Fransız büyük zenginleri ülkeyi uluslararası tekellere peşkeş çekerken Almanya'yı ayırmıyordu ve bunu yaparken, Nazilerle işbirliği içinde komünistleri ve yurtsever, ulusalcı direnişçileri kurşuna diziyordu.
O zaman da büyük zenginler ve onun yönetimi, "Halk cephesi" yerine Hitleri yeğliyor ve bunu halka kozmopolitizm ile onlara "dünya vatandaşlığı" vaat ederek yutturmaya çalışıyordu.
Hitler yenilirken, sahneye ABD emperyalizmi çıktığında, ne ulusal değerler, ne egemenlik, ne bağımsızlık bırakılıyor ve bu kez Fransa’nın zenginlikleri ABD tröstlerine peşkeş çekilirken, yine kozmopolitizm ideolojisi ile Fransız halkı aldatılıyor, orta sınıflar ise, Fransa Fransızlarındır, Fransızların kalacak yollu demagoji yapıyorlardı
Ve en sonu Fransız halkına ve işçi sınıfına ulusalcı, yurtsever Fransızlardan değil, proletarya diktatörlüğünden yani sosyalist iktidardan vazgeçen ve barışçıl geçiş masalı ile işçileri uyutan reformist komünistlerden darbe geldi ve şimdi Fransız KP'si de, hatta devasa büyüklükteki sendikalar da Tekelci düzenin koltuk değneği olmuşlardır.
ŞİMDİ, RÜZGÂR DÖNMÜŞ AMA BİZİMKİLER, HÂLÂ TEK DÜŞMAN OLARAK ULUSALCILIĞI GÖRMEKTE VE BAŞKA DÜŞMAN TANIMAMAKTADIRLAR; OYSA BU GÜN YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİ ÜZERİNDE BOYLU BOYUNCA YATAN OLGU TAM DA ULUSALCILIĞI İŞARET ETMEKTEDİR VE KENDİNE GÜVENEN, İDEOLOJİSİNE SAĞLAM YAPIŞAN KOMÜNİSTLERİN, ULUSALCI OLMAKTAN KORKUSU OLMAMALIDIR Kİ, BU ULUSALCI OLMAK DEĞİLDİR, YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİNİN RENGİNİ DOĞRU ALGILAYIP, BU RENGİ TEORİK-POLİTİK ÇİZGİSİNE İÇERMESİ DEMEKTİR VE BU KOMÜNİSTLİKLERİNDEN BİR MİLİM BİLE EKSİLTMEZ AMA BU YAŞAMIN CANLI GERÇEĞİ ISKALANIRSA, İŞTE O ZAMAN ULUSALCILIK EMPERYALİZMİN ELİNDE YENİ BİR SİLAH OLUR VE HEMENCECİK KOZMOPOLİTİZM İDEOLOJİSİ YERİNE KOYU BİR MİLLİYETÇİLİK İLE HALKLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAKTA ZORLUK ÇEKMEZ; ULUSALCILIKTAN, HATTA YURTSEVERLİKTEN BİLE KORKAN "KOMÜNİSTLER" O ZAMAN KINA YAKARLAR.
Bu günlere, komünistlerin Nabi gibi, o olmazsa onu eleştiren ama aynı yolda yürüyen diğer sahtekârların peşinden gittikleri, gitmeseler bile onları en tam ifadesiyle sol sosyalist alanlardan defetmek için uğraş verenleri dinlemedikleri ve asıl düşmanı bir türlü tam tespit edemedikleri için geldik.
Şimdi başta ABD emperyalizminin ve işbilikçisi bütün egemen güçlerin,son hamleleri kaldı ama gene de telaş ve korku içindeler, bir türlü son düğümlerini atamamaktadırlar.
İşte bu noktada bile,"komünist"lerimiz,emperyalizmin, işbirlikçilerinin sözde yumuşama sinyalleri vermesini "demokrasi" ye yormaktadırlar ;bu noktadan itibaren, bunu "demokrasi"ye yormak yerine,yönetenlerin işlerini kotarmakta pek de rahat olmadıklarını ve dipteki kabarmanın ve hangi renkte olduğunun farkında olduklarını görmek gerekmektedir.
Ve aynı egemen güçlerce, kendilerine son düğümü atarken lazım olacak, manipüle edilecek güçlerin, hiç de istedikleri kıvamda olmadığı, aksine tam tersi bir noktada ve öfke biriktirdikleri  görülmektedir.
Ve bunu absorbe etmek için, yumuşuyormuş görüntüsü vermeye mahkûm oldukları ama bunun da yetmeyeceği, bir doz daha, bir doz daha yumuşamak zorunda kalacakları görülmektedir ama onlar daha net görüyorlar "komünistler" görmemek için kafasını kuma sokuyor ve tekrar altını çiziyorum ULUSAL DEMOKRATİK CEPHE ye çağıranlar bile hâlâ görmemekte direniyor ve neyin, hangi güçlerin ön saflarında yer aldıklarını sanıyorlar, hiç düşünmemektedirler.
Bu gün, UDC nin altına daha bir derlenip toparlanmış olarak ve sol renk ile geri dönen Kemalistler ile Kürt devrimci demokratlar ve elbette emek cephesi, yani kendi kendilerine, yani sendikalarının, işçi liderlerinin çoktan emek cephesinden uzaklaştığı koşullarda kendi gizil güçlerinin ivmesi ile ama neredeyse tümüyle ekonomik mücadele içinde ve çoğu Gaponvari liderlerin peşinden sürüklenmekte olan ama çok öfkeli ve patlamaya hazır bir volkan misli kâh fabrikalarını, kâh madenlerini işgal eden, tasfiye edilmesini önleyen işçiler emekçiler, girmeyecekse başka kim girecektir. Bütün bu emperyalist talana karşı özveri ile mücadele eden, Amerikan oyunlarına direnen yurtseverler girmeyecekse başka kim girecek? Komünistler bu cephenin başına şimdi geçmeyecekse başka ne zaman geçecek?
Tuncay dostum, kusura bakma, bir söyledin, bin ah işittin gibi oldu ama bunlarda bir tek yanlış varsa, çıksın biri erkekçe söylesin, öyle sessizlikle, köyün delisidir ne söylese yeridir misli yaklaşımlarla dediklerimin üzerinin örtülmesini, unutulmasını beklemekle olmaz. Aynı filmi 12 Eylül öncesi de gördük, hem UDC çağrısı yapıyorduk, hem savunma komiteleri dillendiriyorduk ama öte yandan UDC nin en başköşesine CHP yi yerleştiriyorduk, diğer sosyalistler ise ister gelsin ister gelmesin kendileri bilirler yollu yaklaşıyorduk ve öte yandan DİSK i CHP ye peşkeş çekerlerken seyrediyorduk ve peşkeş çekenlerin bizim içimizden olduğu ve tepemizde bize DGM yi EZDİK sıra MESS de " sloganını öğrettiklerinden haberimiz yoktu.
Sonunda, hepsi yurt dışına kaçtı ve geride binlerce komünistin burjuvazi tarafından etkisiz hale getirilmesi umurlarında bile olmadı ve hemen manevra yapmanın, burjuvazi ile pazarlık yapmanın hesaplarını yapmaya başladılar ve işte şimdi hepsi adam sıfatında dolaşıyorlar ve adamlıkları burjuvaziye yakın olmaları ile ölçülmektedir. O nedenle de burjuvazinin politikalarını devrimci olarak yutturmaya çalışıyorlar.
Değerli Tuncay kardeşim, biz komünistiz, elbette biliyoruz ki ulusalcılık, milliyetçilik, Kemalizm bizim ideolojimiz değildir ve bizi kesinlikle ilerletmez ama şimdi, daha önce de gerekiyordu ama en azından şimdi, eğer Kemalizm’den, ulusalcılıktan, yurtseverlikten geri gidersek, işte o zaman komünistliğimiz beş para etmeyecek, 1905 Şubat devriminde de,1917 Şubat devriminde de devrimin en ön cephesinde komünistler ve işçiler olduğu halde iktidarı burjuvaziye teslim eden komünistler, Bolşevikler salak mı idi ve bu salaklık ile mi iktidarı Sovyetler taşıyabildiler; şimdi komünistleri son derece ölümcül bir sınav bekliyor, ya  bu gün önümüzde duran yaşamın gerçekleri üzerindeki somut olguları doğru değerlendirip, bunun üzerinden teorik-politik hamle geliştireceğiz, ya da eskinin doğru ama ezberlenmiş olması yanında, bu günün canlı gerçeğini tamı tamına çözümlemeye yetmeyen formülleri ile oyalanıp dururken ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri,12 EYLÜL faşist -feodal -diktatörlüğünü hem Kürtlerin ve hem de Türklerin emekçilerinin, işçi sınıfının ve elbette aydınlarının, solcularının, sosyalistlerinin, devrimcilerinin, devrimci-demokratlarının, yurtseverlerinin, ulusalcılarının, antiemperyalistlerinin ve elbette komünistlerinin tepesine bütün hışmı ile indirirken, hâlâ illüzyonda yaşayan kitlelere "ileri demokrasi" diye yutturabilecekler ve ortadoğuda bir savaşın içinde telef olmamızdan çıkar sağlamalarını kolaylaştıracaklardır.
Bunun için önümüzdeki ikinci can alıcı sınav, AKP nin ve ABD emperyalizminin Kürtleri payanda yaparak kotarmak istedikleri Türkiye'nin feodal tarzda bölünmesini ve bu bölünmede topyekûn konsensüs sağlayacak olan anayasa değişimi üzerinden Kürt egemenleri ile ve özellikle Barzani ile ve kuvvetle muhtemel Öcalan ile de dans etmelerine seyirci kalarak ve bunu ulusal kendi kaderini tayin hakkı için çırpındıkları şeklinde yutturmalarına göz yummamak için, kitlelerin demokrasi illüzyonundan çıkartılması için, ilkinde olduğu gibi aymazlık yapmamak için, şimdiden aklımızı başımıza almak sorumluluğudur!
Bu sınavı da geçemezse komünistleri, gelecek kuşaklar ve işçi sınıfı siz ne işe yararsınız yollu sorularla ve yaklaşımlarla tarihe beş para etmez bir halde gömeceklerdir.
Senin astığın gerçeklik, işte bana bunları açıklamayı bir sorumluluk olarak görmemi ve bu dediklerimin, eksiği varsa tamamlanmalı, yanlışı varsa düzeltilmeli, itiraz varsa çatır çatır kavga edilmeli ama düşünülmesi de, kendinde gerçekten bu gidişe dur deme sorumluluğu duyanların görevi ve tarihsel sorumluluğudur!
Komünist olmak bu gün belli olmayacaksa veya işe yaramayacaksa başka ne zaman işe yarayacak herkes düşünmelidir! Herkes düşünmelidir ki, kavgasız ve güç biriktirmeden mahallede bile iktidar veya hegemonya kurulmaz! Herkes düşünmeli ki, kavgasız gürültüsüz, empati ile ve uzlaşı ile daha açık söylersek, cellâdımıza aşkla bağlanarak, ne ezilmekten kurtulunabilinir, ne sömürüden,ne de kölelikten!
Fikret Uzun
10-Şubat-2013

Hiç yorum yok: