15 Ocak 2010 Cuma

MARKSİZM-LENİNİZM KONUŞMAK "CİYAKLAMAK" MIDIR

Marksizm-Leninizm’den söz eden herkes Marksist -Leninist olsaydı, herhalde, revizyonizm iyi bir şey olarak kalacağı gibi, oportünizm konusunda sayfalar dolusu kitaplar yazılmaz, isimler zikredilmez ve bu zikredilen isimlerin bir zamanlar ve hatta, zikredildiği tarihte bile Marksizm-Leninizm’den söz ediyor olması söz konusu olmazdı.
İfadelerime böyle başlamak istedim ve bunun üzerinden devam edeceğim. Çünkü uzun zamandır, hem de komünistlerin yani Marksist-Leninistlerin tarihini araştırmak için toplanılmış bir alanda, Marksizm-Leninizm’den konuşanlara karşı nerdeyse cadı avını andıran yaklaşımlar söz konusu olmaktadır. Hatta Marksizm-Leninizm’den söz etmek “ciyaklamak” olarak nitelendirilmekte, dahası artık Marksizm’den uzaklaşmış olduklarını örtmek için, geçmişte yaptıkları işler sıralanmaktadır. Böylece Marksizm-Leninizm’den söz edenlerin sözlerini ağızlarına tıkabileceklerinin hesabı yapılmaktadır. İşte bu yazımda hesaplarının yanlış olduğunu göstermek üzere bir tarih dersi vermeye çalışacağım.
Lenin’in ağabeyi Narodniklerdendir. Lenin de, o çevrede yetişiyor. Struve ile Plehanov gibi legal Marksistlerin öğrencisidir. Bu noktadan itibaren, tarih bize çok önemli dersler öğretiyor. Şöyle; Lenin’in ağabeyi, Narodnik Aleksandr, çara suikast girişiminden yakalanıyor, çarın işkencelerinde suçunu kabul etmiyor, kimseyi de ele vermiyor. Mahkemede konuşuyor ve bütün suçu üzerine alıyor, böylece arkadaşlarını kurtarıyor, kendisi idam ediliyor. Lenin, Narodnizm'den de, Legal Marksistlerden de, yani öğrencisi olduğu Plehanov'dan da, Struve'den de, hem de onları mahkûm ederek, ayrılıyor. Bunun için değil yani abisi asıldığı için değil, gittikleri yolun hep Marksizm’in çok uzağına düştüğünü gördüğü için.
1905’e kadar, nerdeyse bütün zamanda, Lenin Sibirya’da sürgündedir. 1905’ten sonra da en fazla iki yıl Rusya’da kalıyor ve 1905 devriminde, doğrudan hem kendisinin hem de arkadaşlarının etkisi olduğunu gösteren anlatımlar yoktur. Sonrası da yine sürgündedir. Ve işin daha ilgi çekici olan yanı, bu döneme kadar Narodnizmin dönemi ki, Lenin onları halkın dostları kimlerdir yapıtı ile kıyasıya eleştirmiş ve mahkûm etmiştir, ama ağabeyinin de içinde olduğu bu hareketin başlangıcı en özverili, kahramanca mücadele eden genç devrimcilerin olduğu dönemdir. Legal Marksizm Rusya’da popülerdir ve elbette Rusya’da bütün zamanlarda en popüler olan yaklaşım Marksizm’dir. Öyle ki, Kapital en çok Rusya’da okunmuş ve Rusçaya çevrilmesinden önce Çarın sansürcüleri tarafından sakıncalı bulunmamıştır. Yani herkes ne kadar çok Marksist olduğunu anlatmaktadır ve birbirini Marksist olmamakla suçlamak için Marksizm’i öne çıkartmaktadır. Lenin, kapitalin tercüme edilip okunduğu,Marksizm’in en çok konuşulduğu bu dönemin Rusya’sında, Marksizm’i en çok didikleyenleri ve kötü niyetle didikleyenleri adeta bir avcı gibi yakalayıp, deşifre eden ve hatta belki de zamanının çoğunluğunu Marksizm’i kötü niyetle revize etmeye çalışanları, oportünistliklerini Marksizm kılıfı ile saklamaya çalışanları deşifre etmeye çalışarak harcıyor, Marksizm’den sağa, ya da sola kaymanın tehlikelerini anlatırken, bu kayışların burjuva ideolojisine doğru kayış olduğunu, Marksizm içinde kalınarak ortaya konulan farklı düşünceler olmadığını, açık, net ifadelerle belirtip, Marksizm’in sulandırılmaması için, sürekli olarak mücadele edilmesi gerektiğini bütün Marksistlerin önüne görev olarak koyuyor. Buraya kadar ilgi çekici olanların daha da ilgi çekici olması burada başlıyor; Lenin, kendi ifadesiyle 1893’den beri yaptığının, aptallıklara, bayağılıklara ve oportünizme karşı bir militan kampanyadan diğerine koşmak olduğunu belirtiyor. Karşılığında ise, hep bayağı insanların nefretini kazandığını söylüyor. Ama yine de onlarla barışmak yerine bu yazgısını tercih edeceğini ifade ediyor. Bunu Marksizm için yapıyor ve bunları ifade ederken hep Marksizm’den konuşuyor. Hep Marksizm’i savunmak zorunda kalıyor. Dahası Marksizm’i çarpıtanlarla, Marksizm’den uzaklaşmış olanların demagojileriyle mücadele ederken, hep Marksizm diyor. Yani yatıyor kalkıyor Marksizm diyor, başka bir şey demiyor.
Peki bunu ne için diyor, Avrupa’dan beklediği devrimin, Rusya’da gerçekleşeceğini gören Lenin, Marksizm en iyi şekilde ortaya konulmazsa, Marksizm’i çarpıtanların başarılı olacağını ve sosyalist devrimin boğulabileceğini düşündüğü için diyor. Bu nedenle de kendisine çarın polisinin ve burjuvazinin kalemşörlerinin 24 saat devrimi düşünen adam nitelemesi yaptığını, bütün tarih kitapları yazıyor. Bu sevilmeyen hatta nefret edilen devrimci Lenin’dir. Yani politikada rakipleri karşısında yalnızdır. Ama o hep net tutumdadır, hep Marksizm’i daha iyi anlama, geliştirme ve çarpıtılmasına izin vermeme tavrını korumaktadır. Onun sevilmemesi, nefretleri üzerine çekmesi bu yüzdendir. Ama bu, şimdi yani Lenin’e yazılan Ekim Devriminin yerleştirdiği Sovyet sosyalizminin çözülmüş olduğu bu koşullarda bile görülüyor ki, bu yalnız olan, sevilmeyen devrimci, bütün rakiplerini daha ikinci enternasyonalden itibaren tarihten silmiştir.
Lenin, iç savaş, dediğinde (bunu derken, yanında mutlaka Marksizm de demiştir) en yakın arkadaşları bile ona deli gözüyle bakıyor ama o kendisinin bile nasıl olacağını bilmediği iç savaş için, çalışmak gerektiğini inatla ve ısrarla savunuyor. Adeta arkadaşlarıyla kavga ediyor. Bütün politik rakipleri bir yana, kendisi nerdeyse tek başına bir yana düşüyor ama rakiplerini bitiriyor. Yaptığı, bir taraftan Marksizm demek, diğer taraftan Menşeviklerle bulaşıklıktan vazgeçmek ve diline gem vurmamak oluyor. Kendisinin öne sürdüğü tezleri anlamamakta ısrar edenlere önce anlamadıkları için "eşek" ya da "aptal" diyor, anlayıp da kabul etmemekte direnenlere ise, " alçak" ya da "hain" diyor. Ve şubat devriminin patlak vermesinden bir kaç ay sonra Rusya’ya döner dönmez, sürekli dillendirdiği tezlerle daha fazla Marksizm, daha fazla sosyalist iktidar konuşuyor. Nerdeyse kapı kapı dolaşıp Nisan tezlerini anlatıyor. Görülmeyeni görüp, göstermeye çalışıyor ve bu görülmeyen için mücadele etmeye çağırıyor. En yakınında Lenin’in stratejisini anlayan ve gören örgütçülüğü ile neredeyse kahraman sayılan Troçki vardır. Ama sonra ondan da ayrılıyor. Ya da onu da ayırıyor. O güne kadar hepsi yani bütün arkadaşları hatta öğretmeni olan Plehanov gibi, Struve gibi Legal Marksistler dahi ve hatta kıyasıya eleştirdiği, mahkûm ettiği, Marksizm için en sinsi düşman ilan ettiği Kautsky bile Marksizm için iş yapanlar sınıfındadır. Sonraki işleri, önce Marksizm’den uzaklaşmak, sonra da bunun doğal gereği olarak, başkalarını da Marksizm’den uzaklaştırmak işi oluyor. Karşılarında hep, şimdilerde Marksizm-Leninizmden konuşmaktan hoşlanmayanların ifadesiyle, Marksizm diye sürekli "ciyaklayan" Lenin oluyor. Ama Lenin’in bu ciyaklamaları, Marksizm’den uzaklaşanları tarihe gömüyor, işçi sınıfını ve Rusya’nın yoksul emekçi halklarını Lenin’in etrafında dolayısıyla Marksizm’in etrafında topluyor ve ne Menşevikler kalıyor ne legal Marksistler ne revizyonistler, ne oportünistler, türeyen ardıllarını saymazsak, hepsi tarihten siliniyor. Silen ise sürekli Marksizm diye "ciyaklayan" Lenin’dir. Ve kökü 19. yüzyılın sonuna uzanan Bolşevik partinin gerçek anlamda komünist parti olarak kendini göstermesi, oluşması ve Ekim Devriminin başına geçmesi Lenin’in en sevilmediği, en nefret edildiği ve en çok iç savaş diye ciyakladığı bu dönemde yani Lenin’in daha kimsenin görmediği zamanda gördüğü emperyalist savaşın iç savaşa dönüşmeye başladığı zamanda gerçekleşiyor. İç savaşta bu gerçekliği oluşturan ve Sovyet sosyalizmine damgasını vuran kadrolar, daha önce Marksizm için iş yapanları ama artık burjuva ideolojisinin yayılması ve Marksizm’in içine sokulması için iş yapanları, geçmişte Marksizm için ve Rus emekçi halkları için yaptıkları işlerin yüzü suyu hürmetine, iç savaşın içinde yükselen Bolşevik partinin yanına bile yaklaştırmıyorlar.
Yani başta Lenin olmak üzere, onu dinleyenler ve onun gösterdiklerini görenler körlerin ve sağırların birbirini ağırlaması misli nitelenip, ötelenirken ve sürekli Marksizm diye ciyaklamalarından kulakların tırmalandığı söylenirken, iç savaşın ateşleri içinde kimin sağır ve kör olduğu, kimin sağıra ve köre yattığı hatta dilsizi oynadığı netlikle ortaya çıkıyor.
Nisana kadar neredeyse bütün rakiplerinin nefretini çeken Lenin ve onu takip edenler, işçi sınıfının ve emekçi halkların, yoksul yığınların sevgisiyle ve Lenin’in anlattığı Marksizm’e inancıyla çepeçevre sarılıyor; Lenin, hem rakiplerini bitiriyor, hem de çarı ve hem de çarın çanak yalayıcısı küçük burjuva oportünistleri gömüyor. Ve daha o tarihte, hatta belki daha da önce, sosyalizm geri dönülmeyecek bir şekilde ayakları üstüne oturana kadar, burjuva ideolojisine, onun işçi sınıfının içindeki, Marksizm içindeki uzantılarına karşı aralıksız ve amansız bir mücadeleyi vasiyet ediyor.
Benim yaptığım da, bu vasiyete uymaktan başka bir şey değildir.
Marksizm’i sulandırmaya, çarpıtmaya, yok saymaya, modası geçmiş belletmeye çalışanlara ve hatta tekellerin kalıplarına uygun Marksizm üretmeye çalışanlara karşı, Marksizm’i anlatmayı ve hatta Marksizm’in Marksizm-Leninizm olduğunu öne çıkartmayı, tarihi bir görev olarak biliyorum.
Fikret Uzun

Hiç yorum yok: