11 Mart 2011 Cuma

HÂLÂ MI ANTİSOVYETİZMDESİNİZ GÜN ZİLELİ SİZ HİÇ BÜYÜMEYECEK MİSİNİZ?

HÂLÂ MI ANTİSOVYETİZMDESİNİZ GÜN ZİLELİ SİZ HİÇ BÜYÜMEYECEK MİSİNİZ?

Bravo dememizi beklediğinizi düşünerek Gün Zileli, size ilk bravoyu ben diyorum; evet bravo size, ne güzel de bağlantı kurdunuz, Sovyet sosyalizminin ve Stalin’in yokluğunda dahi, anti Stalinizm, anti-Sovyetizm yapmanız ve dahası, Troçkizmin artık tarihe karıştığı ama Troçkistlikte direnmenin ise, sadece hatırladıklarınızda ve hatırlattıklarınızda yaşadığı bir zamanda, hatırladıklarınızla ve hatırlattıklarınızla Troçki'den çok, Troçkizm’e ve hâlâ anti-sovyetizm ve anti -Stalinizm üzerinden anti sosyalizme güzelleme yapabildiğiniz için bravo size. Belki siz farkında değilsiniz Gün bey ama böyle yaparak, Troçki’yi hortlatamayacağınız için, Troçkizm’i yaşatma çabası içinde olduğunuzu akıl taşıyan ve aydınlığa gözlerini bilerek kapamayan yani yaşayan herkes görmektedir. Ve emin olun ki, sizin kafanızın da, Hitler ile Stalin’i bir tutan, körlüğü bir marifet ve aydınlıksızlığına kılıf sayarak,"şecaat arz ederken, sirkatini söyleyen mert kıpti" misli, sahtekârlığını örtmek için, ahmaklığa yatan sahte aydınların kafası gibi çalışmaya hüküm giymiş olduğunu artık sıradan insanın bile fark edeceği sınırdayız. O nedenle bence cümlelerinizi boşa harcamayın, tarih sayfaları artık aydınlığa doğru dolmak üzere açılmakta ve açılırken de, karanlıkla aydınlığı aynı kefeye koyanların onca zamandır tek bir adım bile atamadıklarını, lanetlediklerinin yerine tek bir aydınlıkla yüklü modeli koyamadıklarını gösteren sayfalarını tarihin kara lekeleri başlığı ile aydınlıkla topyekûn hesaplaşma günlerine kadar arşivine kaldırmaktadır. Kaldırırken de, sizin göstermeye çalıştıklarınızın, cenneti zindan suretinde göstermekten ibaret olduğunun ipucunu vermektedirler. Gün bey, size daha önce de, sizin içinden ve çeperinden çıkamayacağınız bir düşünce sistemine hüküm giymiş olduğunuzu gösteren ve kimisini bizzat sizin adınızla açılmış olan sitenize gönderdiğim eleştirilerime, dediklerimin yanlışlığını gösterecek, dediklerimdeki doğruları çürütecek şekilde cevap vermekten kaçındığınız ve üzerime zavallı müritlerinizin hışmını saldığınız için, ayrıca bu alanda da yazdıklarınıza gönderdiğim eleştirileri duymazdan geldiğiniz için, şimdi de bir cevap vereceğinizi sanmıyorum. Ama ben sizin dediklerinizi arşive kaldırmak için açılan tarih sayfalarına yine de notumu düşeceğim. Hangisini isterlerse onları arşive kaldırmak tarih sayfalarının inisiyatifindedir. Tanıklıklar ise notlar düşer düşmez ve her yerde biçilmektedir.
Biliyorum, sizi takip edenler,"inanıyorum öyleyse doğru söylüyordur" yaklaşımına hapsoldukları için, işiniz uzun zamandır kolay. Yani ne deseniz bal damlatıyorsunuz bu yaklaşımda olan takipçilerinizin düşünce dinamiklerine. Böyle besliyorsunuz yani Troçkizm’i, anti Stalinizm’i ve bunun üzerinden yaydığınız anti Leninizm yanında anti sosyalizmi. Size kalsa, tıpkı Bernstein gibi bir delikanlılıkla asıl derdinizin Stalin olmadığını, sosyalizme düşmanlık olduğunu, en azından Lenin’in adına yazılan Sovyet sosyalizmine düşmanlık olduğunu itiraf ederek, açıktan Avrupa komünizmini işaret ederdiniz ama bunu yapamayacak denli hüküm giymiş durumdasınız.
En kapsamlı Stalin eleştirisini ortaya koyan Isaac Deutscher bile Stalin’i eleştirirken, hakkını vermişken, siz, en kaba saldırı ile kin kusuyorsunuz ki, zamanlıdır. Yükseleni düşürmenin en örtülü yolu anti-Stalinizm veya Troçkizm oluyor. Ayrıca belirtmeliyim ki, anti-Stalinizm’e mahkûm edilmiş olanların ortak noktası, Stalin üzerinden Lenin’i olumsuzlarken, Troçki’yi yükseltmekten ibaret olmuştur. O nedenle anti-Stalinizm olan her yerde anti Sovyetizm yan yana olmakla, Troçki’ye en azından gönderme yapmak usuldür. Burada çok cesur olanların, oklarının ucunda Lenin’in ve Leninizm’in olduğunu saklamadıklarını da hatırlatmalıyım. Troçkizm, Troçki’den sonra bile kapitalist dünyanın Anti-Sovyet yazılarıyla beslenmiştir ve beslenmeye devam ettiğini sayenizde bir kez daha hatırlamış oluyoruz. Rusya’da devrimi başlatmanın kolay olduğunu ama sürdürmenin önünde devasa engeller olduğunu Lenin dile getirmemiş olsaydı bile, bu gerçeklik, akıl taşıyan herkesin görebileceği uzaklıkta idi. Yani bunun için bir dâhi olmak gerekmiyordu. Dolayısıyla bunu Troçki’nin de gördüğü açıktır. Ancak bu gerçeklik, Troçki’nin yaptığı gibi, Ekim devrimini ve bu devrimin özneleri olan işçi sınıfını küçümsemeyi haklı kılmıyor. Düşmanlık ise, kesinkes kabul edilemez. Troçkistler, Stalin’i eleştirirken, hiçbir zaman kapitalizme yöneltmedikleri kadar kin kusarak Stalin’in eylemlerini abartmışlardır. Hiçbir bilimsel yanı olmadığı bir yana, Sovyetler Birliği’nin gerçeklerine de uymamaktadır ama daha çok yalan üzerine kurulu bir abartı söz konusudur ki, bu gün çok daha net olarak bu abartılar dünya sosyalist kamuoyunun gözlerinin önüne serilmektedir.
Stalin ne yapmalıydı ve yapmadı ki ya da ne yaptı ki, Sovyet sosyalizmi onun yapmadıkları ya da eksik yaptıkları ya da, tek ülkede sosyalizmin pratiğinin mahkûm ettiği politikaların, sosyalizmin genel teorik yaklaşımı olarak yapışıp kalan pratiği nedeniyle yıkıldığı halde, hâlâ dünyanın en kötü bahtlı günah keçisi yapılmasında diretilmektedir. Ve en çok sosyalizmin doğasına aykırı olarak ama pratiğin zorlamasına teslim olduğu için uyguladığı eşit işe eşit ücret politikası üzerinde tek kelime edilmezken, bu politikayı Brejnev değiştirdiği ve hemen sosyalist ilke düzeyine çektiği halde, anti Stalinistler, anti Stalinistliklerinin gerçekte anti Sovyetizm olduğunu kanıtlarcasına, Brejnev’e de Stalin’le aynı düzeyde olmasa bile, kinlerini kusmaktan kendilerini alamamışlardır. Ve hepimiz gördük, Sovyet sosyalizmi yıkılırken, "ben demiştim" diye üzülen olmamıştır. Aksine öteden beri, Ekim Devrimi gerçekleştiğinden beri, Batının sabah akşam,"fazla yaşamaz" dediği ama 70 yıl yaşayan Sovyet düzeni yıkılırken "biz demiştik" naralarıyla zil takıp oynamışlardır. Sosyalizmin yıkılması nedeniyle zil takıp oynayanları da, artık emperyalizmin himayesine alması kaçınılmaz olmuş ve Troçkistler, Troçki’nin bile kemiklerini sızlatırcasına artık emperyalist düzeneklerin antikomünist silahları olarak tarihte yerlerini almışlardır.
Evet, Sovyet sosyalizmi yıkıldı, ama yıkanlar ne Stalin’dir, ne de Brejnev’dir, ne de bir değişimci bürokratik sınıf yıkmıştır. Yıkanlar, Sovyet sosyalizmini içerden kemiren, bir türlü sosyalizme inanmamış ve kapitalizmden ümidini kesmemiş çift inançlı kapitalizm özlemcileridir. Baş aktör bunlardır ve her yerde olduklarını Sovyet sosyalizmi yıkıldıktan sonra daha net görmekteyiz.
Gorbaçov, kendini sonuna kadar gizleyebilenlerdendir ve Gorbaçov’dan az vardır. Ama Saharov türü aydınlar çoktur ve model olmuştur. O kadar öyle ki, ABD başkanı olan kovboy Reagan ile Sovyet Bilimler akademisinde görüştürmek üzere sürgünden azleden Garbaçov bunu "insan hakları"adına ilan etmiştir. Çok bekledikleri özgürlük, Sharov üzerinden Reagan yani ABD eliyle gelmiştir ki, bekledikleri özgürlüğün kapitalizm özlemleri olduğu artık pek açık görülmektedir.
Ve Gün Bey, sizin gözlerinizi kapayarak vazifenizi yaptığınız o kadar açıktır ki, Sovyetler Birliği’nin çözülmesi ve sosyalizmin yıkılması Troçkistlerin ve anti-Sovyet suç ortaklarının savlarını, dolayısıyla var olma nedenlerini tümüyle çökerttiği halde, hâlâ aynı tarihi aktörlükte diretmeniz akıl taşıyan hiç kimsenin aklını bozamamaktadır.
Ayrıca akıl bozucu o kadar çok dinamik vardır ki, size emperyalist kampın hali hazırda ihtiyaç duyacağını da sanmıyorum. Ve bunu siz de bildiğiniz halde, bu aktörlükte diretiyorsanız, sizinkisi ezelden beri sosyalizme düşmanlıktan olmalıdır. Yani bir türlü sosyalist olamamış durumda olduğunuzun ifadesidir.
Lenin, neredeyse 100 yıl önce, burjuvazinin devrilmesinden hemen sonra,"işçi sınıfının iktidarı ele almasından yıllar sonra da, sınıflar her yerde var olacaktır" derken, "burjuvazinin dokuz canlı olduğunu" da vurgulamakta idi. Ama daha çok, bu vurguda küçük burjuvaziye, küçük meta üreticilerine çektiği dikkat vardı. Bunu, "sınıfların ortadan kaldırılması, sadece göreceli bir kolaylıkla başarılan, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin ortadan kaldırılması demek değildir. Sınıfların ortadan kaldırılması, aynı zamanda küçük meta üreticilerinin ortadan kaldırılmasıdır ve bunlar sökülüp atılamaz veya ezilemez, bunlarla birlikte yaşamasını öğrenmek zorundayız" sözleriyle pekiştirmiştir. Yani Lenin’in, Ekim Devrimi sonrasında işaret ettiği en önemli ve sosyalizm kuruculuğu boyunca mücadele gerektiren sorunun, kapitalist yenileme ve bunun kaynakları olan küçük meta üretimi olduğunu biliyoruz. Ve proletarya diktatoryası da bunun için vardır. Ama ne kadar anti-Sovyetizm yanlısı varsa, ister anti-Stalin üzerinden, ister anti-Lenin üzerinden, isterse Sovyetler Birliği yönetimini bir bürokratik revizyonizme indirgeme üzerinden olsun, isterse apaçık proletarya diktatörlüğüne kaba yaklaşımlar üzerinden olsun, hepsi proletarya diktatörlüğünden kaçışı ve küçük meta üretimine özgürlüğü ortak nokta bellemişlerdir. Oysa apaçık ortadadır ki, Sovyet sosyalizminin çözülmesi ve yakılması, tamı tamına proletarya diktatörlüğünün gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesindendir. Başka ifadeyle, uzun bir zamanı dolduracak olan küçük meta üretimi ile birlikte yaşamasını becerirken, aynı zamanda onunla, onu tam olarak ortadan kaldıracak biçimde mücadele edilmemesindendir. O nedenle de, Troçkistler ve bilumum anti -Sovyetizm taraftarları, Sovyet sosyalizminin yıkılmasına zil takıp oynarken, bu kaçışlarını örtülemek için, kapitalist yenileme gerçekliğini telaffuz bile etmemişlerdir.
Şimdi Gün bey, sizin yaptığınız, bu tarihsel ve apaçık ortada duran gerçekliği örtülemeye devam ederken, hem sosyalist hareketin önüne engeller koymaya model kapılar açmaktır ve hem de, Stalin-Troçki ve Sovyet sosyalizmi üçlemesindeki yaklaşımınızla bu coğrafyada oynanan oyunların üzerine bambaşka bir örtü germektir.
Ne diyelim, size kolay gelmesin diyelim ve işinizi zorlaştırmanın, en azından tarihin doğru sayfalarına not düşmenin de bizim boynumuzun borcu olduğunu hatırlatalım. Çünkü işinizin akıl bozuculuk olduğu ve sosyalizm düşmanlığı olduğu, en azından tarafımızdan görülmektedir ve göstermeye çalışmakla işinizi zorlaştırdığımızın bilincindeyiz. Ve size önerim, (her ne kadar gözlerinizi kapalı tutmaya hüküm giydiğinizi düşünsem de, mutlaklığı bozmak adına) engin bilgilerinizle donattığınız düşünce sistematiğinize içerdiğiniz bir kin varsa, o kinin adresinin, Stalin üzerinden Sovyet sosyalizmi ve Lenin olmadığını, adresin tamı tamına ve hâlâ kapitalizm ve kapitalizmi benimsetmeye çalışanlar olduğunu görmeye çalışmanızdır.
Lenin’in deyişiyle, kapitalizme duyulan kinin, tüm akıl çözümlemelerinin ve devrimci sosyalist hareketin mücadelesinin anahtarı olduğunu hatırlayın. Stalin, ne abartılı biçimde eleştirilmeyi gerektirecek, ne de abartılı ölçüde övülmeyi gerektirecek ve fetişleştirilecek bir tarihi aktörlük göstermiştir. Sadece ve sadece, Lenin’in işaret ettiği güçlüklerin, yapılabilecek en üst başarıyla üstesinden gelmeye tarihin pratiğinin mahkûm ettiği bir aktördür. Ve Troçki bizzat itiraf etmiştir ki, Engels’in deyimiyle, bu ekşi elmayı ısırmayı, yani Sovyet sosyalizmini yönetmeyi hiçbir zaman istememiştir. Hatta kabul etseydim, çok çabuk silinirdim demiştim. Yani sürekli olarak, "sürekli devrim" sayıklayan Troçki, Ekim Devriminin sonrasındaki sosyalizm kuruculuğunun da bir sürekli devrim olduğunu görmek istememiştir. Ama aynı zamanda, hem Ekim Devriminin başarılı olacağına ve hem de işçi sınıfına inanmaz, güvenmez, hatta küçümserken, aynı zamanda sürekli devrim sayıklarken, devrimin sürekliliğine başka coğrafyalarda katkı sağlamak üzere, Che Guevara’nın yapacağını yapmayı da aklına getirmemiştir. Bunu da devrim sırasında ve iç savaşta gösterdiği başarıları görmezden gelmeden hatırlatmış oluyorum. Yani ne Troçki peygamberdir, ne de Stalin ama Troçki’nin hep kaçtığı ve hiç inanmadığı, devasa engellerle karşı karşıya olan Sovyet devriminin ilerletilmesi görevini en üst seviyede başarı göstererek yürüten Stalin olmuştur. Ve Stalin, hiçbir zaman Troçki’yi de, Troçkistleri de günah keçisi yapmamış, Sovyet düzenini yerleştirmek için başvurduğu, proletaryanın, küçük meta üretiminin ideolojik-politik olarak örgütlenmesinin önüne geçmek yanında, sınıf olarak ortadan kaldırılmasına yönelik, tarihsel olarak da, nesnel olarak da mecbur olduğu egemenlik aracını çalıştırması demek olan önlemleri alırken, Troçkistleri kullanmamıştır ama bu önlemleri gerektiren sosyalizm karşıtı dinamiklerin içinde Troçkistlerin veya Troçkistleri kullananların olmadığını söylemek mümkün değildir. O nedenle bu gün olanları, Stalin’in Troçkistler üzerinden oyun tertipleyerek "diktatörlüğünü" pekiştirdiği savlarınızla tanımlamaya çalışmanız baştan çökmeye mahkûmdur. Ama bir gerçeği görmemiz için biçilmiş kaftandır, sizin asıl amacınızı hangi kabalıkları incelterek örtülemeye çalıştığınızı görmemizi kolaylaştırıyorsunuz demek istiyorum. Ama artık gerçekleri örtmek için örtüler yetersizdir ve bunu siz de biliyorsunuz ve son çırpınışlarınızla örtü imalatçılarının dünyasında olduğunuzun mesajlarını veriyorsunuz. Ve emin olun ki, sizi ancak biz duyabiliyor, ne yapmaya çalıştığınızı ancak biz görüyoruz. İnce hünerlerinizi sergileyen o kadar aktör var ki, belki size sıra gelmeden, örtüler tümden ortadan kalkacaktır. O nedenle ya kestirmeden, dobra dobra hangi sınıfsal konuma doğru adım biriktirdiğinizi, yukarda vurguladığım gibi ve Bernstein gibi itiraf edin, ya da artık beyinlerimizi bu hiçbir maddi temeli ve de ilgisi olmayan ince yalanlarla sinkaf etmeden, bırakın sevenleriniz sizi eski de olsanız, yiğit bir anarşist olarak anmaya devam etsin, onların da örtülerin altındakilerini, örtülemek istediklerinizi, size olan sevgi ve inançlarına rağmen, görmek üzere soru biriktirmelerinin kaçınılmaz olduğunu şimdiden görün ve onları hayal kırıklığına uğratmayın.
Bitirirken, Beria’nın Kruçev tarafından temizlenmesine gönderme yaparak, Beria’nın da Stalin diktatörlüğünün bir aktörü olduğuna vurgu yapmış ve Stalin’in hanesine yazdığınız suç örgütünü Beria’ya kadar eklemlemiş oldunuz ama ondan önce Jdanov var ve Jdanov’un ki, Stalin’in varisi sayılmaktadır, ani ölümünü atlamışsınız, bunu da size ben hatırlatmak isterim. Hatırlayamazsanız, Jdanov’un kim olduğunu da ben açıklarım buradan.
Ayrıca, savcı Öz’ü, Vişinski’ye mi, Yagoda’ya mı yoksa Yezhov’a mı benzettiğinizi ve Stalin’in "diktatörlüğü" ve derin mekanizması ile açıkladığınız, Troçkist-Buharinist Ergenekon dinamiği ile örtüştürdüğünüz dinamikte sizin yerinizin neresi olduğunu ve Stalin’in "diktatörlüğü" yerine, hangi diktatörlüğü koyduğunuzu da anlamak isterdik. Ve sakın "sadece tespit yaptığınızı ve tarihsel gerçekleri hatırlattığınızı" söylemeyin, kimseyi inandıramazsınız.

Fikret Uzun
8 Mart 2011

Hiç yorum yok: