17 Temmuz 2010 Cumartesi

PRAGMATİZM ve ÖDPnin HAYIR AÇILIMI!

Gümüzde PRAGMATİZM bir köylü kurnazlığı halini almıştır ve apaçık ortadadır ki, bu ÖDEP te de vardır. Ufuk Uras yapacağını yaparak, nur topu bir STK formunda ÖDEPi tabansız bir halde devyolculara bırakıp artık devlet durumu içinde hareket ettiğini saklamaya gerek duymayacak şekilde mecliste yerini almıştır. (Obama’yı ayakta alkışlayarak bunu gösterme gereği duyması da ayrı bir ilginçliktir) gelelim ÖDEPin pragmatikliğine ki, bu, burjuva partilerin hepsinde politik kurnazlık olarak meşrulaşmıştır, referandum da bir STK modunda olan yani tekellerin devleti ile yönetişim içinde olan ÖDEP ten "EVET" denmesi beklenirken dolayısıyla bu kadar da açık yapmayacağı için bunu " BOYKOT" ile yerine getirmesi beklenirken,"HAYIR" dediğini ilan etmesi elbette birçok kişide hayret uyandırmış ve inandırıcı bulunmamıştır. Ama bu bir politikadır ve içinde pragmatizm olduğuna göre, "HAYIR" kararı vermeleri gayet normaldir. İki nedenle normaldir: birincisi zaten ne derlerse desinler, sonucu değiştirecek bir kitlesellik içinde değillerdir, ikincisi "HAYIR" diyerek ölmüş ata kırbaç vurmak yerine, tekme atmak misali hareket etmekte ve gelen günlerin manvralarına hazırlanmaktadır. Bunu mutlaklaştırmıyorum ama kuvvetle muhtemel olanı söylüyorum.
Diğer yandan nasıl ki 12 Eylül faşist darbesi ve devam eden rejimi, ABD emepryalizmi menşeli ise, AKP nin 12 Eylül anayasasında da aynı yerin parmak izi veya ayak izi olduğu birçok basın yayın organında, belgeleriyle gösterilmektedir ve burada önemli olan AKP nin 12 Eylül anayasasının gerçekte tekellerin ve ABD-AB emperyalistlerinin YDD emellerinin gereğidir ve ucu bütün dünyadaki emperyalist gericiliğin, dinciliğin, çağdışı tersine gidişin Türkiye’deki yansıması olan Türk-İslam tabanlı bir faşist diktatörlüğün geniş tabanlı olarak konuşlanmasına yöneliktir.
Bu da daha sonraki aşamada, bu gün itibarıyla, bugüne kadar ki işlevi bir yana, tarihin ilerleme çizgisinin gerisine doğru yönelmiş olan Emperyalizmle uyumlu bir osmanik faşist diktatörlüğün ifadesi olan cumhuriyete karşı, tarihin ilerleme çizgisinin gerisine gitmemekte direnen bir tarihsel kategori olan TC nin tamamen ortadan kaldırılıp, coğrafi olarak da parçalanmasına yönelik olarak yeni hamlelere kapı açacak, bu hamleleri kolaylaştıracak, başka ifadeyle tekelci burjuvazinin, daha genişletirsek bu siteme mecburen uyumlandırılmış ya da kendiliğinden uyumlanmış genel olarak tüm burjuvazinin kendi içindeki ikna çalışması da böylece tamamlanmış olacaktır.
Bu da bölgede Kürtlere verilmiş gibi lanse edilen bir büyük İsrail devletinin hegemonyasında, küçük ama parçalarıyla beraber büyük olan ve de emperyalizmin şirket modunda bir parçası olan Türkiye’yi yaratacak kapıları açacaktır. İşte asıl önemli noktalar ve sol jargonlu üstelik devrim yapmaktan söz eden bir grubun işlettiği ÖDEP in, atladığı ve mücadeleyi tartışma boyutuna çekerek, düzen içine hapsetmeye yönelik olarak ortaya koyduğu "hayır" bu noktalardan tümüyle uzaktır. O nedenle bu "hayır" kararının da bir mutlaklığı yoktur. Eğer devlet durumu gereği, tekellere ÖDEPin oyları da gerekirse, bu "hayır" kararı, bir anda "evet"e dönemese de,"boykot" a dönebilir. Çünkü serde pragmatizm vardır ve pragmatizm iki yönlüdür. “Hayır” konusunda anlatmak istediğim budur.
Diğer yandan, metindeki, "İHTİYACIMIZ EŞİTLİKÇİ ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRATİK YENİ BİR ANAYASADIR" ifadesi de dediklerimi teyit etmektedir. Birincisi, kapitalist toplumda eşitlik ve özgürlük görecedir ve ağırlıklı olarak burjuvazi için güvence altına alınmıştır. Demokratik olması da, kapitalizmin henüz gelişme aşamasının ifadesidir ki tekellerin hakim olduğu bir kapitalist düzende, üstelik bu hakimiyet direkt Emperyalist burjuvazinin denetimi, gözetimi ve yönlendirmesinde ise, sıfır noktasına hapsedilmektedir ve işte 12 Eylül faşist darbesinden itibaren bu güne kadar yapılan ve yapılamayanlarının da emperyalizmin eş başkanı olan AKP eliyle yapılacak olduğu tam da budur. Ve bunu müthiş bir alicengiz oyunu ile demokrasi illuzyonu içersinde emekçi halkları alet ederek kotarmaya çalışmaktadırlar. Yani ÖDEP kendini tekeller düzeninde nereye konumlandırmıştır o onun bileceği iştir ama dışardan bakıldığında ÖDEP in bir devlet durumunun ifadesi olduğu apaçık görülmektedir. Ama eğer kendini sosyalist yelpazede göstermeye çalışıyorsa ve bunu bir "hayır" ile kotaracağını sanıyorsa yanılmaktadır. Hayır ona taban sağlamayacaktır. Taban sağlamak ve gerçekten sosyalist yelpazede AKP ile birlikte arkasındaki sınıfsal güçlere karşı da konum alacağını göstermek istiyorsa, bu toprakların ihtiyacı olanın EŞİTLİKÇİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ, BURJUVA DEMOKRATİK BİR ANAYASA OLMADIĞINI, AKSİNE EŞİTLİKÇİKLİĞİ DE, ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ DE, DEMOKRATİKLİĞİ DE İŞÇİLERİN VE EMEKÇİ HALKLARIN LEHİNE İŞLETİLECEK OLAN İKTİDARDA İŞÇİSINIFININ VE EMEKÇİ HALKLARIN OLDUĞU SOSYALİST CUMJURİYETİN ANAYASASI OLDUĞUNU İNARARAK VE İNANDIRARAK ORTAYA KOYMASI GEREKİR.
Gerisi lafı güzaftır. İşte mesele budur.

Fikret Uzun

Hiç yorum yok: