5 Temmuz 2010 Pazartesi

BÜYÜK MANİPÜLASYONLAR, GLADYO VE SOSYALİZM KORKUSU ÜZERİNE

BÜYÜK MANİPÜLASYONLAR, GLADYO VE SOSYALİZM KORKUSU ÜZERİNE

Vah vah Amerika kendi kurduğu derin devletini yok yere zindanlarda çürütüyor mu diyoruz. Böyle bir şey demiyoruz, her ne kadar kimi kendi evlatlarını yese de, özünde bir korku jeneratörü yaratmanın manipulasyonu olduğunu söylüyoruz ama asıl yaptığımız soruları açığa çıkarmaktır. ABD, NATO, CIA kendi örgütünü neden çökertir, zindana atar, attırır? Son kullanım tarihi mi bitti? Yoksa bunun üzerinden yenisini mi devreye sokacak? Evet devlet aynı, hep söylediğim gibi, bir devamlılık var, ama rejime TC dar geliyor. TC henüz,12 Eylül rejiminin son darbeyi vurması ve ABD-AB emperyalizminin ve de İSRAİL’İN bölgedeki emelleri doğrultusunda yapmak istediklerinin önündeki engel dinamikleri koruyan bir TC’dir. Ama biz de biliyoruz ki, o TC yönetimi son tahlilde, sosyalist cumhuriyetin gerisinde olan, karşısında olan, amansız düşmanı olan ve türlü hainlikleri olan ve hatta sırf sosyalist hareketi Kemalizm’in kuyruğuna takarak bitiremediği için bu işi, gerici dinci akımlara havale ederek, yönetimden çekilen, -çekilen diyorum, paylaşan demiyorum, -sonunda da kendine ihanet ettiği, kitleler tarafından bile artık açıkça fark edilen TC yönetimidir.
Ama bu ayrıdır ve söz konusu olan TC yönetimi değildir, tarihsel ve toplumsal kategori olarak şu an için, tarihin ilerleme çizgisinin gerisine götürülmeye çalışılan bu kategori, bu noktada Emperyalizmin ve var olan rejimin, yani 12 Eylül rejiminin, yani yeni Osmanlıcılık oynayan gerici, dinci kadroların ortaçağa, site devletlerine, parça pinçik edilmiş bir Türkiye ile emperyalist tekellerin talan ettiği bir sömürgeler cehennemine doğru götürmesine karşı olan, zemzemle yıkanmış olmasa da, eninde sonunda sosyalist harekete de karşı olacak olsa da, tarihsel ve toplumsal olarak ileri bir noktadır. Kişiler önemli değildir ve TC de, Emperyalizmde gerektiğinde kendi evlatlarını yer. Evet kendi aralarında bir konsensüs de mümkün ama zaman ilerledikçe, çelişkiler arttıkça, emek sürecinin yükselttiği çelişkiler bütün çelişkileri kendine bağlamaya aday ise, en azından emperyalist burjuvazi, tekeller bunu göze alamıyorsa, konsensüsünde şansı azalmaktadır. O nedenle, yanlış ve telaşlı, program dışı hareket etmek durumunda kalırlar ve öyle de oluyor. Bunu hızlandırmak, emek sürecinin belirleyici rolünü artırmak için sosyalistlerin, en başta onların görevidir. Yoksa mesele vah generalleri neden hapse atıyorlar onlar suçsuz meselesi değildir. Hiçbir şey bu kadar basit değil. Tepede oynanan tiyatroya yıllar önce dikkat çekerken de aynını diyorlardı, yani sizin dediğinizi diyorlardı, "komünist yok sosyalist yok ne darbesi siz de bu saçmalıklara inanıyorsunuz. Hiç it itin ayağına basar mı.." ama zaman denilenleri doğruluyor, sizin hâlâ dediğinizi değil. Biz salak mıyız, biz 12 Eylülü yaşamadık mı, biz ordunun en azından üst komutanlığın sınıfsal yapısını, bağlantısını bilmiyor, göremiyor muyuz.
Hepsi ortada ama bu ülkede, bizzat bu Kemalist tabakanın, üst kadroların sökemediği bir dinamik var, o dinamik de kandırıldığını, kendilerine ihanet edildiğini görmüş durumdadır, daha fazlasını ne üst komutanlık, ne de diğer bağlantılar kaldıramaz. O nedenle, hem içerde, hem de dışarda komşularda hızla büyük manipulasyonlar kapıdadır.
İşte, 500 binlik profesyonel ordu lafzı. İşte kamu güvenliği teşkilatı. İşte belediyelerin özerkliğe doğru vaveyla koparması, işte Tayyip Erdoğan’ın, NATO’yu buraya çağırması. Hatırlayalım daha önce sınırları, TC ordusundan alıp, sivil güvenliğe verilmesi konuşuldu belki hazırlığı da yürüyor. Hepsini üst üste koyarsak, bu sizce hâlâ, iki itin birbirini yemesi gibi mi görülüyor. Emperyalistler burada sonuca giderken, en ufak bir kaçak istemiyorlar. Emek sürecinden yükselecek bir kaçak, her şeyi altüst edecektir.
Eğer sosyalist hareketten hâlâ korkmasalar bunca oyuna ne gerek var. Ordu onların, hükümet onların, bürokrasi onların, üniversiteler, polis, onların. Neden buna rağmen onca tiyatro. Neden onca hukuksuzluk. Hükümetin işine gelmeyen yerden işine gelmediği bir hukuksal karar çıktığında, hemen Ergenekonun işi, lehte çıkarsa, işte hukuk. Bu nasıl iş böyle. Kendi burjuva hukukuna bile 12 Eylül rejimi tahammül edemiyor ve çare de, çizilen rotada belli ki, açıkça görülüyor ki, sivil diktatörlüktür. Olmaz niye diyorsunuz. İşinize gelince faşizme karşı... diye hamasi nutuklar atıyorsunuz.
Almanya’da faşizm nasıl geldi. Hitler general olarak mı darbe yaptı. Parlamentoya seçildi. Medyaya yasak getirdi. Vesaire vesaire ve sonucu biliyoruz. İtalya’da Mussolini, sosyalist partinin bir kolu idi. Devrimci şiarlarla ve meşhur roma yürüyüşü manipule edilerek ve parlamentoyu ele geçirerek faşist diktatörlüğünü yerleştirdi. Yerleşene kadar parlamentoda komünist partisi de vardı. Biz ahmak değiliz ama ahmaklığı siz sanırım başka yerde arıyorsunuz. Eğer bilinçli bir saptırma içinde değilseniz dediklerimden alınmayıp, enine boyuna dediklerinizi sorgularsınız. Dediğimizin TC yandaşlığı olmadığını, generallere âşık olmadığımızı, NATO’nun ne olduğunu bildiğimizi, hatta şimdi artıklarını da Ergenekon çukurunun içine attıklarının örgütü olan GLADYO yu da onun kurduğunu, bu işin ta Vietnam’a kadar uzandığını, oraya da demokrasi ve kalkınma getirme bahanesi ile girdiklerini, oradaki kasap büyükelçinin, CIA ajanının daha sonra Türkiye’ye görevlendirildiğini, öğrencilerin bu adamın üniversitede ne işi var diyerek aracını yaktıklarını yani Komer olduğunu da biliyoruz, unutmuyoruz. O zaman, komünizmi önleme cemiyetlerinin, ilim yayma cemiyetlerinin, eli kanlı faşist ülkücülerin bu derin devlet mekanizması olan gladyo ile bağlı olduğunu da biliyoruz.
Şimdi, o zaman ABD donanmasına, emperyalizme karşı mücadele edenleri avlayan o örgüte yardım edenler, emrinde çalışanlar, en büyük GLADYO karşıtı kesildiler. İşte asıl sizin göremediğiniz burasıdır. Onlar hâlâ GLADYONUN emrinde ve komünizme karşı, sosyalist harekete karşıdır. İşte onlarla omuz omuza "darbelere dur de !" diyerek faşizmi önleyeceklerini zanneden varsa onlar ahmaktır. Ama o ahmaklıklarını bir türlü genele yayamadılar. Yayamayacaklar.
Bu topraklardan Gladyo da, her ne şekilde olursa olsun, emperyalist suç örgütlerinin devletle bağlantılı olan örgütleri eninde sonunda tarihin çöplüğüne gidecektir. Vietnam’da da, Küba’da da, Latin Amerika’da da böyle oldu. Daha birçok yerde böyle olmanın sinyalleri yaşanıyor. Ve biz, üç tane generalin, bu topraklara borcunu ödemesinden söz etmiyoruz, halkın içinden gelen evlatları, emekçi halkın elbette bu topraklardaki emekçi halkların, yoksul halkın bebelerinin, aşı, sütü, eti için biriktirilmiş kaynaklarını, üç beş uluslararası tekelciye peşkeş çekilmesine seyirci kalmayacağını biliyoruz. Hepimizin o bebelere borcu var, en azından bütün borçları onların sırtına yıkıp, vurdumduymazlık yapmamayı borçluyuz onlara. Siz ne borçlusunuz bilmiyorum.
Ortada sosyalist, mosyalist yok ise, hatta bu korku da yok ise, neden hâlâ ortada komünist gömlekleri ile dolaşıp, sosyalist hareketi sulandırmaya çalışanlar var. Neden, dünün neredeyse bütün solcuları tekellerin hizmetine girmiş ama sol tonla konuşuyor, mademki bu korku yok, neden kendi aralarında bir sürü tiyatro oynuyorlar, bazıları hapiste yatıyor da sadede gelip, şu yapmak istedikleri ne ise, onu yapmıyorlar.
Yoksa siz de AKP nin gerçekten ileri demokrasi getireceğine mi inanıyorsunuz. Hadi getirmek istiyor diyelim. Mademki zaten sosyalist, mosyalist yok, tehlikesi de yok, nesnel olarak sosyalist hareketin emaresi de yok, tekeller yani onların rejiminin hükümeti, devleti neden ileri demokrasi getirmekten söz etsin Ne gereği var.
Hayır dostum, her şey özünde sosyalist harekete karşı yapılıyor, sosyalistleri, sosyalist düşünceyi tamamen yok etmek için yapılıyor. Ve geç kaldıklarını düşünerek telaşa kapılıyorlar. Hadi bize inanmıyorsun, aç Graham Fuller’i oku. Yeni Osmanlıcılıkı nasıl da ballandıra ballandıra anlatıyor. Bu burjuvaziyi, tekelcileri eğitmek içindir. Bir nevi birifing yani. Elbette burjuvazi de kendi ideolojisini öyle kolayca öğretemiyor. Ama bu öğretimde görev alacak olan sahte komünistler var. Al işte, Ahmet Kardam, Zülfü Dicleli namı diğer TKP MK üyeleridirler, ama şimdi MESSin emrinde, işçileri burjuva gelenekleri öğrensinler diye eğitmeye çalışıyorlar. Daha başka neler yapıyorlar kim bilir. Ara sıra da Taraf gazetesine geçip, oradan komünistlik oynuyorlar. Sosyalist, mosyalsit kalmasaydı bunlara ne gerek vardı, koskoca adamların tiyatro oynamasına ne gerek vardı?
Biraz aklımızı çalıştıralım. Kimseye yarın devrim olacak, sosyalist iktidar çantada keklik demiyoruz ama yine de ondan ödü patlıyor emperyalist burjuvazinin, ama dediğimiz bir şey var, emperyalizmin, kapitalizmin ve onlara yaltaklık eden bilumum sahtekârların tarihsel olarak miadı çoktan doldu. Ve bunu er geç ve çok uzun olmayan bir zamanda, belki yarın belki de daha erken, emekçi kitleler, dürüst, namuslu aydınlar, bilim adamları, solcular, sendikacılar, işçi liderleri, yurtseverler, gençler görecektir. Emperyalist burjuvazinin korkusu ve oynattığı tiyatronun esbabımucibesi bundandır.
Fikret Uzun

Hiç yorum yok: