20 Temmuz 2010 Salı

12 EYLÜL DEVAMLILIĞINDAN ORTAÇAĞA ANAYASA PAKETİNDEN KÖPRÜ

Değil barajı aşmak,% 0 5 bile oy alamayacağı belli bu partinin ama yine de kurdular ve adına da ED PARTİ dediler. Demek ki ED PARTİ= EVET DİYENLERİ ARTIRMA PARTİSİ imiş. Vay ki ne vay! Değerli akıl taşıyan dostlar, başka bir yerde HAYIR diyecek olanları aklından zoru olan deliler olarak nitelemiş biri. EVET diyenler ise hem bütün akılları vermiş, hem de bir çırpıda 12 Eylül sabahından itibaren yaşanan zulmün, işkencelerin, idamların ve tabii Kenan Evrenden hesabının sorulacağını yazmış. Nasıl sorulacak bu maddeler canlanıp, hareketlenip, Kenan Evren’in boğazına mı yapışacak. ED parti de, aynını yapıyor, madde madde anayasa değişikliğini buraya taşıyıp, asıl olanı kamuflaj yapıyor ve o kadar süsleyerek dizdiği maddelerde emekçi halkı ilgilendiren bir şey olmadığı gibi içinden tek bir tanesini çekip masaya yatırsak, ortada koca bir yalan olduğunu görürüz. Toplu sözleşme hakkı olsa ne yazar, grev hakkı olmayan yerde, ya hükümetin insafı, ya patronun insafı söz konusudur. Siz bu insafı bu güne kadar gördünüz mü. Hakem kurulu nedir, hakem kurulu işçilerin içinden seçilmiş bağımsız bir kurul mudur. O da hükümetin atayacağı bir kurum olacaktır. O da hükümetin işçi düşmanı yapısına uyacaktır. 15. madde mi o ise tam bir tiyatro manzumesi. Tutun ki, Kenan Evren yargılandı, olmaz, olmayacak ama öyle varsayalım, Amerika ne olacak, kendisi itiraf etti, Kenan Evren de onayladı, birlikte yapmışlar ve emir oradan gelmiş. Burasını da kurtlar vadisine çevirmeye çalışıyor birileri anlaşılan. Neyse Kenan Evren demedi mi emir komuta zinciri diye. Genelkurmay hükümete bağlıdır, hükümette emir almadıysa kimden geliyor bu emir zinciri, tabii ki ABD den. Ee ne olacak, şimdinin hükümeti bir taraftan orduya yükleniyor, diğer taraftan onları dağlara taşlara göndermek için tezkere çıkarıyor, ama aynı zamanda " BEN ABD NİN BU BÖLGEDEKİ EŞ BAŞKANIYIM " diyor. 12 Eylülü yargılamak isteyen bir hükümetin ABD’nin EŞ BAŞKANlığı ile ne işi olabilir. Öyleyse şunu görmek gerek, başka argümanlar yanında, bu eş başkanlığı bile bir devamlılık olduğunu gösterir. Ve 12 eylül darbesi yapılıp, generaller, kışlaya dönüp iş bittimi yani 12 eylül ortadan kalktı mı. Aksine adım adım bu güne gelmek için yerleşimini sürdürdü.12 Eylül rejiminin son hükümeti AKP’dir ve AKP’yi halk seçmemiştir ve halk kurmamıştır. Tıpkı ED PARTİ gibi, tekeller tarafından kurulmuştur. Neden kendisine AK PARTİ diyor, neden gençleri kendilerine AKİST ünvanını yakıştırıyor. Bunlar sorudur. AKP’nin misyonu,12 Eylül rejimini son konuşlanmak istenen noktaya taşımaktır. Oraya taşımak için bu güne kadar yaptıklarını da TC’nin,12 Eylül rejiminin devamlılığı içinde ve ABD’nin eş başkanlığında yapmıştır. Bir tane işçiden, halktan, yoksuldan yana yasa çıkarmamıştır. Ama bol bol sadaka misli yardım dağıtmıştır. Kenan Evren’i neden yargılasın, bu günleri AKP’ye Kenan Evren hazırlamıştır ve Kenan paşanın resimlerini en çok tekeller, büyük patronlar almış, odalarına asmıştır. Onu da bırakın, Demirel cumhurbaşkanı olunca resepsiyona, Kenan Evren’i özel uçakla getirtmiş, başköşeye oturtmuştur. Oysa bizim ahmak solcularımız ne diyor, darbeler seçilmiş hükümetlere yapılmıştır. Evet seçilmiş Demirel’i zindana gönderen Kenan Evren baş köşededir. Hal öyledir ve öyle ölecektir. 12 Eylül devam ederken Demirel’in Türkeş’in Erbakan’ın zihniyeti daha da güçlendirilmiştir. Kenan evreni niye yargılasınlar, onunla birlikte imam hatipler ve müdavimleri çoğaltılmıştır. Şimdi doktor, hakim, başbakan ve cumhurbaşkanı bile olabiliriler. din dersi öğretmek için midir bu okullar, tam tersine akıl bozmak içindir. ED parti elbette "EVET" demek için koşturacak, misyonu odur, çünkü tekellerin kucağında kuruldu, orada büyüyecektir. Büyütecekler demek istiyorum. Ve dediğim gibi, yukarda yarım kaldı, bütün maddeleri süsleyerek akıl bozmak için önümüze koyuyor ama kendisi de emin değil süslemesinden, o nedenle, CHP ile aynı kulvarda olmamak için "EVET " diyoruz diyorlar. Pes demek lazım, AKP ile aynı kulvarda olmak ZUL gelmiyor. Sanki anayasa paketi CHP’nin. CHP ne dedi, daha BAYKAL yaşıyordu, o üç maddeyi çıkarın, mecliste onaylayalım halkın kafasını karıştırmadan o üç maddeyi referanduma götürelim dedi. o üç maddeden biri mecliste ortadan kalktı. İkisini ise, az biraz değiştirerek, ANAYASA MAHKEMESİ süsledi. Ama bu pakete damgasını vuran o iki maddedir, diğerleri fasafiso. Kamuflaj malzemesi. Ve o iki madde ile AKP gitse yerine gelecek olan AKP’yi aratacak bir alana sahip olacaktır. O iki madde burjuvazinin, kendi yasalarına tahammülsüzlüğünün ifadesidir. O da şudur, burjuva hukukunda kuvvetler ayrılığı, burjuva toplumda burjuvazi arasında bir eşitlik sağlar. Yürütme-yasama-yargı aynı yöne bakmayan oklar gibi dizilir. Ve bu ayrılık kardeşleşir sarmaş dolaş olursa, keza hepsi aynı yöne dizilirse, diktatörlük bütün toplum için hukuksal olarak kabul edilmesi ve uyulması gereken bir durum olur. Bunu 12 Eylül darbesi netekim diye diye, genç insanları asa asa, zindana ata ata getirdi ve bir hukuksal dayanağı olmadığı için 15.maddeyi anayasaya koydu. Sonrasında burjuvazinin dertleri çözülmediği için her sorunda biraz daha 12 Eylül yerleşti. Bu güne geldi ve şimdi bu devamlılığın en son halkası olan AKP ile 12 Eylül faşist diktatörlüğü
Evrenleri bile hatta Hitler’i bile aratacak yasal dayanaklara kavuşmuş, toplumsal katılımını da sağlamış bir ortaçağ diktatörlüğüne dönüştürecek. İstenen ve gidilen yol budur. Bunu önlemek için " KOCA BİR HAYIR" gerekmektedir ve "EVET" dedirtmeye çalışanların da, evet çıktığı andan itibaren çanaklarından yani yaladıklarından kısıntıya gideceklerdir. Çünkü diktatörlükler, işçilere, emekçi halklara karşı kurulur ve bu işçilere emekçiler ekmek arası simitten başka bir şey veremeyeceklerinin ifadesidir. İşçi düşmanlığı tavan yapacak ama edilgen sürülerin cenneti yaşandığından, kimse ayağa kalkacak mecali bulamayacak. O zaman ED partiye ne gerek kalacak, öyleyse onlara kırıntı da kalmayacak. O nedenle ruhunu satanların peşinden gidenler aklını başına almak zorundadır.

12 Eylül nasıl ki,12 Martın devamıdır, AKP de bu devamlılık içindedir. Ondan önce Erbakan’la-Çiller var, daha önce Çillerle-Anap var ve daha sonra da Ecevit’in hastaneye kapatıldığı bir süreç var Derviş var, İsmail Cem var, ama daha önemlisi, MHP’den Bahçeli var ve bir sabah aniden koalisyondan çekilmesi var. Sonra mı, sonrası da manidar, sonrasında AKP var, refahtan ya da saadetten kopan kadroların partisi ve ısrarla adına AK PARTİ diyorlar, demeyene zılgıt çekiyorlar. Ve başbakan olmadan, henüz seçilmeden Başbakan gibi karşılanan ve ABD ye giden Tayyip Erdoğan var. Yasaklıdır ve yasağı onu mağdur yapmış ama kalkacağından emindir. Hemen kalkmış, adına özel seçim yapılarak vekil seçilmiştir. Kim yaptı dersiniz, şimdi yaşamayan Baykal, ve böbürlenmiştir hep bununla. Öyleyse devamlılık sürüyor. Tekellere AKP gerekiyordu, İcat ettiler ve Erdoğan’la beraber, daha iyisi Şam’da kayısı dediler,12 Eylül rejimini teslim ettiler. Biraz önce anlattım, daha o zaman başlayan bir devamlılıktı, sürüyor. Ve şimdi bazı aklı evveller, AKP’ye ilericilik yükleyerek, bütün günahları, ondan öncekilere yükleyerek, ortada günah kalmadığını ileri sürerek AKP’nin hazırladığı, güçlendirdiği demek istiyorum, yeni 12 Eylül anayasasına "EVET " dememizi salık veriyorlar. Vermezsek, deli gömleği giydirecekler. Babacan açıkladı duymadınız mı? Tarihinin en fazla işsizini barındıran bir rejim bu. Başka ne bekliyorsunuz. 12 Eylül ne için geldi. Ne için onca tiyatrolar oynanıyor. Ne için bir imam hatiplinin başbakanlığına sol ton, ilerici ton veriliyor. Bu memlekette akıllı aydın kalmadı mı, bütün profesörlerin aklı bir yerlerine mi kaçtı. Solcular, onlara ne demeli, AKP ye toz kondurmuyorlar. Siz niye solcu oldunuz be insanlar. Hadi analdık, çok manifesto okumuşsunuz ve bir yerde takılmışsınız, arkasından gelen cümleyi gözleriniz görmüyor, yani işçiler vatansızdır diye bellemişsiniz, ama toprağı bırakın üzerinde yaşayan insanlara bir bakın, bizim insanlarımız onlar. Aç bilaç, çaresiz, umutsuz, geleceksiz, güvencesiz. Kim yaptı onları öyle ben mi yaptım, AKP ye karşı olanlar mı yaptı. Bu insanları bu hale getiren 12 Eylüldür. Ve 12 Eylül yapıcıları demokrasiyi bırakıp gitti ise, neden hâlâ bu insanların çilesi bitmiyor. Demek ki 12 Eylül devam ediyor ve bu çileleri biriktirmek için geldi. Bunu büyüten, daha da çözümsüz hale getiren AKP değil mi. Kenan Evren’i asacaklarmış, güldürmeyin insanı. 8 yıldır tek başlarına iktidardalar ve her türlü destek önlerinde de arkalarında da onları takip ediyor krizin etkilerine bile tekeller homurdanmadı. Batarsak AKP ile batalım der gibiler. ABD ve AB ise hızır gibi. Ama buna rağmen işçilerin ve emekçilerin sorunları çözülmüyor. Emeklilere ise niye hâlâ yaşıyorsun misli bakılıyor. Bir an önce gitse de maaş vermekten kurtulsak diyorlar. İşçilerden kesilmiş işsizlik fonu 50 KATİRİLYONA dayandı ve patronlara kullandırtılıyor. Bu mu AKP nin ilericiliği. Bazen herhalde solcu arkadaşlarımız dalga geçiyor diye düşünüyorum, düşününce dalga geçmediklerini gerçekten AKP yi ilerici, hatta devrimci, hatta ileri demokrasiyi getirecek diye söylüyorlar. Ciddi ciddi hem de. İşte o zaman bu ne ahmaklık diyorum. Ama asıl olanın ahmaklık olamayacağını, çanak yalayıcılığı olduğunu düşünüyorum. Ahmaklığa yatıyorlar yani. Fiziği ezbere bilen, kimyayı su gibi anlatan, matematik problemlerini arkası dönük çözen profesörler buna nasıl inanır, ben onlara nasıl profesör derim, çocuklarımı nasıl onlara teslime derim. Hayır kardeşim, düpedüz ve hızla ortaçağa giriyoruz. Olmaz demeyin. AKP de ilerici olursa, başka her şey olur. Oluyor. Yani AKP 12 Eylülün,12 Eylül rejiminin ve TC olarak anılan burjuva cumhuriyetin devamı ve sonucudur. Ne ki, bu cumhuriyetle de barışık olmadığı için, bir taraftan aralarında kavga sürüyor, diğer taraftan aşağıdaki illuzyon nedeniyle halka aval aval bu kavgaya bakıp, kafasını kaşıyor. Kavga üst düzeyde ve aralarında gibi görünse de bir sınıf kavgasıdır. İlericilik ile gericiliği kavgasıdır ve aralarında gericiliğe karşı olanların çok olduğunu görünce pek bir telaşa düşüyorlar. Ama birbirlerini ikna edemediler. O nedenle başlangıçta, yani AKP yeni hükümet iken, iki tarafta mülayimdi. Sonra sertleşti kavga ve iş ilericilik -gericilik eksenine, laiklik-dincilik eksenine ve giderek, burjuva demokratik cumhuriyet-gerici, dinci faşist padişahlık eksenine oturuverdi. Şimdi CUMHURİYET gazetesi bile, tehlikeyi görüyor musunuz diye sormuyor. Tüsiad gibi yapıyor. Devamlılık budur. Bakın Haber Türk’e sabah akşam osmanlıyı cilalayıp, halkımızın bilincini artırıyorlar, osmanlı cumhuriyetine hazırlıyorlar demek istiyorum. Ama kavganın özü sınıfsaldır. Hepsi emperyalist burjuvazinin ömrünü sonsuz kılmak içindir. Tarihin ilerleme çizgisine göre bu mümkün değildir ve bunu onlar da biliyor o nedenle, zorba da kurnazlık çok deriz ya, kurnazlığı ortaçağa dönmekte bulmuşlar. Bilimi de kandırıyorlar. Adeta alay ediyorlar. Ama bunun için çaba gerekli ve bu çabaya insanları kitlesel olarak sürüleştirmeyi yerleştirmeli. Öyle de yapıyorlar. En belirleyici sürüleştirme, akıl bozucu etmen Tanrı sevgisi ya da korkusudur. Cennet hayalidir. İşçilere, emekçiler ekmek arası simit verirken, kalanını cennete havale ediyorlar. Bu ortaçağdır işte. Okuyun kroniklerini hep cennet-cehennem ya da deccal misli canavarlar ya da mesih misli kurtarıcılar. O nedenle İsa’yı yedekte tutuyorlar. En baba mesih odur ve başkaları da var. İşte böyle sürüleştiriyorlar ve maalesef sürüleştirmeye solcuların içinden başlıyorlar. Önce onların aklını bozuyor ki, onlar da akıl bozucu olsunlar. Öyle değil mi akıl taşıyan arkadaşlar, her tarafı imam hatip mezunları sarmışken, siz ortada bir ilericilik, bir sol rüzgar görebiliyor musunuz. Yemesini bilmedikleri paraları biriktiriyorlar. En çok harcadıkları isim yazan çoraplaradır. O da belki promosyon oluyor. Bilmiyorum. O nedenle "HAYIR" diyerek, bozulan akıllara şok yaratmak gerek. Bozan akıllara da şok olacak ve yanlışları zincirleme reaksiyon gösterecek, kuyularına dönecekler. Kendileri açtı. Zanlı kendi akıttığı kana koşarmış, ondan kaçamazmış. Onlar da öyle açtıkları kuyulardan kaçamayacaklar. Onlara ait, bırakamazlar, içini mutlaka dolduracaklar. "EVET" dersek, bizimle, ama daha çok işçilerin en akıllıları ile dolduracaklar. "HAYIR" her şeylerine hayır demiş olacağız ve onlara sadece açtıkları kuyuları bırakacağız. İçine girecekler. Onlarındır. Ne yaparlarsa yapsınlar ama bizi sokamayacaklar. AKP nin hazırladığı/güçlendirdiği 12 Eylül anayasasına "HAYIR " demenin anlamı budur. Ben "HAYIR " demek için de çağırmıyorum, ben "HAYIR" ın anlamını ifade etmeye çalışıyorum. "EVET " üzerinde durmuyorum, o bellidir, AKP nin paçasına yapışan ve gitme kal biz sensiz ne yaparız diyen herkes "EVET " demek zorundadır ve "EVET " e çağıracaktır. Her ne olursa olsun tarihin ilerleme çizgisidir belirleyici olan, yani emek sürecidir demek istiyorum yarım kaldı, süren bu iç savaş, bir sınıf kavgasıdır ve işçi sınıfı, emekçiler, ilerlemeden yana aydın insanlar bu kavgada taraftır. Bu kavga 12 Eylül rejimine karşıdır, gericiliğe
karşıdır, emperyalizme karşıdır, velhasıl tekellere, onların düzenine karşıdır. AKP bu noktadadır ve karşı olmamız bundandır. AKP ye karşı olmak,12 Eylüle karşı olmaktır. 12 Eylülcüler AKP ye, rejimlerinin iyiden iyiye konuşlandırması için yol açtıklarına pişman olacaklar. Çünkü AKP bir kuyu kazıcıdır. Ama kapatmayı unutuyor. Tekeller kapatmaya yetişemiyor ve kuyular onlarındır, tekellerindir ve neye niyet neye kısmet
olacaktır. AKP sınıf kavgasını ilericilik gericilik hattına taşımıştır ve sınıf mücadelesini hatırlatmıştır, sınıflar sınıf olduğunun farkına varmıştır. Kuyu kazmak budur. Tekeller o nedenle hem ölmüş ata tekme atıyor ve hem de kırbaç sallıyor. Hem gitse artık diyor, hem de gitme kal biz sensiz ne yaparız diyor. Unutmadan bu kuyular ED PARTİLERE DE AİTTİR. Bütün sahtekar solculara da, devşirme aydınlara da. Kuyular onlarındır. İstedikleri gibi doldursunlar ama işçi sınıfını, emekçi halkları oraya dolduramayacaklar. İşçiler, emekçiler, emekliler ekmek arası simite de razı olmayacaklar. Cennetle de kanmayacaklar.
20.Temmuz 2010


Fikret Uzun

Hiç yorum yok: