17 Eylül 2015 Perşembe

EZEN VE SÖMÜREN SINIFLAR ZAPT-I RAPTA ALINMADAN NE POGROM BİTER NE DE BARIŞ GELİR ________________________________________



EZEN VE SÖMÜREN SINIFLAR ZAPT-I RAPTA ALINMADAN NE POGROM BİTER NE DE BARIŞ GELİR

“POGROM” Rusça bir sözcük olup, katliamı, yakıp yıkmayı ve yağmalamayı anlatmaktadır.

Ancak asıl önemi ve öğreticiliği açısından, sözcüğün çıkış yerini hatırlamak gerekir!

Çıkış yeri, Ekim Devrimi öncesi, henüz Japonya’nın karşısında yenilgiyi tatmamış olan Rusya’da, ulusları kendi hapishanesinde tutmak üzere ve bir taraftan düşman uluslar yaratırken, diğer taraftan da onları yok saymanın dinamiğini geliştiren egemen olmaya çalışan ulusun korku salan saldırılarının başlı başına bir dinamik olarak yerleştiği Rusya topraklarıdır.

Halkın ve ulusların uyanmasını önlemek, önleyemediyse uyanışı söndürmek, yerin dibine gömmek için, bu uyanışa kıvılcımla başlayıp, ateş olan örgütü ile halklar arasındaki bağı koparmayı anlatmaktadır.


Halkları ve ulusları hep yenilmeye mahkûm yaşatmanın ifadesidir POGROM.

Yenilmez zannedilenin karşısındaki korkuyu ve bu korkunun önünde eğilmeyi anlatıyor. Yani POGROM buna yöneliktir.

Ne zamana kadar?

Ta ki, korkularından kurtulmak için ezilenlerin korkularını büyüten “yenilmezler” yenilene kadar.

Ta ki, korkutanların yenilemezliğinden değil, korkularını yenmek için korku ektiklerini ve POGROM'un tam da bunun ifadesi olduğunu korkuya esir olanlar anlayana kadar.

Yüzyıllarca dizüstü yaşandığı için görülmez olan, korkutanların aslında kendi korkularından kurtulmak için korku ektikleri olgusu, ancak böyle görülen olur; yani ancak korkutanların yenilgileri ile taşınmış olur, halkların, ulusların bilinçlerine.

Ezilen ve sömürülen halklar ve uluslar ve sınıflar, kaybettikleri örgütünü, örgüt ise koptuğu kitlesini, tam tükenirken dirilen misali kucaklar ve örgütüne, hafızasına kavuşan halklar, uluslar, sınıflar güzelleşirler, hafızalarındaki cesaretlerine kavuşarak kendilerini ve örgütlerini kendi dirilişlerinde yükseltirler!

Dizüstü durmak gerektiğinin bilincinden, dizüstü doğrularak başlarını yükseğe kaldırmanın iradi değişimine ulaşırlar!

Bu sözcük, yani POGROM, bugün de ve başka görüntülerle öne çıkarılıyor olsa da, tarihe dönük hafızaların hareketlenmesinin korkutuculuğu ile korkularından açığa çıkan korkuyu ezilen ve sömürülen başka coğrafyaların halklarının, uluslarının ve sınıflarının örgütleri ya da hafızaları arasına nasıl ekeceklerinin planlarında gezinenlerin halet-i ruhiyesini yansıtmaktadır.


Ancak, korkutanların korkuyu kitleselleştirmek ve kalıcı kılmak için başvurdukları POGROM, yenilmez Rus otokrasisinin korkularını akıttığı topraklarda, Japon saldırısı karşısında yenik düşmesi üzerine, uluslar hapishanesi olan Rusya’nın, özgürlüklere gebe bir alana dönüşmesi ile önce 1905 burjuva devrimine oradan da Ekim Devrimi'ne uzanan ve üzerinde ezilenlerin ve sömürülenlerin diz üstü doğrulup başlarını göğe kaldırıp kurtuluşlarına yürüdükleri bir özgürlük yolunun açılmasına neden olarak, korkutanların korkularını daha çok artırmıştır!

Bu yol, bu dizüstü yürüyüş yolu, dünyanın bir coğrafyasında, geri topraklarda ileri bir devrim olarak tarihe kazınan kodlara dönüşüp, bir kelebek misli, başka coğrafyalara uçarak, oralarda devrim çiçeklerinin açmasına, sınıfsal ve ulusal kurtuluşlara gebelikler yaşanmasına vesile olmuştur!

Bu vesile ile tarihin ve dünyanın bir kesitinde, geri topraklarda, ileri bir devrimi taşıyan en güzel günü müjdeleyen devrim çiçekleri, ulusal kurtuluş mücadelelerini ve sosyalist devrim mücadelelerini getirmişti dünyaya!

Ezilen ve sömürülen halklar, uluslar ve sınıflar, korkularından kurtulmuş ve aynı korkuyu bir daha yaşamamayı garanti edene kadar, yüzlerce yıldır korkutanları kendi korkularına hapsederek, zapt-ı rapt altına almışlardır!


POGROM’ a en güzel gün ile cevap veren devrim çiçekleri, hem dünyaya ve hem de özgürlük, kardeşlik ve eşitlik renginde açtığı ve boy attığı topraklara, dünyayı ve ezilen sömürülen halklarını, sınıflarını ancak korku ekerek zapt-ı rapta alan korkutanları, kendi korkularına hapsedip zapt-ı rapta alarak barışın gelebileceğini görmemize de vesile olmuşlardı!


Yani demek ki, ezilen ve sömürülen halklar ve sınıflar, ezen ve sömüren sınıfların zapt-ı raptı altında iken ne dünyaya ve ne de kendi coğrafyalarına barış gelebileceğini; yani ezilen ve sömürülen halkların ve sınıfların, ezen ve sömüren sınıflar ile barış içinde bir arada yaşamalarının bir barışın değil, barış kıyafetinde süren bir köleleştirme savaşının ifadesi olduğunu; yani ezilenler ve sömürülenlerin, ezen ve sömürenlerle, barış içinde değil, savaş içinde bir arada yaşamaya mahkûm olduklarını ve bu ilişkinin gerçek bir barış ilişkisine dönüşmesi için, ezilen ve sömürülen halkların ve sınıfların, ezen ve sömüren sınıfları zapt-ı rapta almış olmaları gerektiğini; yine ezilen ve sömürülen halkların ve sınıfların, tam “yok oldu” denirken, bir kıvılcımla ateş topu gibi olan örgütlerini kucaklayarak, ezen ve sömüren sınıfların yüzlerce yıldır sürdürdükleri POGROM’larına verdikleri “devrim” cevabı ile bütün dünyaya gösterdiklerini görmüş ve bilince çıkartmış olmalıyız!

Ve şimdi, öteden beri olduğu gibi hâlâ, Ermeni katliamının müsebbiplerinin, tertipçilerinin torunlarının, “özür dileme” kampanyaları ile korkularından arınmaya çalışmaları ve bu özürle kurtulamayacaklarının korkusunda yaşayarak, 6–7 Eylül POGROM’ unun mağdurlarının içine kendilerini de koymaya çalışmaları; diğer yandan, bir taraftan 6-7 Eylül POGROM’ unu lanetleyerek puan kazanmaya çalışılırken, diğer taraftan yeni POGROM’ların fitilini ateşlemekten medet umulması, sadece ve sadece, ezen ve sömüren sınıfların korkularından kurtulamadıklarını ve ezilen ve sömürülen halkların, ulusların ve sınıfların yerin dibine, örgütsüzlüğe, korkuya ve köleliğe POGROM’larla mahkûm edilemeyeceğini göstermektedir!

Başka ifadeyle, en güzel günü müjdeleyen kelebeklerin taşıdığı devrim çiçeklerinin ebeliklerinin hâlâ bitmediğini göstermektedir!

Bugün dünya ve POGROM’larla yerin dibine gönderilmeye çalışılan, köklerinden ve örgütlerinden koparılmaya çalışılan ezilen ve sömürülen halklar ve sınıflar, tüm bu üzerlerine ölü toprağı serpilmiş halet-i ruhiyelerine rağmen, bu kelebeklerin ve taşıdığı devrim çiçeklerinin, dirilişlerinin, sevinçlerinin, aydınlanmalarının ve insan olarak yükselmelerinin habercisi olduğunun farkında olarak POGROM’lara geçit vermeyeceklerini gösteren bir iradenin dirilişinde yaşamaktadırlar.

Bunu bugün çok net görebiliyoruz ve POGROM’ larla korkularından kurtulmak isteyenlerin, kendilerini korkularından kurtarmaları için görevlendirdikleri ideolojik tetikçilerinin görüp görmemeleriyle hiç ilgilenmiyoruz.

İlgilendiğimiz, tüm bu görevli olanların artık çıplak dolaşan krallar olduklarını daha çok göstermek ve bu çıplaklığı örtmeye çalışmak için önümüze çıkanların önlerine dikilmektir!

Fikret Uzun

7 Eylül 2015

Hiç yorum yok: