11 Ekim 2011 Salı

İŞÇİ SINIFI SİNSİ VE YOLDAN ÇIKARICI TUZAKLARA KANMAYACAK

Şu anda birçok yerde toplumsal çelişkilerin çeşitli biçimlerinin üzerinden yükselen tepkiler cılız da olsa kendini gösteriyor ve çok daha büyük bir kitle ise, böyle ağlayarak, yüreğini sızlatarak bu cılız tepkilerin büyümesini Godo'yu bekler gibi bekliyor, sizi kastetmiyorum, yanlış anlayıp, polemiğe girmemiz söz konusu olmasın ama gerçek bu ve bu durumun temel sebebi, sınıf kinini ve hıncımızı zaptı rapt altına almak için onlarca yıl çaba gösteren bir şaşırtmacanın içine hapsedilmiş olmamızdır. Burada bol bol ağlamamıza, beddua etmemize izin verdiler ve sonunda, sınıf kini yerine bunları koyar olduk. Ama böyle ne Godot geliyor, ne de sınıf kini, o cılız tepkileri büyütecek şekilde, bıçak ucu misli keskinleşebiliyor. İşte demek istediğim budur ve kimseyi yargılamıyorum. Daha önemlisi, bu tepkiler, işçilerden emekçilerden kopuk sürerse, her zaman düzenin çıkarına yarayacaktır ve işte bu nedenle bir biri ile hiç bir tepkiyi buluşturmuyorlar, her tepki kendi mecrasında ve hepsine birer siyasal nitelik verilerek sürüyor. Oysa siyasal mücadele bunları içermiyor, bunlar siyasal mücadeleyi genişletecek olan, güçlendirecek olan diğer toplumsal ve ekonomik mücadelelerdir. Ama her birine bir siyasal nitelik vererek, bu cılızlıkta kalması sağlanınca, hem emek sürecinin keskinleştirdiği çelişkiler kendiliğinden ve otomatik olarak sönümlendiriliyor veya törpüleniyor, hem de kitlelerde boş hayaller yeşertilmiş oluyor. Bu da, Godot’yu beklemekle eşdeğer oluyor, o ise hiç gelmiyor. İşte Şimdi, bunların ışığında, emek sürecinin yükselteceği çelişkilerin işçileri ve emekçileri alanlara sürükleyeceği gerçeğinden hareketle buna da burjuvazi el atmış durumda, daha doğrusu öteden beri hazırlık yaparak, işçi ve emekçi kitleleri bir demokrasi illüzyonuna, bir sınıfsızlık cenderesine hapsederek kitleleri hareketsiz bırakmış ve sol sosyalist harekette oldukça fazla kirlenme yaratmış, dolayısıyla kitlelerin kiminle birlikte ve hangi yöne yürüyeceğini görmesini engellemiş olduğundan, emek sürecinin kitleleri siyasal mücadeleye sevk edeceği aşikârken, onları, sendikal mücadeleye siyasal bir karakter yükleyerek, ekonomizmin peşine takmanın, sosyalist iktidar için mücadeleden uzaklaştırmanın mekanizmalarını harekete geçirmiştir. İşte bütün bunlar, bu oyunlar, eğer sınıf kinimiz ve hıncımız dorukta ise, şeytana melek gibi, doğru yolu göstermeye çalışarak, insafa çağırarak değil, şeytanca bir bakış açısıyla bütün oyunlarını bozarak karşı çıkılacağını görebileceğimizi gösteren işaretler olmalıdır. İşte demek istediğim budur ve bunları uzun zamandır söylüyorum ama maalesef ya küfür zannediliyor, ya da gerçeklere parmak bastığım için canı yananlar, bu acının müsebbibi olmakla beni mahkûm ederek ver yansın ediyorlar ama sözde gerçeği arayanlar, bir türlü gerçeklere yüzünü dönemiyorlar. Tabii burada ahmağa yatıp da sahtekârlıklarını gizleyerek insanların aklını şaşırtan dinamikleri de yabana atmamak gerekiyor. Hepsi bir arada, hepimiz artık gözlerimizi açmalıyız ve oynanan oyunlara karşı ne yapabilirizi tartışmak için önce kendi indimizde düşünmeliyiz. Her yerde oyun olduğunu, hep tuzaklara geldiğimizi unutmadan, bir envanter çıkarıp, hangi sıradan başlamamız gerektiğini tespitle, bütün oyunların üzerine gitmeliyiz. Örnek olsun, bir taraftan, asarız keseriz, halktan demokrasiyi esirgeyen Suriye'ye bomba yağdırırız, askerimizi göndeririz diyenlerin aynı zamanda bu askerleri yönetecek kurmayları, neden ve hangilerini, zindanda tutmaya devam ettiklerini ve Türkiye'de demokrasi var mı da, Suriye’de demokrasi havarisi kesiliyor olduklarını düşünmekle başlayabiliriz.

Fakat nereden başlarsak başlayalım, ortada bir şiddetli bir ideolojik kuşatma olduğunu, tekellerin, emperyalist burjuvazinin ve işbirlikçilerinin yoğun bir ideolojik saldırısı ile karşı karşıya olduğumuzu, bunun kitlelerde bir illuzyon yaratarak, sürüleşmelerine neden olduğunu, tepkisiz hale geldiklerini, dolayısıyla bu ideolojik hegemonyayı yıkmadan ilerleyemeyeceğimizi, Ortadoğu’da, Kafkaslarda, kuzey Afrika’da ve ülkemizde ve elbette genel olarak dünyada neler olduğunu anlayamayacağımızı, dolayısıyla yeni bir dünya yaratmak için çok hevesli olsak da, nasıl yaratacağımızın ipuçlarına ulaşamayacağımızı bilince çıkartarak, en devrimci işin şiddetli bir ideolojik mücadele olduğunu ama hiçbir pratik görevden vazgeçmeden bunun başarılması gerektiğini, bununla bağlı olarak ve acilen bütün sosyalist alanlardan, eskinin eksikli ve yanlış bakışlarını bilinçli olarak bu alanlara bulaştırmaya çalışanların temizlenmesi gerektiğini, onlarla mücadelenin, onları sosyalizm alanına çekmek için değil, aksine onları sosyalizm akanlarından temizlemek için yapılması gerektiğini bilince çıkartıp, bu doğrultuda ısrarla ve kararlılıkla ideolojik politik mücadele yürütmek ve bu mücadelenin yaratacağı netlikle, Türkiye’nin ihtiyacı olan işçi sınıfının bağımsız politik örgütüne giden yolu açmak, bu yolda güçleri biriktirmek, birbiri ile kenetlemek için politik hüner göstermek gerekmektedir.

Fikret Uzun

11.Ekim 2011

Hiç yorum yok: