16 Haziran 2011 Perşembe

İŞÇİ SINIFI 15-16 HAZİRANIN 41.YIL DÖNÜMÜNDE VARLIĞINI DA TARİHSEL VE DEVRİMCİ ROLÜNÜ DE KORUMAKTADIR.

İŞÇİ SINIFI 15-16 HAZİRANIN 41.YIL DÖNÜMÜNDE VARLIĞINI DA TARİHSEL VE
DEVRİMCİ ROLÜNÜ DE KORUMAKTADIR.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi, işçi sınıfının gücünü, en cılız
zannedildiği ve hatta adının onun adına devrimciliğe soyunanlarca bile
pek anılmadığı bir zamanda, direnme ve mücadele yeteneğini kanıtlayan
önemli bir tarihsel olgudur. İşçi sınıfı,15-16 Haziran olayları ile
demokratik hakların en güçlü savunucusu olduğunu, kazandığı haklardan
kolay kolay vazgeçmeyeceğini açıkça göstermiştir.
Bu büyük işçi direnişi, işçi sınıfının gücüne ve öncülüğüne
inanmayanlara, sosyalist hareketi küçük burjuva unsurların peşine
takmaya çalışanlara, işçi sınıfını inkâr edenlere verilen net bir cevap
oldu.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi, işçi sınıfının ekonomik bilinç
düzeyini aşmakta olduğunun göstergesi olmuştur.
Bu noktada, Engelsin şu sözü önemlidir; " İŞÇİ SINIFININ EGEMEN
SINIFLAR KARŞISINA BİR SINIF OLARAK ÇIKIP, ONLARI SIKIŞTIRDIKLARI HER
HAREKET, APAÇIK POLİTİK BİR HAREKETTİR."
15-16 Haziranın anlamını daha da iyi anlayabilmek için, Lenin'in şu
sözleri de kayda değerdir; " ...İŞÇİLER, TEK TEK FABRİKA SAHİPLERİ
YERİNE, TÜM KAPİTALİST SINIF VE ONA YARDIM EDEN HÜKÜMETLE KARŞI
KARŞIYAYDI, KAPİTALİST SINIF, İŞÇİ SINIFINA KARŞI MÜCADELEYE GİRİYOR,
GREVLERE KARŞI GENEL TEDBİRLER ALIYOR, HÜKÜMETİ, İŞÇİ SINIFININ
ALEYHİNE KANUNLAR ÇIKARTMAYA ZORLUYORDU."
Evet,15-16 Haziran büyük işçi direnişi, sahte devrimcilere yaşattığı
telaşı, Demirel hükümetine de yaşatmış, açıkça panik içinde olduğunu
gizlemeden, hemen İstanbul ve Kocaeli bölgesinde sıkıyönetim ilan
etmişti. Anayasa tümüyle aykırı olan bu yasayı meclisten, muhalefetle
birlikte bir çırpıda geçiriverdi. (Tıpkı, Libya'ya asker
gönderilmesinin meclisten geçmesi için, sorgusuz sualsiz muhalefetle
birlikte hükümetin ittifak içine girdiği gibi) DİSK yöneticileri ve
yüzlerce işçi İsyan gerekçesiyle tutuklandı ve sıkıyönetim
mahkemelerinde yargılandı. Sendikalara ve TİP binalarına baskınlar
yapılarak aramalar yapıldı. Ama direnişin helezonik yansımaları devam
ediyordu,15-16 Haziran günlerinin sıcaklığı gibi olmasa da, işçiler
sıkıyönetime rağmen, direnişten vazgeçmediler. Burjuvazinin korkusu ve
hıncı dinmiyordu, toplu işten çıkarmalarla cevap verdi. Ancak, bu
cevap da, sendikalaşmaya yönelik anti-demokratik yasalara karşı
direnişi kırmadı, CHP geri adım attı ve yasa değişiklikleri
gerçekleştikten sonra, anayasa mahkemesine başvurdu ve mahkeme yasayı
iptal etti.
İşçi sınıfının 15-16 Haziran direnişi başarısını DİSKi kapattırmayarak
ve daha da güçlenmesi ile gösterdi.
15-16 Haziranın en önemli yanı, Türkiye'de burjuvazinin ve işçi
sınıfının, ülkenin somut siyasal pratiğinde geçerli olan gücünü, yine
Türkiye içinde diğerine göre değerlendirmek gerektiğini gerçeğini
somutladı. Yani Türkiye işçi sınıfını, söz gelimi, Fransız işçi sınıf
ile karşılaştırarak değil, Burjuvazinin gücü ile karşılaştırarak
değerlendirmek gerektiğini, böyle yaparak( yani Fransız işçi sınıfı
ile karşılaştırarak) işçi sınıfından umudunu kesenlere gösterdi.
Ama daha önemlisi, işçi sınıfının varlığının, beraberinde, kendi
başına ve doğrudan doğruya işçi sınıfının bağımsız hareketini
getirmediğini görmek için önemli bir açıklık sağladı.
Engelsin," İşçi sınıfının bağımsız hareketi için gerekli olan
koşullar, sanayi burjuvazisinin iktidarı alıp, devleti kesin
denetimine sokmasıyla oluştuğu "yönlü öngörüsünü doğrulayan bir
gerçekliği ortaya çıkardı. İşçi sınıfının, bundan önce de var olduğu
ancak, burjuvazinin çeşitli kesimleri arasındaki mücadelelerde ikincil
ve yan bir unsur olarak var olduğu görülmüş oldu.
Bu gerçeklik, teorik bakış eksik olunca, işçi sınıfının yokluğunun
kanıtı sanılmaktadır. İşte bu yanılgı, bu gün de ve üstelik o
günkünden çok daha fazla işçi sınıfının var olduğuna dair işaretler
olduğu halde devam eden, işçi sınıfından uzaklaşmanın bahanesi olarak
varlığını korumaktadır.
Bu büyük işçi direnişinin sonrasındaki ve yıllara uzanan deneyimleri
olarak önümüze getirdiği bir diğer önemli gerçeklik ise, baskı ve
terörün, burjuvazinin işçi sınıfına karşı değişmez silahı olduğunu,
ancak, sınıf mücadelesinin ve nesnel koşulların, burjuvaziye başka
silahlar edinmesini gerekliliğini de göstermiş ve bunlardan en önde
geleni, işçi sınıfından yana görünüp, işçi sınıfı hareketini
dizginlemek olarak kendini göstermesidir. Başka bir ifadeyle, işçi
sınıfı hareketini, belirli sınırlar içine kilitlemek biçiminde kendini
göstermesidir. Bu gün hâlâ devam eden bu dinamik, burjuvazinin,
tekellerin pek bir sevdiği ve daha 12 Eylül öncesinden, CHP üzerinden
burjuvaziye teslim edilen DİSK eliyle sürdürülmektedir.
15-16 Haziran ertesinde, o güne kadar DİSKi ve işçi sınıfının sendikal
hareketini yok etmek için yasa çıkarmaya çalışanlar, Disk'e katılarak
DİSK i burjuvazinin kuyruğuna takmaya çalışmışlar ve bu çabalarında
başarılı olarak, DİSKi CHP üzerinden burjuvaziye teslim etmişlerdir.
İşçi sınıfı,12 Eylülü, burjuvaziye teslim edilmiş bir DİSK ile
karşılamıştır.
Bu tarihsel gerçekliği,15-16 Haziranın 41.yıldönümünde, işçi
sınıfından kilometrelerce uzağa kaçtıkları için, varlığından bihaber
olmakta ve işçi sınıfından umudunu kesmekte direnenlere ithaf
ediyorum.
Saygılarımla
Fikret Uzun
16 HAZİRAN 2011

Hiç yorum yok: