28 Mayıs 2010 Cuma

SOSYALİST BAKIŞ AÇISI İLE KEMALİZM ve TARİHSEL GÖREV

Komünistleri, sosyalistleri, ilerici, yurtsever insanları, hatta dürüstlükle, namusluca, olanlara tepki gösterenleri, eleştirenleri hep ulusalcı, milliyetçi yaftası ile korkutmaya, böylece, tarihin gerisine giden yolda püskürttükleri Kemalistlerin, cumhuriyetçilerin gerilediği aynı noktada, bağımsız da olsa, bir nesnellik taşıyan beraberliği bozmak, güç haline gelmesini engellemek, tarihin gerisine gidişe karşı direncin yükselmesini önlemek ama daha çok da, bu gücün sınıf eksenine kayma olasılığını peşin peşin ortadan kaldırmak için, bu nesnel ve tarihsel beraberliği parçalamak istemişlerdir. Emperyalist burjuvazinin ideolojik şaşırtma planları içinde olan bu hamleler, devşirme solcuların, yeni liberallerin, yani ruhunu satan sahtekâr solcuların en fazla kullandıkları saldırı araçlarıdır. Ve ikiyüzlüce yürüttükleri bu saldırı sırasında, utanmadan demokrasiden söz etmektedirler, ancak demokrasiyi kimin için istediklerini gizleyememektedirler. Aynı sahtekârların, dün komünist hareketi Kemalizm’in kuyruğuna takmak için çabaladığını hatırlarsak, bu durum bir paradoks olarak görülebilir. Ama değil, çünkü dün o görevle görevlendirilmiş olan bu sahtekârlar, bu gün de aynı çabalarını AKP üzerinden sürdürmektedirler. Çünkü Kemalistler, komünist hareketi kuyruğunda gezdirerek yok edemeyeceğini anladığı için yönetimi artık dinci akımlara teslim etmişler, emperyalizm de bu kanaldan, ulus devlet dinamiklerini bozma girişimlerini sürdürme kolaylığı bulmuş ve kitlelerin tümüyle, afyon verilmiş gibi uyutulup, bir illüzyon içine sürüklenmesiyle 30 yıldır, Kemalistler de, cumhuriyetçiler de (ki bu görece bir olgudur-cumhuriyete bir saldırı olmasaydı ve bunun merkezinde dış etken olmasaydı cumhuriyeti savunma noktasında bir güç oluşmayacaktı) ve ebette, sosyalistler, komünistler, ilericiler, yurtseverler, birbirlerinden uzak noktalara düşürülmeye çalışılmış, 12 Eylül rejimi ile, tekellerin düzeni ile nesnel olarak çıkar karşıtlığı olan geniş toplumsal katmanlar bir taraftan kitlesel olarak ideolojik şaşırtmalarla edilgenleştirilerek, diğer taraftan korkutularak, sopa gösterilerek sürüleştirilmiş, böylece nesnel olarak tekellere karşı,12 Eylül rejimine karşı, ABD-AB emperyalizmine karşı, Siyonizm’e karşı ve elbette tarihin gerisine yönelmeye karşı, tarikat dinamiğine karşı biriken kin ve nefret görünmez hale getirilerek, etkisizleştirilmiştir. Bunun pratiğinin ifadesi demokrasi illüzyonudur.
İşte bu nedenledir ki, komünistlerin, öncelikle tarihin ilerleme çizgisindeki geriye püskürtülmek istenen tüm güçlerin yanında olması, onların, bu püskürtülme bertaraf edildikten sonra durmamalarını sağlaması, duranlar olsa da, bu direnç noktasında biriken güçleri sosyalist iktidar mücadelesi için, ilerletmesi, elde edilen demokratik kazanımları, ideolojik, politik hareket alanının genişlemesinin ifadesi olan sığınak noktalarını korumak için kitleleri yönetmesi ama bu noktaya kadar, nesnel olarak bir arada olmak zorunda olduğu güçlerle ittifakını, kendi bağımsızlığından vazgeçmeden, ideolojik, politik yöneliminden ve eleştirilerinden vazgeçmeden, kitlelere açık, net bir hat çizerek ve en önemlisi düşmanca, tutum almadan, küfretmeden ideolojik-politik mücadelesini sürdürmelidir. Bu hattın kesintisiz olarak, sınıf hattı ile birleştirilmesi, sosyalist iktidar mücadelesi eksenine götürülmesi komünistlerin vazgeçmeden yürütmesi gereken bir tarihsel zorunluluktur.
İşte bütün bunlardır ki, komünistlerden başka hiç kimsenin başaramayacağı, ileriye götüremeyeceği bir devrimci hattın örülmesini, iktidarı hedefleyen bir sosyalist devrim mücadelesi yürüyüşünü mümkün kılabilir.
Aksi takdirde, yani komünistler, bu kavga burjuvazinin kendi kavgasıdır diyerek seyretmesi, tarafsız kalması demek, üst düzeyde ve tekellerin, emperyalist burjuvazinin ve elbette dinci akımların emellerinin gerçekleşmesi temelinde süren kavga, eninde sonunda ya konsensüsle ya da, taraflardan birinin üstünlüğü ile yeni şekil alacak ve bu şekil her halükârda, tekellerin düzeninden ayrı olmamakla birlikte, daha baskıcı, daha gerici ve daha yıkılması zor bir eksene yerleşmiş olacaktır.
Bundan sonrası tam bir trajedidir ve bu günkü nesnelliğin doğurduğu olanaklara rağmen, öznel etmeni geliştiremiyorsak, bunun için hüner gösteremiyorsak, bu trajediden kurtulmak, insanlığı sonsuz boyutunda bir acıya, köleliğe, zulme, geleceksizliğe mahkûm eden ve hükümdarlığını dünya devleti ile taçlandıran emperyalist burjuvaziyi alt etmek pek kolay olmayacak.
Oysa tarihsel olarak emperyalist burjuvazi ölüm döşeğindedir ve bu hamlesini kotarırsa, ölüm döşeğinden, köleleştirdiği, tarihin gerisinde yaşamaya mahkûm ettiği insanların kanlarını içerek insanlığa karşı dikilecektir.
İşte bütün o ulusalcılık, milliyetçilik yaftaları, işçilerin vatanı yoktur teraneleri, ulus devletler miadını doldurmuştur gevezelikleri bunun içindir. Ve bütün bunlar, tarihte görülmemiş derecede evrimleşmesine rağmen özü aynı olan oportünistlerin, revizyonistlerin ama daha çok, çok önceden seçilmiş, görevlendirilmiş, sahtekâr azap zebanilerinin marifeti ola gelmektedir.
O nedenle, ideolojik mücadeleden bir milim bile sapmadan ama bütün güçleri harekete geçirecek şekilde politik hüner geliştirmek, komünistlerin tarihsel görevidir.
Lafazanlığa, boş felsefi tartışmalara gerek yok, gerek olan tek araç Marksist-Leninist teori ve bu teori ile donanmış kadrolar, bu teorinin işaret ettiklerine aşina olan işçi sınıfı ve emekçi kitleler, bu toprakları seven, üzerindeki emekçi halkları seven, emperyalizme, Siyonizm’e ve gericiliğe karşı dürüstçe, namusluca karşı duran aklı tutsak edilememiş, sürüleştirilememiş insanlardır.
Ve elbette bu güçleri bütünsel bir proleter iktidarına yönlendirecek olan sınıfsal öncü güç, eskiye oranla on kat maharetli güç, on kat homojen güç bu nesnel güçler içinden ve mücadele her ne şekilde başlarsa başlasın, onun ateşleri içinden fışkıracaktır.
Ne yazık ki, bunu bu günkü Kemal Okuyanlar da, onun partisinin yönetimi de pekala bilmekte ama kendisine CHP’yi rakip gördüğünü gizlemeden, düzen sınırları içinde kalmaktan vazgeçmemektedir. Bilmeden olunca aymalıktır, donanımsızlıktır ama donanımsız olmayanların aymazlığı başka bir anlam taşır.
Öyleyse, bu topraklarda henüz işçi sınıfının bağımsız politik gücü ayağa kalkmamıştır ve ayağa, ancak bundan sonra ve komünistlerin buna rağmen gösterecekleri politik hünere bağlı olarak kalkacaktır ve ayağa kalkan, daha önce var olan bir politik gücün canlanması olmayacaktır, hepsini reddeden, hepsinden kopan ama hiçbirini inkâr etmeyen, tümüyle bağımsız bir politik güç olacaktır.
İşte aklı başında kalmış komünistlerin, bu güne kadar ve belki biraz daha yalnız kalmayı göze almalarının kıymeti harbiyesi buradadır.
Bu, bulaşıklıktan uzak, ayrışarak netleşen, güçlenen, çoğalan, son derece bağımsız ve özgür bir dinamiktir.
Bu dinamiğin birbirinden bağımsız ama son derece teorik bakışla göstereceği politik hüner belirleyici olacaktır.
Şimdi yeniden ve aniden Kemalizm’i hortlatmaya çalışmaları, sosyalist hareketin, öncüsü olmadığı halde gösterebileceğini ve öncüsünü açığa çıkaracağını gördükleri bu hünerin yükselmesi ihtimalini gördüklerindendir.
Öyleyse korkularını boşa çıkarmamak, bu toprakların akıllı, bilgili ve teorik bakıştan uzaklaşmamış bağımsız ideolojik-politik kadroların tarihi görevidir.
Biz Kemalist değiliz, sosyalistiz ama bastığımız nokta, Kemalistlerin bastığı noktadır. Öyleyse daha ileri gitmek için ve geriye düşmemek için, politik hüner neyi gerektiriyorsa onu yerine getirmek komünistlerin boynunun borcudur.

Fikret Uzun

Hiç yorum yok: