24 Mayıs 2010 Pazartesi

CHP VE SOSYALİSTLERE DÜŞEN GÖREV

AKP iktidarının değişmesi her şey olmasa da, hiçbir şey de değildir diye düşünmek gerekir. Böylece sınıfsal bakış en tam ifadesini bulacaktır diye düşünüyorum. Gerisi, yani CHP eliyle kitlelerin bir süre daha oyalanmasının engellenmesi, belirginleşmeye başlayan ve sermayeyi ürküten emek sürecindeki çelişkileri açığa çıkarmak, keskinliğinin yumuşatılmasının önüne geçmek komünistlerin görevidir. Bunu CHP'den beklemek de, CHP bunu yapmayacak diye peşin peşin, AKP iktidarına karşı bir alternatif umudunun etkisi ile gelişen tepkileri CHP'ye yöneltmek de yanlıştır. CHP eninde sonunda ve ezelden beri devlet partisidir. Menderes'i de o getirdi, Erdoğan'ı da o getirdi.
Bunlar ayrıdır, şimdi önemli olan, CHP nezdinde esecek rüzgarın şiddetini artırmak, bu şiddette biriken gücün sınıf ekseninde toplanmasını sağlamanın yollarını aramaktır. Bu da komünistlere düşmektedir. Komünistler, öncelikleri unutmadan, sınıfsal bakıştan uzaklaşmadan, ideolojik -politik mücadelesini açıklıkla devam ettirerek, bu yeni durumdan, daha doğrusu bu yeni durumun yaratttığı umut ve beklentilerin heyecanından politik hüner geliştirmek için yararlanmasını bilmelidir.
Ve bir şey daha var, şimdi dünün AKP severleri birer birer en ince hünerlerini göstererek Gandi sever olacaklar ve yine yeniden tıpkı 12 Eylül öncesi yaptıkları gibi, en başta sosyalist hareketi ve emekçi kitleleri Gandi'nin peşine takmaya çalışacaklardır. Çünkü, ölü bir kapitalizm, yeni oyunlar üretemez ve her zaman kitleleri sürü gibi görür ve aynı oyunların yeni versiyonlarından medet umar. Korkusu ise kitlelerin sürü psikolojisi ile kalkışacağı hareketler değildir, bunu direkt üzerine yönlendirecek politik hüneri gösterebilecek olan sosyalist kadrolardan ve onların aynı tonda işleyen siyasal örgütündendir.
Şimdi bu politik-ideolojik kadrolara görev düşmektedir. Sosyalist hareketin ve işçi hareketinin CHP'nin kuyruğuna takılmadan ilerlemesi için CHP'de (mecburen) esen umut rüzgarından yararlanmasını bilmelidir. Bunu başarmaya adım bile atmadan, mevcut bozuk düzenin (ki bu da manidar bir deyimdir-istenirse açabilirim) halk kitlelerinin (ki bu deyim de manidardır-istenirse buradaki manidarlığı da açabilirim) örgütlü mücadelesi ve müdahalesi ile gidebileceğini tekrarlamak yeni bir şey söylemek olmadığı gibi, hem sorunu çözmemekte ve hem de bir sınıf partisinin yetkili ağzından, bir devlet partisini bir taraftan sınıfsal tonda eleştirirken, diğer taraftan kendisine rakip olarak gördüğünü yansıtan ifadesidir.
AKP'nin, kendinden önce yaratılan ve AKP ile daha da katmerleştirilen demokrasi illuzyonu koşullarından çıkmadan, korku imparatorluğunun akıl bozucu korku etkisini ortadan kaldırmadan halk kitlelelerinin mücadelesi ve müdahalesi ile yıkılacağını beklemek ham hayaldir. Üstelik bu hayalde sınıf bakışı dahi yoktur. Bir komünist partisinin yetkilisinin bu ifadelerini aceleyle söylemiş olduğunu varsayarken, düşüncemi de açıklamış oluyorum. Böylece, sadece sosyalistlerin, komünistlerin değil, aklı başında bu toprakları ve emekçi halklarını seven dürüst, namuslu insanların, daha ortada henüz bir CHP iktidarı bile yokken, tepkileri peşin peşin CHP'ye yönlendireceğine, bu yeni durumun estireceği rüzgarını emekçi halkların kurtuluşu ve sermayenin daha da köşeye sıkıştırılıp, sınıfsal bir güç biriktirilmesi yönünde değerlendirmesi ve hızlandırması gerekmektedir. Asıl sınıfsal bakış ve yaklaşım budur.
Ve eninde sonunda yıkılacak olan AKP iktidarıdır, tekellerin düzeni değil.
Ve zaten AKP'nin ölmüş at olduğu, kimilerinin ona canlı imiş gibi tekme sallarken, kimilerinin de daha hızlı koşması için kırbaç sallaması gözlerden kaçmamaktaydı ve ben bunu dile getirdiğimde pek üzerinde durulmamıştı. Bu tekmeler ilk Kemal Okuyan'ın partisinden atılmıştı ve ben ölmüş eşeğe tekme atmanın kıymeti harbiyesi olmadığını söylemiştim. Şimdi daha ortada fol yok yumurta yokken bu ne aceledir ki, bir taraftan CHP'ye vurulmakta, diğer taraftan AKP'nin halkın örgütlü mücadelesi olmadan yıkılmasını saymayız misli konuşulmaktadır. Ayrıca AKP'yi yıkacak örgütlü bir halk mücadelesi ve müdahalesi, şekli ne olursa olsun, sisteme yönelik bir güç değildir. Eninde sonunda sınırı AKP iktidarını değiştirmek boyutundadır. Ama bu boyutttan, amaçları ne olursa olsun, boyu ne kadar kısa olursa olsun yararlanmak komünistlerin görevidir.
Ve komünistlerin görevi de, AKP'yi yıkmak için bir halk mücadelesi örgütlemek değildir, sınıfsal bir mücadele, sosyalist iktidar mücadelesi örgütlemektir. Dolayısıyla, var olan tüm düzen içi çelişkilerden yararlanması ve her türlü tepkiyi sosyalist iktidar mücadelesine bağlaması gerekmektedir. Üstelik dün olduğu gibi, bu gün de, CHP'nin kuyruğuna takılmamak komünistlerin elindedir. Komünistlerin politik hüneri burada gerekmektedir.

Fikret Uzun

Hiç yorum yok: