26 Mart 2016 Cumartesi

BİR UZAK DİYARDAN MEKTUP-SOSYALİST HAREKETİ BİLLURLAŞTIRMAK



BİR UZAK DİYARDAN MEKTUP-SOSYALİST HAREKETİ BİLLURLAŞTIRMAK
KÖH-PKK-HDP-Öcalan vesaire hâlâ Amerikan düdüğü çalmaktadır ve artık ABD de KÖH'ün çaldığı bu düdüğün kendi düdüğü olduğunu kendisi de - sözcülerine öttürerek- açıkça göstermektedir; düdükten çıkan tek sözcük vardır "çözüm"; yani hendek -mendek ve elbette TAK-MAK -yani terör- (onlar buna "kalkışma" hatta "halk devrimi" bile dediler) bahane "çözüm"e dönmek şahane; yani PKK dâhil hepsi devrimden korkuyorlar ve öteden beri dediğimiz gibi devrimcisizleştirmek temel ilke olmaya devam ediyor; yani demek ki hâlâ ABD'ye urganla bağlılar; Amerikan askeri olmak için hazır olduklarını düşünebiliriz.
Ve artık (kendilerince)TAK üzerinden terör estirip PKK'nin ve dahi KÖH'ün ve de HDP'nin bundan masun ve masum tutulması mümkün olmadı ve olmamasının umurlarında olmadığının da yanlış olduğu ortaya çıktı ve hemen terörü lanetlemeye -  üstelik şaka gibi, Beyoğlu'nda patlayan terörü, sanki Kızılay’dakinden ve öncekinden farklı imiş gibi "halka zarar veren" lakırdıları ile hemen lanetleyerek- başladılar ve dağa yakın karakolları basmaya yöneldiler ve artık Kızılay’daki gibi bir terörle hareket etmeleri zor görünmektedir; ne var ki CHP de MHP de hâlâ bildiğimiz sacayaklarıdır!
Ama en önemlisi hâlâ örgütlü ve duru bir sol-sosyalist hareket yoktur, olmaması için elden ne gelirse yapılmaktadır!
Sağın-solun-ortanın, hepsinin aynı düşmanın ipine tutundukları, aynı düşmanın düdüğü ile mesaiye başladığı ve buna karşı, bunun farkında olarak, sabaha uyananların pek de yapacakları-en azından anlatma düzeyinde - bir şeylerinin yokmuş gibi göründüğü bir zamandayız ve bu zamanda ki bu zaman "düşman belli" diyebileceğimiz bir zamandır, düşman son derece ürkek ve temkinli ama bir o kadar korkutucu adımlar atmaktadır; öyleyse görünenin altındaki görünmeyen, bu duruma karşı olanların, bu durumun farkında olanların pek de çaresiz olmadığını göstermektedir; öyleyse eksiklik bunun görülememesindedir.
Ve öyleyse bunun görülmesini engelleyen mekanizmanın ve bu mekanizmanın etkisinde kalanların azımsanmayacak, önemsiz görülmeyecek bir boyutta olduğunu kabul etmek durumundayız. Öyleyse bu durumu tersine çevirmek için, Merdan Yanardağ yazısında(*) da işaret edildiği gibi (o "PKK vesayeti" diyor ki bu tanım yeterli değildir; kapsamıyor; çünkü ortada PKK'ye rağmen süregiden ve eskisine göre bir simetri taşıyan bir "Kürtseverlik" vardır) yobazizme dibine kadar batmış olan KÖH hareketinden ve ona eklemlenen, dudak ucuyla bile olsa onunla empati kuran her hareket ve söylemle istisnasız kopmak, karşıya almak ve solu-sosyalist hareketi, işçi hareketi ile birlikte billurlaştırarak, bağımsızlaştırarak, laik-ilerici-devrimci bir emekçi cumhuriyeti ekseninde ilerici-devrimci Kürt-Türk birliği şiarı eşliğinde politik bir güç haline getirmek gerekmektedir.
Bu yol,"Besbelli olan düşman" ile öyle ya da böyle irtibatlı olarak her türlü kılığa girerek yine her türlü yapıda ya da alanda düşmanın düdüğünü öttürenlerin, ona alan açanların, hegemonyasını güçlendirenlerin, ipliğini pazara çıkaracak, rengini açık edecek, netleştirecek, sol/sosyalist hareketten yalıtacak tek politik çizgi ya da renktir.
Ancak böyle, ABD emperyalizminin politikaları ile senkronize hareket etmekten, onun güdümünde, hatta muhipliğinde hareket etme noktasına gelen ve bundan ayrı olmayan bir şekilde, devrimcisizleş(tir)me yarışında rekor kırması bir yana, yobazizme de boğazına kadar batan bir Kürt hareketinin, laisizme, ilerici-devrimci harekete, sol/sosyalist harekete direkt olarak düşman cephede yer aldığı ve bunda pek istekli olduğu ve bunun affedilir olması, makul karşılanması, empati kurulması için mutlaklaştırılmış, hatta fetişleştirilmiş bir UKKTH zırhını kullandıkları, bilumum sahte sol gömlekli muhiplerin de bu zırhın sol rengini bahane ederek solu/sosyalist hareketi, laik-ilerici-devrimci hareketi paralize etmede zemin yarattığı, yüzeye ya da görünen hale çıkarılabilir.
Başka türlü çıkış mümkün görünmüyor; üstelik buna ki geç kalınmıştır, acilen şimdiden başlanmazsa şartlar buna ihtiyaç duyduğunda, eksik ve zayıf kalınacağı ve de gene düşmanın kazanacağı apaçık görünmektedir.
Elbette buna dair söylemimiz çoktur ve pek iplenmediği ortadadır; öyleyse ya ipleyecek kimse yoktur ki bunun tersi olduğunu söylüyorum, ya da ipleyecek kimseler bu söylemlerdeki mesajları idrak edemeyecek denli, sözünü ettiğimiz cephenin hegemonik etkisi altındadır; buradan hareketle söylemlerimizin yanlış olmadığını kabul etmemiz gerekmektedir. Öyleyse, doğru olan, madde ile bağlı olan söylemlerimizin maddi olamamasının, vücut bulamamasının tek nedeni, düşmanın en küçük alanlarda bile, irili ufaklı pek çok site dâhil, hareket halinde bir etki ile kurduğu ideolojik-politik-örgütsel hegemonyasının güçlü ve yaygın olması nedeniyle kırılamamasıdır. Başka ifade ile bunun için daha doğru bir yöntemin, formülün bulunamamasıdır!
 Bu ifadelerim okunduğunda, eminim ilk akla gelen "gerçek" bir sol/sosyalist "parti" ya da "örgüt" olmuştur ama onda da "gerçek" kısmı problem yaratmaktadır; bu "gerçekliği" sağlamanın da buraya kadar yaptığım çözümlemede ifadesini bulduğunu düşünüyorum ve öyleyse bu maddi olduğuna inandığımız söylemlerimizin bu gerçekliği de sağlayarak bir örgüt şiddetinde, o malum hegemonyayı kırması ve oradan itibaren o eksik olan "gerçekliği" de taşıyan parti-örgüt olgusunun taban ve vücut bularak açığa çıkmasını, yükselmesini ve bir otorite, bir güç olmasını sağlamasıdır çare; öyleyse formülü bu zeminde aramak ve bulmak, anlaşılır biçimde sloganlaştırarak formüle etmek gerekmektedir!
Buna karşın, bu formülü bulamasak bile, “çaresizlik varsa, çare de vardır” tezimizi ıskartaya çıkaramayız; çare öncelikle maddenin içindedir, yani maddeden bağımsız olarak zihnimizde değildir; öyleyse zihnimiz, at izinin iti izi ile karışmasının yarattığı toz duman içinde, çareye kaynaklık eden maddi şartları doğru okuyamadığı için tam olarak bulanıklıktan kurtulamıyor demektir; tıpkı safra kesesindeki taşın ultrason cihazında kesedeki safranın o taşın üzerini örten kıvamı nedeniyle görülememesi gibi zihnimiz de maddenin içindeki çareyi göremiyor; okuyamayınca formüle etmek, yani zihnimizde bir çare tasarlamak mümkün olmuyor!

(*)http://www.abcgazetesi.com/sol-artik-pkk-vesayetinden-cikmalidir-6999yy.htm
Fikret Uzun
25 Mart 2016

Hiç yorum yok: