2 Şubat 2012 Perşembe

ŞİMDİ ONUR ZALİMİ İÇİMİZE TAŞIYANLARLA HESAPLAŞARAK İLERİYE YÜRÜMEDEDİR


ŞİMDİ ONUR ZALİMİ İÇİMİZE TAŞIYANLARLA HESAPLAŞARAK İLERİYE YÜRÜMEDEDİR

Değerli hocam, değerli arkadaşlar,
Hep dile getirdiğim bilinir, komünistsiz komünist partisi olmaz! Hele hem Türkiye Cumhuriyetine sınıfsallıktan uzak bir kin ile yaklaşıp, hem de, TC nin içişleri bakanlığı siciline kayıtlı olmak için sıraya girmek ve hatta kendini buna göre tasarımlamak, hem bir çelişkidir, hem de kendisinin parti olduğuna inanmayıp, TC nin teyit etmesinden medet ummaktır. Bu çerçevede ve perspektifle mülakat vermek ise komünistsiz komünist parti olunduğunu ilan etmektir.
Komünistsiz komünist partisi ile ise, ancak insan hakları savunuculuğu rengini taşıyan bir sivil toplum örgütü olunabilir ki, Türkiye’ye ABD nin fikir babalarından ithaldir. Oysa bilimi saf tutabilmek ve emekçi sınıfların bağımsız ideolojisini ve yolunu geliştirmektir esas olan. Bu da yol gösteren, ileri bir düşünce taşımadan parti olunamayacağının açık ifadesidir.
Olabilir, şu anda insanlık, bir önceki yüzyılın tarihsel koşullarından farklı koşulları içeriyor olan başka bir yüzyılda yaşıyor olduğu için ve bir önceki yüzyıldan, bir yenilginin rengini taşıyor olsa da, önümüzdeki yüzyılımıza geleceğe daha güvenle ve daha bilimsel ütopyaları içeren umutlarla bakmamız için son derece önemli deneyimler aktarılmış olduğunun bilinciyle, belki Leninist parti anlayışını daha derinlemesine ve eleştirel bir biçimde ele almak gerekebilir, ancak “öncü parti” kavramı ve olgusu konusunda son derece tutucu olmak gerektiğinde ısrarımız sürmektedir.
Partinin en önde ele alınması gereken tanımının bu olduğuna inanıyoruz ve ileriye doğru hep öncü düşünceyi yüksek tutmak ve düşünceyi daha ileri götürmek partinin en başat düsturudur.
Mustafa Suphilerle yaşıt ve onlar gibi tarihe gömülmüş olan TKP si, şimdi, hain bir tasfiyeci komplonun darbeleri ile “bitik” olabilir ve hatta küllerinden doğması önünde aynı komplonun sinsi oyunlarının engelleri de olabilir ama önemli olan bu onursuzluğun kime/kimlere ait olduğudur.
Ancak yine de TKP’nin “bitiş”i /bitirilişinde onursuzluk TKP’ye ait değilse de, “onur”lu bir bitiş olmadığı için, bunca zaman yolu da hep kapalı olmuştur. Çünkü bu “bitiş” te onur olmadığından, başka ifadeyle bu onursuzlukta karşıdan gelen zulmün, içimizdeki alçaklar eliyle taşınan rengi olduğundan ve bu onursuzluğa ortak olanlar çok olduğundan, TKP nin yolunun da o denli kapalı kalması şaşırtıcı değildir. Ama daha önemlisi, bu habis bir ur misli TKP ye sirayet etmiş olan alçaklık ve onursuzluk illeti ile mücadeleyi kazanmadan, TKP nin onurlu bir şekilde küllerinden yeniden doğmasının mümkün olmasını beklemek hayalide aşan bir kolaycılık olarak önümüzde durmaktadır.
Onur mu? Örnek olsun, bir anlamda TKP’nin eteklerinden dökülmüş olan TİP’ in, birinci TİP’i kastediyorum, şimdi herkesin cengâverce diline yapıştırmayı en cesur yaklaşım olarak saydığı ve hatta o zaman Kürtlerin dahi dillendiremediği, son kongresinde, belki de bitirileceğini bile bile “Türkiye’de Kürt halkı vardır” kararını açıklaması, böyle onurlu bir “bitiş” in konusudur. Bu onurda belirleyici rol oynayanları tarih sayfaları kaydettiği gibi, kolay kolay hafızalardan da silinmemiş, silinmeyecektir.
Şimdi onur, TC nin İçişleri bakanlığının partilerle ilgili masasında ifadesini bulan bir alâmetifarikadan ibaret olmayan, mayınla döşenmiş bir alan misli önümüzde duran bu toprakların en ücra köşelerine kadar yürüyebilen düşünce olmayı başarmaktadır.

Şimdi onur, Kürtlerin haklı ve onurlu mücadelesinin yanında olmak için Kürt olmak değil, Kürt halkını iki halkın en emekçi ve en ortakçı özünü ve en devrimci en onurlu birliğini açığa çıkaracak bir bilinçlendirmeyi öne koymaktadır.
Şimdi onur, dün Kürt olmalarına rağmen, Kürt olmayanların, Kürt olmalarına rağmen Türk ve laik olanların ve hatta “Kemalist” olanların, Kürt olmadan önce, en çok Murat Karayalçın ve Deniz Baykal şakşakçılığı yani CHP şakşakçılığı yapanların, şimdi kendileri olmazsa hiçbir devrimcilik, ilericilik olmayacağından hareket eden Kürt ve anti Türk, anti laik ve bir o kadar da “anti Kemalist” olanlarını adamdan saymayıp, partiden uzak tutmayı görev bilmektedir.
Şimdi onur, önemli olanın hep ileriye yürümek olduğu bilinciyle hareket ederken sevinç duyanların ve bu hareket kesintiye uğrasa da, sevincini kursaklarında takılı bırakmayanların, bu sevinç içinde birbirimize zaman zaman haksızlık yapmak ile karşımızdaki zalimlerin zulmünü alçakça içimize taşıyanlarla hesaplaşmalarımızı bir tutmadan ve onlardan kesinkes ayrılarak, birlikte ileriye yürümeye devam edebilmektedir.
Şimdi onur, Mustafa Suphilerin katledilerek tasfiyesini, bu katliam ile Çerkez Ethem’in tasfiyesinin aynı yerde ve aynı mantıkta olduğunun bilinciyle değerlendirerek sınıfsal bakmanın önemini bin kez daha fazla hatırlamakta ve hatırlatmaktadır.
Şimdi onur, bugün Kürtlük deyince sadece Kürt yükselişi rüyaları görmeden, Kürt yükselişi kadar ve hatta ondan daha fazla, Türkiye’deki gericiliğin en büyük alanının, Kürt coğrafyasında olduğunu ve dinsel gericiliğin ve her türlü gericiliğin en büyük dayanağının Kürt politikacılar olduğunu dolayısıyla gericiliğin etnik rengini bırakmak gerektiğini hatırlamak ve hatırlatmaktadır.
Şimdi onur, partinin bir düşüncenin gelişerek, kendisini sürdürmesi olduğunun hala bilincinde olan ve sıradanlaşmış da olsa özünü kaybetmemiş olan kadroları telef etmeyecek ve önlerine, Murat Karayalçının şakşakçıları türünden şimdi bunun simetriği yönünde evrim geçirerek kendisini sürdürmeyi bir partiye kapağı atmakta bulanları koymadan ilerlemelerini sağlayacak kanalların açık olduğu bir partileşmededir.

Şimdi onur, bu toprakların, iktidarı gerçekten amaçlayan ve bunun gereklerine açılan bir komünist partiye kesinkes ihtiyacı olduğunun ve koşullarının da buna uygun olduğunun dolayısıyla bu alanın açık olduğunun ve doldurulması gerektiğinin bilinci ve hassasiyetiyle bu alanı tekeller adına kapatmak isteyenlere karşı kadroları ve bu anlamda partileşme dinamiğini, aldatıcı göstergelerden çok, derinde olanın, öz olanın gösterdikleri ile korumakta ve geliştirmekte ve ilerletmektedir.
Şimdi onur, her ayrılığı, ayrılıkçılık saymadan ve geriye doğru yapmadan, yani ileriye doğru yaparak, sosyalist hareketin sürekliliğinde hareket etmekte, Türkiye sosyalizminin, Türkiye devriminin bütün sorumluluğunu, ileriye doğru ayrılarak, biriktirmekte ve bu birikimi sosyalist hareketin sürekliliğine içermektedir.
Şimdi onur, Kemalizm’in iktidarda olduğu değerlendirmeleri ile iktidarda olanların, İktidardaki bir Kemalizm’le kavga ediyor ve onun defterini dürüyor biçiminde yarattığı illüzyona teslim olmadan, bu illüzyonun aldatıcı etkisi altında, ABD ile NATO ile iç içe geçmiş, kamu işletmelerini büyük ve uluslararası zenginlere peşkeş çekme şevki ile yanıp tutuşan bir oligarşik yapı ile bu yapının içinde olan ama ABD-AB emperyalizmine karşı kamu işletmelerini savunarak, daha yüz yıl öncesinden Lenin’in deşifre ederek, bir gericilik olduğunu dolayısıyla bundan ilericilik çıkaran küçük-burjuva hayalleri tuz buz ettiği ABciliğin neme nem gerici bir tutum olduğunu ve çoktan iflas etmiş olduğunu bilerek dışında hareket edenleri bir tutmadan ve asıl kavganın, daha önce iktidarda, şimdi ise iktidarın yardımcısı olan bu yapının dışında hareket edenlerle ama daha çok ve özellikle sosyalist hareketi tümüyle ortadan kaldırmak üzere yapıldığını ve bu oligarşik yapının dışında kalmaya çaba gösteren bir akımın var olmasının ve diri durmasının, sosyalist iktidara yürümenin önünde engel olmadığının, aksine kolaylaştıracağının bilincinde olarak, onlarla aynı noktada ve çerçevede, aynı mevzileri sonul hedef olarak korumak isteyenlerin de var olacağının ve bunun da sosyalist iktidar yürüyüşünün önünde engel olmadığının ve de onların yapacaklarını komünistlerin yapamayacaklarının ama onların yaptıklarından da geriye gitmemeleri gerektiğinin ve bunun kodlarının partileşme dinamiklerinin kitabi açılımlarındaki ittifaklar bölümünde yazılı olduğunun bilincinde olarak Kemalizm’le tarih ve bilinç alanında, teorik ve ideolojik mücadelenin bir zorunluluk olmaya devam ettiğini biran bile unutmadan, sosyalist iktidar yürüyüşünün önünde, Kemalizm’i iktidarda sanarak mücadele etme sorununun olmadığı bilinciyle partileşmededir.
Şimdi onur, TKP nin ve diğer devrimci yapıların paylaştığı aynı kader olan, bir mabetler dinamiğinden oluşan mezarlık misli alanların bir savaş alanı olduğu, bu alanlarda bir mezar misli gömülü olan mabetlerin ise, parti olduğu veya olacağı illüzyonuna düşmeden, aksine putlaştırılmaya çalışılan bu mabet dinamiklerini yıkarak ve hem TKP nin ve hem de diğer bütün devrimci hareketlerin kendi içindeki ve tepesindeki mezar kazıcılarını teşhir ederek partileşmededir.
Şimdi onur, bir oligarşik yapı olarak yerini sağlamlaştıran 12 Eylül rejiminin, kendisini daha da sağlamlaştırmak ve emperyalist ABD-AB nin Yeni Dünya Düzenine uyumlu hale getirmek için, yani yeni düzenini yerleştirmek için, bazı mevzileri Kemalistlere bırakıp, bu mevzileri kapatmak üzerinden sürdürdüğü restorasyon çalışmalarının bir aldatmaca olduğunun, dolayısıyla bunun tarihin ilerleme çizgisini geriye doğru tahrif etmek demek olan ve hala en ileri ve bilimsel teori olmaya devam eden

Marksizm’in kitabi anlatımında yeri olmadığının hatırlanmasını ve üzerinde düşünülmesi görevini de önümüze koyan bir rejim değişikliği ile karşı karşıya olunduğunun bilinciyle hareket eden bir partileşmededir.
Şimdi onur, kitapsız kalmamak, aynı anlama gelmek üzere teorisiz kalmamak gerektiğini, bu anlamda sanatsal ve edebi yaratıcılıktan uzaklaşmamak gerektiğine, yine bu anlamda sosyalistleri, sosyalist yazını kitapsız ve teorisiz duruma düşürenlerin dayattığı modellere teslim olmadan, örnek olsun, insandan uzaklaştırmanın, insanın yükselmesinin önüne engel koymanın özendirici örneği olan, üretilmiş sanatsal ve teorik bütün yazınsal dinamiklere ve bu dinamiklerle beslenen toplumun her cephesine virüs gibi sirayet ederek, buraları teslim alarak bozulmuş alanlara çeviren Kunderaların alanlarını onlara bırakıp, kitabı, teoriyi, sanatı ve edebiyatı, yepyeni ve bozulmamış bir alan üzerinde genişleterek toplumun her cephesinde yayarak ilerlemeyi görev edinen bir partileşmededir.
Şimdi onur, başka devrimci çabaların da olduğunu, bundan ürkmeden hissetmenin gerekliliğine, biz varsak, başkaları da vardır inancı ve düsturu ile birleştirenin doğru ve ileri teori olduğundan hareketle ve etrafında iktidar yürüyüşü için, bütün devrimci çabaları, bir büyük ırmağa akıtabilecek hünere erişmek üzere birleşmeyi görev edinen bir partileşmededir.

Bunlarla birlikte ve bunlardan daha önemli olanın, ideolojik mücadelenin şimdiye dek, hiç olmadığı kadar, devrimci bir iş olduğu, bir manifesto vurgusunda olan ve zekâmla bağlı öznel bir çabanın ürünü olmayan, sadece aklımdakilerle birlikte, en ileri ve en bilimsel teoriye dayanarak ortaya koyduğum saptamalarda kendini göstermektedir.
Amacım aynı yerden bakan ve aynı hassasiyeti duyan arkadaşlarıma akıl hocalığı taslamak değildir. Sadece kendi yoğurt yiyişimle temel gerçekleri hatırlatmaya çalışıyorum.
Hatırlatmayı bir sorumluluk ve görev anlamında borç olarak görüyorum ve ödemeye çalışıyorum.

Fikret Uzun

1 Şubat 2012

Hiç yorum yok: