13 Aralık 2009 Pazar

REVİZYONİZM ve KAPİTALİST RESTORASYON

Revizyonizm, anlam bakımından, bir öğretiyi ve uygulamayı yeni koşullar doğrultusunda gözden geçirmeyi ifade ediyor. Bernstein de bunu yapıyor. Marks ve Engels’in görüşlerini “revize “ ettiğini söylüyor. Oysa tek başına revizyonizm yeni koşullara göre, eski koşullara göre ortaya konulmuş görüşleri gözden geçirmeyi ifade ediyor. Ama Bernstein’in yaptığı bu değil, Marks ve Engels’in görüşlerinden ayrılmaktır. Marks ve Engels’in teorisi sosyalizme giden yolun anlatımıdır, Bernstein bu yolun yanlış olduğunu söylüyor. Alman Sosyal-Demokrat Partinin ileri gelenlerinden ve Engels’in güvendiği kişi olan Bernstein’in Marks ve Engels’ten ayrıldığını söylemesi, sosyalizme giden yolda yürürken, yoldan saptığını ilan etmek demek oluyor. Sosyalizme gitmek için başka yol öne sürüyor yani bir anlamda kendi savunusu ile sosyalizm içindedir.
Lenin de Marks’ın görüşünü revize etmiştir, ama bunu, Marks’ın genel teorik yaklaşımından ayrılmadan yapmıştır. Bernstein, Marks ve Engels’i revize ettiğini söylerken, Engels’in kapitalizmin sonunun ve nihai amaç olan sosyalizmin geleceği şeklindeki önermesini, Marks’ın kapitalizmin gelişmesinin işçi sınıfında devrim bilinci yaratacağı önermesini reddediyor ve Marks’ın, Engels’in düşüncesinin revize edilmesini savunuyor. Açıkça, “… Sosyalizmin geleceğine inanmıyorum “ derken, Kapitalizmin gelişmesinin işçi sınıfının bilincini geliştirmediği söylüyor. Dahası var ama bu Bernstein’e yazılan revizyonizmi anlatmaya yeter. Lenin ise, Marks’ın, “üretici güçlerin gelişimi belli bir noktaya ulaşırsa mutlaka devrimler olacağı “ ve ” bilinci yaratanın maddi durum” olduğu önermesindeki teorik yaklaşımından ayrılmadan, buna ilave olarak, ünlü dışarıdan bilinç verme tezinde formüle ettiği, devrimciyi ve devrimci bilinci koyuyor. Bu, Marks’tan ayrılmadan onu revize etmesi demektir.
Bunların hepsi, sosyalizme giden yol üzerinde oluyor. Bernstein, aynı yolda yürürken, fikir değiştiriyor ve yol bu yol değil, başka yol var diyor ve Marks’tan ayrılıyor. Ama bunu Marks ve Engels’i revizyona tabi tuttuğunu söyleyerek yapıyor. Lenin ise, Marks’ın teorik olarak açtığı yolu, bilinçli devrimciyi yola çıkartarak, genişletiyor ama bunun Marks’ın açtığı aynı yol olduğunu söylüyor. Tek farkı Marks’ta olmayan bilinçli devrimciyi yolu temizlemek ve genişletmek için yola çıkartmasıdır.
Olumsuz anlamda Bernstein ve Kautsky’e yazılan revizyonizm, kapitalist ülkelerde işçi sınıfının kapitalizmi beğenmesinin yolunu açmayı ama bunu yaparken, sosyalist mücadele adına hareket ediyor gibi görünmeyi anlatıyor. Bu anlamda işçi sınıfı hareketi içindeki burjuva ideolojisi oluyor. Devrim yolunda yani devrime giderken devrim kapısından dönmeyi ifade ediyor. Henüz sosyalist devrim gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmesi geciksin diye ya da çarşafa dolaşsın diye dolambaçlı ama kulağa hoş gelen yollar öneriliyor ve yine de adına sosyalist mücadele yolu diyorlar. Bernstein’in ya da Kautsky’in yani revizyonistlerin yaptığı budur. İşçilerin çıkarlarına ve düşüncelerine değil, insanlığın genel çıkar ve değerlerine sahip çıkılmalı diyorlar. Bernstein’e göre, işçilerin devrimci bilnci yoktur. Olmasını da beklemiyor. Dolayısıyla ona göre devrimci bir partiye de gerek yoktur. Onun yerine reformlara inanan demokratik sosyal reform partisi yeterlidir. Ona göre bu, sosyalist mücadele yoludur. Dolayısıyla Marks ve Engels’in yolu yanlıştır.

Revizyonizm, çıkışında Bernstein’in ifadesiyle, “ pek çok önemli noktada, K.Marks ve Engels’in teorisinde bulunan düşüncelerden ayrılmayı” anlatıyor.
Kapitalist restorasyon ise, Marksizm’in revizyonu da değildir, sosyalist ülkelerde, en azından kapitalist restorasyonun ucu açıkça görülünceye kadar, Marksizm’den ayrıldığını da göstermiyor, hep Marks ve Engels’e bağlılığı ortaya koyuyor. Sosyalist devrim gerçekleştikten sonra ve sosyalizm kuruculuğu sırasında asıl tartışma sosyalizm kuruculuğunun daha yüksek düzeylere doğru geliştirilmesi görevi ön plana çıkıyor. Burada, Marksizm’in revizyonundan söz etmek, sosyalizme giden yol ile pratikte var olan sosyalizmden dönüş yolunu bir tutmak demektir. Daha doğrusu, sosyalizmden dönüş yolunu, sosyalizme giden başka bir yol gibi göstermek demek oluyor. Yukarda belirttiğim gibi, revizyonizm en azından ortaya koyanlar açısından, sosyalizme giden başka bir yol sayılıyor, ama kapitalist restorasyon sosyalizmden dönüş yoludur. Öyleyse en tam ifadesiyle kapitalist restorasyonla revizyonizmi bir tutmak, kapitalizme dönüş yolunda sosyalizm beklemek demek oluyor.
Revizyonizmde işçi sınıfının kapitalizmi sevmesine çalışılıyor ise, kapitalist restorasyon, sosyalist ülkede aydınların ve küçük meta üreticilerinin sosyalizmden soğuyup, kapitalizme özlem duymasını ifade ediyor. Başka bir tanım gerekirse, revizyonizm kapitalizmin yaşanabilir olduğuna inandırmak, kendiliğinden ya da devrimle sona ermeyeceğine inandırmaktır. Bugün, güçlü komünist partileri yanında, güçlü sendikalara sahip gelişmiş kapitalist ülkelerde işçi sınıfına benimsetilen düşünce budur.
Kapitalist restorasyon ise, emperyalizmin desteğinde ve kuşatmasında, sosyalist ülkelerde kapitalizmi yeniden kurmak için sürdürülen bir sınıf mücadelesidir. Bu mücadelenin merkezinde, sosyalizmden soğumuş ya da hiç inanmamış ama işçi sınıfının diktatörlüğü nedeniyle sinmiş aydınlar vardır. Tabanı ise, kökü kazınamamış küçük meta üreticileridir. Artan zamanda kendi hesabına çalışan küçük tamirciler, kuaför, taksici cinsinden küçük işletmeciler ve öğrenciler de bu tabanın içindedir.

Buraya kadar ifade ettiklerimle revizyonizm ile restorasyon arasındaki ayrılığı göstermeye çalışırken aynı zamanda sosyalizmin çözülüşünün partiden ve ekonomik bürokrasiden oluşan revizyonist bir sınıf tarafından gerçekleştirilmiş olamayacağını, tam yeterli olmasa da, göstermiş oluyorum. Ekleyebileceğim şudur ve tekrar olacak, Gorbaçov’un, Perestroikanın ve glasnostun önündeki engelin parti bürokrasisi olduğundan yakınması ve aynı zamanda emperyalist kampın, SBKP yi ve devlet bürokrasisini perestroikanın engeli olarak göstermesi çözülmenin parti bürokrasisinin el değiştirmesi ile gerçekleşmediğini, yani bürokrat sınıfın marifeti olmadığı göstermektedir. Ama başka bir şeyi daha göstermektedir, o da, parti içindeki sosyalizme sahip çıkan unsurların restorasyonu engelleyecek güçleri olmadığının bilincinde oldukları için, kapitalist restorasyona karşı mücadele etmek üzere yeraltına geçtiklerini göstermesidir.

Kapitalist restorasyon tehlikesini ve inatçı ve kararlı mücadelenin gerekliliğini Lenin, çocukluk hastalığında anlatıyor. Rusya’da, burjuvazinin devrilmesinin üçüncü yılında, kapitalizmden sosyalizme veya komünizmin aşağı aşamasına geçiş için adımlar atıldığını ve sınıfların hala olduğunu, proletaryanın iktidarı almasından yıllar sonra da hala var olacağını söyleyen Lenin, “ proletaryanın ilk sosyalist devriminden ve bazı ülkelerde burjuvazi yıkıldıktan sonra, bu ülkelerin proletaryası, uzun bir zaman burjuvaziden daha zayıftır; çünkü en basitinden bir kez, burjuvazinin geniş uluslar arası bağları vardır ve üstelik kapitalizmi yıkılmış ülkelerdeki küçük meta üreticileri aracılığıyla kendiliğinden ve sürekli olarak, kapitalizmin ve burjuvazinin restorasyonu ve yeniden doğuşu söz konusudur.”diyerek, kapitalist restorasyon tehlikesinin nereden geleceğine ve “ proletarya diktatörlüğü, yeni sınıf tarafından, çok güçlü düşmana karşı, baş aşağı edilmesiyle mukavemeti on kat artan, gücü sadece uluslar arası sermayenin yürütülen kuvvetinden, uluslar arası ilişkilerinin kuvvet ve dayanaklılığından gelmeyen, aynı zamanda alışkanlığının gücünden, küçük ölçekli üretimin gücünden kaynaklanan burjuvaziye karşı yürütülen en kararlı, en acımasız savaş demektir. Ne yazık, dünyada küçük ölçekli üretim hala yaygındır ve küçük ölçekli üretim, kapitalizm ve burjuvaziyi, sürekli olarak, günü gününe, saati saatine, kendiliğinden ve kütlesel olarak, doğurmaktadır. Bütün bu nedenlerle proletarya diktatörlüğü zorunludur ve sıkı disiplin içeren, yalın, bükülmez irade isteyen bir uzun, inatçı ve korkunç ölüm-kalım mücadelesi olmadan burjuvaziye karşı zafer imkânsızdır,” diyerek, küçük meta üretiminin yok olmasının uzun süreceğine ama buna teslim olmamak aksine kararlı ve inatçı ve de uzun erimli bir mücadele vermek gerektiğine işaret ediyor.
Buradan çıkacak sonuç şudur, devrimi yapmak önemlidir ama onu korumak daha önemlidir ve daha yetkin ve sabırlı bir hüner gerektiriyor. Ve devrimden sonra devam eden sosyalizm kuruculuğu bir yanıyla sürekli devrimi, bir yanıyla da ve aynı anda, sınıf mücadelesini ifade ediyor. Sosyalizm kuruculuğunda gerilemek, sınıf mücadelesinde yenilmeyi getirebiliyor. Sınıf mücadelesindeki yenilme kapitalist restorasyonun gerçekleşmesi demek. Kapitalist restorasyon gerçekleşirken, restorasyonu engelleme gücü kalmayan sosyalizme sahip çıkan bilinçli parti üyeleri, ileri bir seviyeden sosyalizm mücadelesine devam etmek üzere yeraltına çekiliyor.
Öyleyse, dersler sosyalizmin başarılarından gelmiyor, başarıyı sağlayacak olan noktaların zayıf kalmış olmasından, bu anlamda, Marksizm’i saldırı noktasından, savunma noktasına çekmekten geliyor. Sosyalizm kuruculuğunda duraklamak, sosyalizmle kapitalizmin, en azından bilinçte, birbirine yakınlaşmasına neden olabiliyor, bu da kapitalizme duyulan kini sönümlendiriyor, sınıf mücadelesinin askıya alınmasını getiriyor. Böylece pusuda bekleyen kapitalizm özlemi içindeki küçük ölçekli üretim sahiplerinin açık saldırısı kapitalist restorasyonu sonuçlandırıyor. Deneyimlerin aranacağı noktalar bu noktalar oluyor. İleri seviyeden başlamak, bu noktaların başarı sağlayacak konumlarından başlamak oluyor.
Fikret Uzun

Hiç yorum yok: