20 Ağustos 2013 Salı

HAYALETLERİN KORKUSU İLE KAVGA EDEREK KENDİNİ TÜKETMEK



CANLI YAŞAMIN GERÇEKLERİNDEN UZAK OLANLAR HAYALETLERİN KORKUSU İLE KAVGA EDEREK KENDİNİ TÜKETİR

Bir süre önce kulaklara küpe niyetine hatırlattıklarıma, burada zaman zaman sertleşen ve kişiselleşen ifadelerle sürdürülen tartışmanın sahipleri pek itibar etmemişlerdi ve öyleyse neden tartışıyorsunuz? Ya da neyi çözmeye çalışıyorsunuz? Sorularını soran olmamıştı; bu da, burada açılarak yürütülen tartışmaların sahiplerinin "birbirini bilen kırk kişi"nin profilini verdiklerini görmemize neden olmaktadır; yani buradan bakınca böyle görünüyor ve bunu çürütmek de, aksini düşünmek de bana düşmemektedir!

Kulaklara taktığım küpe mi?

"Devlet" veya "ulus-devlet", tarihin bir rastlantısal cilvesi değildir, bazı aklı evvellerin veya "devletseverlerin" dayatması da değildir; devlet, toplumun belirli bir gelişmişlik aşamasının ürünüdür! Bu anlamda devlet, sınıf karşıtlıklarının uzlaşmazlığının ürünü ve ifadesidir! Ve bu anlamda devlet, ezilen sınıfları sömürmenin bir aleti, bir mekanizmasıdır! Ancak en önemlisi devlet, ezelden beri mevcut değildir, onsuz yaşayan ve ondan bihaber olan toplumlar olmuştur ancak ekonomik gelişmenin, toplumun sınıflara bölünmesine zorunlu olarak bağlı olan belirli bir aşamasında, bu bölünmeyle devlet, bir zorunluluk haline gelmiştir!

Sınıfların varlığının bir zorunluluk olmaktan çıkıp, hatta üretim için gerçek bir engel durumuna geldiği bir gelişme aşamasında, bir zamanlar nasıl ki kaçınılmaz olarak ortaya çıkmışlardır, aynı şekilde kaçınılmaz olarak ortadan kalkacaklardır ve onlarla birlikte "devlet" de ortadan kalkacaktır!

Üretimi, üreticilerin özgür ve eşit birliği temelinde yeniden örgütleyen toplum, tüm devlet makinesini, o zaman layık olduğu yere; eski eserler müzesine, yani çıkrığın ve tunç baltanın yanına fırlatıp atacaktır!

Ulus-devlet'in de kaderi bundan farklı olmayacaktır ve "ulus-devlet" de ezelden beri mevcut olmamıştır; onsuz yaşayan toplumlar olmuştur; (hatta ulus olmadan yaşayan toplumlar da olmuştur-bunu da şimdi ekliyorum); toplumsal gelişme sürecinde kapitalizm evresinin kaçınılmaz bir ürünü ve kaçınılmaz bir biçimi olan ve sosyalist toplumda da ve komünizm aşamasına kadar, varlıklarını sürdürecek olan ulusların oluşmasında ve gelişmesinde, somut tarihsel koşullara bağlı olarak, hem toplumsal ve hem de politik alanlarda aktif bir varlık göstermesi şartı ve oranında, ulusal bir devlet kurmaya gereksinim duyulmayabilse de, başka ifadeyle kapitalizmin gelişmesi, mutlaka bütün ulusları bağımsız yaşam konusunda uyandırmasa da, genel olarak, ulus-devlet, ulusun gelişmesini tamamlaması için gerek duyduğu, kurulmasını güçlü ekonomik etkenlerin zorunlu kıldığı bir tarihsel kategoridir.

Uluslar ve milliyetler var olduğu sürece, bunların gelişmesi ve birbirlerine yakınlaşması, çeşitli çok uluslu toplulukların ortaya çıkmasına yol açacaktır. Sosyalizm dünya çapında kurulduğunda, bu çok uluslu topluluklar, önce birkaç çok uluslu topluluk halinde, sonra da tek bir uluslararası topluluk halinde (ve bu sonuncu topluluk, ulusların birbirleri ile kaynaşmasının ve insanlık tarihinde ulusların artık aşılmış olacağı çağın ilk basamağı olacaktır) bütünleşeceklerdir.

Tarihsel bir insan topluluğu biçimi olan; özü ve özellikleri ile çeşitli toplumsal etkenler ve çeşitli etnik etkenler arasında, çeşitli öznel ve nesnel etkenler arasında özdeşlikler bulunmasından kaynaklanan son derece karmaşık bir organizma olan ulusların, insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılmasına paralel olarak, birbirleri ile kaynaşması ve bütünleşmesi sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, ulusların aşılması da gerçekleşecektir. Ulusların aşılması demek ulus-devlete gereksinimin kalmaması demektir.

İnsanın insan tarafından sömürülmesini ortadan kaldırdığınız zaman, bir ulusun, başka bir ulus tarafından sömürülmesini de ortadan kaldırmış olursunuz. Ulus içindeki sınıf antagonizmaları geçerliğini kaybettiği an, uluslar arasındaki antagonizmalar da geçerliğini kaybeder.

Toplumsal gelişme, bu tarihsel koşullara ulaşmadıkça, hiçbir öznel güç, tek tek ulus-devlet yapılarını bozabilir, ama tarihsel bir kategori olan ulus-devlet olgusunun ortadan kaldırılmasını gerçekleştiremez! Ve zaten bu nedenledir ki ABD-AB emperyalizmi, ortaçağa bir tünel kazmakta ve bu tüneli genişletmek için, ulus-devletleri parçalamaya ve halklarını kozmopolitizm ideolojisinin hegemonyasına sokarak, ulusal nihilist bir yaklaşıma sürüklemeye çalışmaktadır.

Kulaklara küpe niyetine söylediklerim bunlardı ve bu küpeyi kimse, özellikle de BORGA beyefendi, kulağına takmak istemedi ama tartışma hâlâ sürmekte ve kimse henüz tartışmanın dibini bulabilmiş değildir!

Genel olarak devlet'e ve özel olarak ulus-devlet'e karşı cenk halinde olan BORGA beyefendi ise açılan tartışmaların içerdiği bütün gerçeklikleri dipsiz kuyulara hapsetmek için kurduğu cümlelere bin bir takla attırmaya devam etmektedir. Örnek olsun dünyanın en günahkar sistemi devlet-ulus-devlet mekanizmasıdır ve bunun yanında emperyalist kapitalizm melaike olmaktadır ve ne kapitalist modernite ile ilgisi vardır ne de devlet ile ve BORGA beyefendi tam da bunu görüp, bunu göstermektedir ki ABD emperyalizmini pek sevdiği anlaşılmaktadır; ABD emperyalizmi ise hiçbir şeyi gizlemiyor ve ulus-devlet yerine kozmopolitizmi önermektedir ve bunu ciddiye almayanları zorla içine sokmaya çalışmaktadır ama Borga beyefendi sap ile samanı karıştırmıyorsa, ABD emperyalizminin ideolojik hegemonyasının sadık savunucusu olmayı kendi isteği ile tercih etmiştir! Bunu örtmek için de genel olarak emperyalizme, özel ya da güncel olarak ABD emperyalizmine karşı net tutum alanları ya Kemalist, ya Baastists ama ille diktatörlük yanlısı göstererek gündemin gerçekliğini dipsiz kuyuların karanlığına hapsetmektedir!
Oysa biraz sonra daha da detaylandıracağım gibi, sahte bir "kurtuluş" teranesi ile başka ifadeyle ulusal kurtuluş mücadelesini insan hakları meselesine indirgeyerek, hatta kutsallaştırarak, daha da açıkçası fetişleştirerek her tür uzlaşmayı, ihaneti ve gerilemeyi ve üstelik ABD emperyalizminin "dost"luğunu, hatta ve hatta, şeriata dayalı bir faşist diktatörlüğün destekçisi olmayı meşrulaştırarak, hem bu diktatörlüğün karşısında biriken ve hem de nesnel ve öznel olarak antiemperyalist tutum izleyen güçleri doğal düşman olarak göstermeye çalışmaktadır.

Ama hayır BORGA beyefendi, gerçek bu değildir ve gerçeği ters yüz etmeye, senin bilmece kuyusundan çıkardığın cümlelere takla attırarak kurduğun mesnetsiz ifadelerin çapı yetmez!

Öyleyse dipsiz kuyulara hapsedilmeye ve yüzeye çıkması engellenmeye çalışılan gerçekleri, bu dipsiz kuyulardan, aralarındaki tartışmalarda her şeyi görürken, zaman zaman kendi itirazları ile çakışsa bile benim işaret ettiğim gerçeklerin karşısında üç maymunu oynayanların dikkatine sunmaya başlıyorum!

Sunacaklarımın öncelikli muhatabı BORGA beyefendidir ve ama asıl muhatapları ise bu tiyatro misli ve tribünlere karşı süren tartışmaları izleyerek sonuç çıkarmaya çalışan (varsa tabii) izleyicilerdir; biz onlara balkondakiler diyebiliriz.

Braye mın BORGA, hakikaten anlamıyor ve göremiyor musun yoksa bunca insan ile ti'mi geçiyorsun; hiç kimse, ne 12 Eylül rejimini, (eskisini veya yenisini), ne de Amerikancı BAAS rejimini savunuyor; savunulan bu bölgenin halklarının haklarıdır! Sen bu bölgedeki halkların hakları ile ilgilenmiyorsun ve sadece Kürtlerin, o da gericilikte sınır tanımayan Kürtlerin, hakkını hak biliyorsun diye bu gerçeğin itibari değeri düşmez!

Ve sen de pekala farkındasın ki bu haklar, dün örnek olsun Irak'ta ABD'nin beslemesi ve yetiştirmesi olan Saddam tarafından ABD ile eşgüdümlü olarak gasp ediliyor ve Irak’taki halklara zulüm yapılıyordu; Türkiye'de ise yine ABD nin "our boys”ları eliyle yerleştirilen 12 Eylül rejiminin yönetimi ve yine ABD-AB ile eşgüdüm içinde Türk ve Kürt halkının hakları gasp ediliyor ve zulüm ediliyordu; sömürüyü saymıyorum o zaten düzenin olmazsa olmazıdır, ama bütün bu noktalar ABD emperyalizminin ve elbette AB emperyalizminin ve Türkiye’nin tekellerinin çaresizliğine çare olmaya yetmiyordu!

İşte bu nedenle dünya çapında emperyalist ABD-AB, hatta daha da açarsak siyonist düzenek, dünya Yahudi partisi, emperyalizm için, yani ÇÜŞ'ler için, yani çok çok az sayıdaki büyük büyük uluslararası, sermayedarlar için kurtuluş olarak bir dünya hükümdarlığını ve elbette kapitalizm öncesinin düzenlerini ve bu düzenlerin ifadesi olan enstrümanları yerleştirerek, dünya halklarını, önce bu bölgeden başlayarak, topyekün köleleştirmek ve emperyalist kapitalizmin çaresizliğine çare yaratmak için, bir anlamda ölmüş ata kırbaç misli, bin yıllık bir "sulh düzeni" projesini (ki bu tamı tamına ama elbette biraz da olsa evrimleşmiş olan bir ortaçağ düzenidir, daha önce nemenem bir şey olduğunu anlattım ve senin kafan almadı, temel birkaç renginden biri ve en önemlisi, din'dir, ve parçalılıktır, işte siz de bu ikisine çoktan biat etmiş durumdasınız ve geldiğiniz yere bakarsak, şimdiki yerinizin kaçınılmazlığı kendiliğinden ortaya çıkıyor), yani ünlü Yeni Dünya Düzeni projesini ortaya koymuş ve Vaadedilmiş topraklar beklentisi ile de senkronize olarak, bu temelde ideolojik-politik hegemonyasını yerleştirerek hükümdarlığını kurmaya başlamıştır!

Bütün bunları kotarabilmek için ise grevi ve sendikayı çöpe atan, işçiden sınıf bilincini alıp, biat bilincini kakan bir yobazizme ihtiyaç vardı; emekçileri sürüleştirmek istiyorlardı ve bunun için gereken, bir din yolu idi, buldular; destekleyen yüksek komutanlık ve CHP idi ve bunlar, AKP'nin dışındaki AKP idiler ve artık daha çok AKP'leştiler, buna sizin de dahil olduğunuzu artık siz de saklayamıyorsunuz.

Bütün bu gerçeklikler, sizin (burada birbiri ile tartışan bütün "birbirini bilen kırk kişi" dinamiğinden söz ediyorum), ne denli ikiyüzlü olduğunuzu göstermeye yetiyor; bir taraftan BAAS rejimlerine, sanki bu rejimlerin, halkları üzerindeki diktatörlüğü tasanız imiş gibi rol keserek, destek olmayı lanetliyorsunuz ama öte yandan bir diktatörlük ile iş çeviriyorsunuz, bu çevirdiğiniz işin selameti açısından, bu diktatörlüğü düştüğü veya tökezlediği her yerden kaldırmayı bir borç biliyorsunuz; hatta politik-ideolojik renginizi bile bu diktatörlüğün rengine benzetmeye çalışıyorsunuz ve sanmayın ki bunu Kürt halkı görmüyor! Kürt halkının gördüğü, Kürt sorununda rantiye olanların, bunu Kürt halkının sırtına basarak kotarmaya çalıştıklarıdır! Ama olmuyor ve siz buna çok üzülüyorsunuz!

İpuçlu bir örnek olsun ki ne demek istediğimi anlamakta zorluk çekmeyesin diye şöyle ifade edeyim; topu sözde "politik karşıtlarınızın" kaşının gözünün üstüne şutluyor misli sert vuruşlarla "karşı tarafın" kalesine çekiyorsunuz ama o da ne! Top, sözde karşıtınızın kalesine gitmiyor ve kalenin çok önünde bekleyen "karşıtınızın" ayağının önüne düşüyor ki oradan şut yine ortak düşmanınızın kalesine çekilmiş oluyor; ortak düşman illa ki ABD emperyalizmine karşıdır; böylece, bir taraftan karşıtlık görüntünüz bozulmazken, diğer taraftan top her halukârda ortak düşmanınızın kalesine ve karşıtınız görünen ama gerçekte bir birini bilen kırk kişilik dinamiğin üyesi olanlar tarafından atılmış oluyor! Korunan kale son tahlilde ABD emperyalizminin ve bilumum işbirlikçilerinin kalesidir! Ama bilesiniz ki bunu da kimse yemiyor!

İlle de yedirmek istediğiniz içindir ki, daha doğrusu yedirmeye mahkum olduğunuz içindir ki özellikle Kürt halkını, daha önce de net olarak ifade ettiğim gibi, bilgisiz bırakmayı misyon edinen gezici vaizler rolünü oynuyorsunuz; vaaz ettikleriniz ise, gericiliğin felsefesinden başka bir şey değildir; bunu, gericiliğe veryansın ederken dahi,örnek olsun gericiliğin hedefindeki bütün yapılara şut çekerek de yapıyorsunuz!

Mahkûmiyetiniz, ABD emperyalizminin Kürt devleti programına, dolayısıyla Barzani'ye hediye edilen gerici, itaatkâr ve İsrail'in hegemonyasındaki bir Kürt devleti politikasına biat etmektir! Bu ise kitlelerin ufkunu ortaçağ karanlığında köreltmekle mümkün olduğu için, hepiniz ve hep beraber, yani bir birini bilen kırk kişilik "tartışma" tiyatrosu olarak,topu elbirliği ile eninde sonunda ABD emperyalizminin ve işbirlikçilerinin çare olarak kabul ettiği ortaçağ düzeni dayatmasının karşısında olanların ve düşüncelerin, duruşların kalelerine atıyorsunuz!

Ortaçağ 'a dönüşün bir bellek silme ameliyesi olduğunu not etmiştim ve ortaçağın temel renklerinin ticaret ve din olduğunun altını çizerek hatırlatmıştım; Bu ise şu demekti, Ortaçağ ile birlikte Antik Dönem unutuldu, antik çağı bilen kimse kalmadı; Ortaçağ bu idi ve cumhuriyet’e saldırı bir Ortaçağ işi idi; kısaca cumhuriyeti silip, bir ortaçağ düzeni kurmak isteniyordu.

Dünün sahte solcuları, bu istek ve arzuların gönüllü mahkûmiyetinde, sol dalga inince, önce devrimci renkleri budanmış Kürtçülüğe ve sonra işçinin ve köylünün düşmanı olan akp'liliğe savruldular; solcu iken de, Kürtçü olunca da ve elbette AKP'li olduklarında da, cumhuriyet’in yıkılışını beklediler; ancak şimdi şaşkınlar, çünkü cumhuriyet yıkılmıyor.

Evet, üzüldüğünüzü biliyorum ama cumhuriyeti yıkamıyorsunuz; hatta yıkmak için tekmeledikçe daha çok yıkılıyorsunuz; Türkiye Cumhuriyeti çoktan sırada idi ve ABD emperyalizminin ve işbirlikçilerinin yaptığı, tam da Irak’ta yeltenip henüz yapamadığı, Suriye’de daha sert duvara çarptığı ve İran’da ise küçük bir gedik bile açamadığı bir yıkım işi idi; aslında hepsinden önce Türkiye'de başlamıştı ve hâlâ ve de çaresizce sürdürülmektedir; ancak yıkılan, yıkım cephesidir ve bunu ABD emperyalizmi bile gördü, siz göremiyorsunuz! Artık ABD-AB emperyalizmi bile yıkılan yıkım cephelerinin ellerini tutmaktan çoktan vazgeçmiştir, siz tutmaya devam ediyorsunuz!

Türkiye'deki yıkımın sebebi ile Suriye, Irak ve İran'a yönelik yıkım politikalarının sebepleri bir ve aynıdır. Çünkü emperyalist ABD-AB'nin YDD rüyası, bu bölgedeki laik ulus-devletleri yıkıp, yerine daha küçük ve daha fazla ve ilkel-cahiliye düzenlerinin devletleri ile birlikte, yanında son derece expansiyonist ve emperyal bir devlet kurmadan gerçekleşemezdi ve bu ise tamı tamına ortaçağa dönüş operasyonu içinde idi!

Başka türlüsü olamazdı ve siz gerici Kürtçüler, demokratik cumhuriyet, ulus-devlet derken, hemen çark ettiniz, "ulus-devlet kötüdür", "kapitalist modernite öcüdür", "yaşasın demokratik modernite" yollu felsefe yaparak, ilkel bir aşirete dayalı" komün devleti"nde park edip, emperyalist YDD'ye ve onun bu bölgedeki parolası olan BOP tertibine biat ettiniz!

Ama ne Mısır'da, ne Irak'ta ne Türkiye'de ve hatta Afganistan'da, Tunus'da Cezayir’de bile, hatta ve hatta Libya'da bile ABD emperyalizminin dayattığı ortaçağ düzeninin içine hapsedilmeye, aynı anlama gelmek üzere bir Amerikan rüyası olan "ılımlı islam" a, halklar rıza göstermediklerini en sert ve kararlı biçimde gösterdiler! Ve bir tek siz göremiyorsunuz, çünkü buna mahkumsunuz ve ağzınıza yapışan "ne olur yıkılma şarkısı" mezarlığın içinden geçenlerin ıslık çalışına benzemektedir! Korktuğunuz Kemalizm’in ve Baas’ın hayaletidir; ama siz ıslık çaldıkça onlar gerçek olmaktadırlar ve korkularınızı artırmaktadırlar! Ancak asıl gerçek olan bu değil, Amerikan rüyasının büyüsünün bozulmasıdır ve bu nedenle ABD emperyalizmine sıkı sıkı sarılmak için Kemalizmin ve Baasizmin hayaletine bile ok atıyorsunuz! Çünkü bu deccali,yani "Kemalizm" ve "Baasizm" hayaletini siz uyandırdınız ve mesihiniz ABD emperyalizmidir; diğer felsefi şarkılarınız ise bahanedir!
Peki, BOP nedir mi ve bu, çok çetrefilli bir denklem mi?

Bu, yani BOP, bir hegemonik çabanın ilk durağıdır ki özünde BİP olmaktadır;
yani vaad edilmiş topraklarla çakışan bir Kürdo-judaik devlet projesi olmaktadır! Hegemonya İsrail'de, bayrak Kürtlerin elinde, kırbaç Kürt halkının ensesinde, zenginliğin muslukları emperyalizmin ve tekellerin elinde...Var mı bunda bir çetrefil? Elbette yok, çetrefilleştiren sizsiniz!

Yani büyüyen Ortadoğu değildir; büyüyen, sadece ve sadece ekspansiyonist olduğunu dünya alemin bildiği, hatta sabit bir haritasının bile olmadığı bilinen İsrail için hazırlanan ve belki de Ortadoğu'daki devletlerin en büyüğü olacak olan bir emperyal Yahudi-Kürt devletidir.

Bunun karşılığında ise Suriye-Irak-İran ve elbette Türkiye parçalanacak, belki Kürt halkı da dahil, Ortadoğudaki bütün halklar, Yahudilerin hegemonyasındaki Kürt devletinin her gün tokat atmasının, zulüm yapmasının ifadesi olan bir kadere mahkum edileceklerdir; ve ne denli iki yüzlü olduğunuzu buradan açık ediyorsunuz ki, bölgedeki diğer halklara zulüm yapan Kürt halkının özgür olmasının mümkün olmadığı gerçeğinin üzerini örtmek için herhalde göbeğiniz çatlamaktadır! "Demokratik komün"müş!
Bunun yanında, Mısır, Yemen, Tunus, Libya, Afganistan, Pakistan ve daha birçok devlet de aynı kadere sürüklenecek ve böylece ilk durağın inşası tamamlanmış olup, buradan başka istasyonlara ilerlenecek, ta ki emperyalizmin gericiliğinin en tam açığa çıktığı bir kapitalizm öncesinin düzeni, bir cahiliye düzeni olacak olan, en tam ifadesiyle paranın dünya imparatorluğu olacak olan emperyalist dünya devletinin su basmanı tamamlanmış olacaktır!

Ancak bir kere Kürt halkına, başka halklara uygulanan zulme seyirci kalmanın kendilerini özgürleştirmeyeceği bilinci öyle ya da böyle verilmiştir ve emperyalistlerin tıkanıklığı tam da burasıdır ve bu tıkanıklığı aşmada emperyalist ABD'nin yardımına koşan, tarihin cilvesi olsa gerek, Öcalan'dır ve bu da yetmemektedir!

İşte solun, devrimcilerin, sosyalistlerin, komünistlerin, devrimci-demokratların (yani ulusal kurtuluş mücadelesi veren Kürt devrimcilerinin, her şeyden önce ve hiçbir güç hesabı yapmadan, ABD emperyalizmi ile savaşmayı göze almadan sonuca varamayacaklarını, yani ne ulusal kurtuluşu gerçekleştirebileceklerini, ne de sosyalist iktidarı gerçekleştirmenin yolunu açabileceklerini idrak etmeleri, bu nedenle önem taşımaktadır; çünkü emperyalizme karşı mücadele etmeden, ne solun, ne sosyalistlerin ve komünistlerin ve ne de devrimci-demokratların mücadele erekleri gerçekleşebilir! Yani hepsinin mücadelelerinin yolu, antiemperyalizmi içermektedir; emperyalizmle şiddetli bir kavgayı göze almayan hiçbir sol çizgi, ulusal kurtuluş çizgisi dahil (bununla ulusal kurtuluş hareketlerinin sol çizginin içinde olduğunu da hatırlatmış olmaktayım ve böylece ısrarla ve cahilce Kürt ulusal kurtuluş hareketinin sosyalist olmadığını ve hatta gerici olmasının bile sorun teşkil etmemesi gerektiğini solun kafasına kakmanızın ne denli sinsi bir kurnazlık olduğunu da göstermiş oluyorum ), ileri hedeflere veya kendi ereklerine varamaz!

Daha önce de hatırlatmıştım, bu cumhuriyetlerin yıkılması kapitalizmin yıkılması değildir; emperyalizmin yıkılması hiç değildir ve bunlar olmadan "komün " sayıklamak, ahmaklık bir yana, gericiliğin dik âlâsıdır!

Ama ortaçağ karanlığına karşı cumhuriyet sayıklamak gericilik değildir amma ve lakin yapılan bu değildir; yani sayıklanan tekellerin cumhuriyeti değildir; tam tersine ve tamamen ayık bir haleti ruhiye içinde ortaya konulan net çözüm sosyalist cumhuriyettir ve bu, komünün ta kendisidir; ancak yıkılmaya çalışılan cumhuriyet de bu güzergâhta yer almaktadır ve bu cumhuriyetin altında kalanların,yıkım ekibine biat edenlerin, karşısında durmayanların, sosyalist cumhuriyeti kurmaları da sayıklamaları da beyhudedir!

Ve sizin sayıkladığınız, yani kökü ilkel aşiret devletine dayanan ve ucu açık bir mücadelenin ifadesi olan "demokratik komün", emperyalist YDD nin karasuları içinde veya güzergahındadır! Bu karasular içinde ve güzergahta, yani bu karasuları kurutmadan ve bu karasuları besleyen güzergahları kapatmadan gerçekleşeceğini sayıkladığınız "komün" her zaman ilkel kalmaya devam edecektir!

Bu nedenle artık size beş yaşında çocuklar dahi, "siz kimi kandırıyorsunuz " demektedir!

Çünkü, sizin derdiniz devlet değildir, "devlet olmayan devlet", dolayısıyla "komün" özleminiz de yoktur ve hatta "anarşistliğiniz" bile çakmadır; sizin derdiniz, laikliktir; sizin derdiniz aydınlanmadır; sizin derdiniz akıldır; sizin derdiniz bilgidir; ve bu nedenle emperyalizmin dine dönüş kervanına ondan önce dizildiniz ve hepsine birden ve ölçüsüzce salvo atışı yapıyorsunuz; utanmadan "ulusal kurtuluş" diye diye,"anadil" diye diye,"ulusal kültür" diye diye, Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkının, bunun ayrılma hakkı olduğu gerçeğinin üzerini örtüp duruyorsunuz ama solculardan, devrimcilerden, sosyalistlerden Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı için destek dilenmekten bıkmıyorsunuz; yani hem bu hakkın patent hakkını emperyalist ABD'ye ve işbirlikçilerine bıraktınız; hem de bu hakkın gericilik lehine, yobazlık lehine, yani ağaların, mollaların, dinci akımların palazlanmalarının lehine ve Kürt ulusal kurtuluş mücadelesindeki devrimci renklerin budanması pahasına devrimcilerden, sosyalistlerden, komünistlerden, çoktan çark ettiğiniz UKKTH'nı öne sürerek, Kürt yobazlığını palazlandırmak için destek istemekten utanmıyorsunuz!

Öte yandan bu hakkı hiçbir zaman hak bilmemiş olan sahte sol gömlekli azap zebanilerinin, şimdi devrimci renkleri budanmış ve KKTH ilkesinden çoktan uzaklaşmış, bu hakkı kendi elleriyle ABD emperyalizmine teslim etmiş görünen bir ulusal kurtuluş hareketinin en sadık destekçileri olması hem tesadüf değildir ve hem de sizin bu sahtekârların "demokrasicilik", "insan hakları savunuculuğu" oyunlarına pek değer biçmeniz sizin kimin karasularında yüzdüğünüzü açıkça göstermektedir!

Ve şimdi de, hem Kemalizmin ve hem de BAASizmin hayaletinden korkar olmuşsunuz! Bahaneleriniz bu korkunun ürünüdür ve ABD emperyalizminin korkularına ortaklıktan başka bir şey değildir!

Ne var ki, korkunun ecele faydası yoktur ve beş yaşındaki çocukların zekası bunu da bilmektedir ama siz beş yaşındaki çocukları güldürmeye devam etmekte sınır tanımıyorsunuz!

Demek ki bu geniş coğrafyada, akıl taşıyanlar, ABD emperyalizminin, her ne isim ve tarif ile olursa olsun, halkları bölmek, devletleri parçalamak ve bu coğrafyanın zenginliklerine el koymak için yürüttüğü yıkıcı operasyonlarına ve bu çerçevede işbirliği içinde olanlara karşı durmanın en tam ifadesiyle bir insanlık görevi olduğunu bilmek ve idrak etmek zorundadır; bugün en tarihsel görev budur! Yoksa mesele diktatörlere ve diktatörlük düzenlerine arka çıkmak değildir.

Mesele tamı tamına özel olarak ABD emperyalizminin, genel olarak emperyalizmin varlığındadır; emperyalizmi, yeryüzünden silmeden ne insanlık yeşerir, ne devlet olmayan devletler, yani komünler özgürce gelişebilir ne de ulusal baskı ortadan kalkabilir; bu nedenle ABD emperyalizmine rağmen sizin uyduruk "komün" ütopyanız hem akıl taşıyanlar için ve hem de Kürt halkı için hiçbir anlam ifade etmez ama ABD emperyalizmi için biçilmiş kaftandır ve kozmopolitik politikası ile uyumludur!

Demek ki ne imiş, istediğiniz kadar mesnetsiz ve tarihsellikten uzak kavramlar üretin, ABD emperyalizminin politikalarına biat ettiğiniz gerçeğinin üzerini örtemezsiniz!

Fikret Uzun

11-08-2013

Hiç yorum yok: