7 Temmuz 2010 Çarşamba

SOVYETLER BİRLİĞİ KOMÜNİST PARTİSİ, TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ, LİKİDASYON VE KAPİTALİST RESTORASYON

Sovyetler Birliğinde olanlar ya da onunla ilişkili komünist ve işçi partilerinde olanlar, bir birine bağlı olsa da, Nabilerin grup olarak partiye katılmaları, katılanların içinden, katılana kadarki lider konumlarını koruyanların, aynı konumda TKP’nin üst organlarına koopte edilmesi ve bu partiyi arayan kişilerin örgütlenme konusunda tam serbesti içinde olmaları sonunda da hızla Likidasyona giden yolun taşlarını döşemeleri için, partide elverişli bir ortamın olduğundan söz ediyorum. Bundan da şu sonuç çıkmamalı, partiyi karalamak ve bir takım değerleri altüst etmek değil amacım. Sadece tespit yapıyorum ve burada önemli olan, bu tespite bağlı olarak, Nabilerin bu denli hızla ve serbestlik içinde hareket etmesinin yol haritası güzergâhında ne gibi suç ortaklıkları ve kimler tarafından yapıldığı üzerinde de durulması gerekmektedir diye dikkat çekiyorum dahası, bu güzergâhta baştan itibaren aracılık yapan ama aracılık yaptıktan sonra, nedir, necidir, partideki görevi nedir gibi soruları muallâkta bırakan bir sessizlik var. Bu Selma Ashwort isimli görevlidir.
Diğer yandan çöküşle ilgili tartışmaya açtığım yazılar da var. Yazının sonundaki dört yazı linki bu anlamda önemlidir.
Her ne olursa olsun, bizler ne kadar geçmişe bağlı kalarak, yeniye eğilmekte ne denli tutuk davranırsak davranalım, mutlaka, 21. yüzyıla denk düşecek politik bir proleter savaşım mekanizması kendini gösterecektir. Bu ihtiyaç kendini epeydir dayatıyor. Ama bu malzemesiz olabilecek, kurulabilecek, çalıştırılabilecek ve sonuç alınabilecek bir mekanizma değil. Kendi kendine, kendini göstermeyecek. Ne var ki, biraz zaman alacak. Öyle görünüyor. Çünkü hiçbirimiz yeterince bütünsel bakamıyoruz, buna en çok çaba sarf eden kendim olduğumu düşünüyorum ama ben bile yeterince bunu başarabildiğime inanmıyorum. Mutlaka eksiklerim var ki, bütünsel bakılabilmesi konusunda model yaratamıyorum. Öte yandan ben, Marksist-Leninist teorinin ışığında, görülmeyeni görmeye ve göstermeye çalıştığıma inanıyorum Marksist bakış açısı ile bakmadan bütünsel olanı ve görülmeyeni görmenin mümkün olacağını sanmıyorum.
SBKP ismini yazmadığımdan ve senin bunu eklediğinden söz ediyorsun. Bunun anlamı nedir, yani sakatlık oradan mı başlıyor, Lenin öldü, Stalin’le beraber SBKP den akan olumsuzluklar her yeri sardı mı demek istiyorsun. Öyle demek istiyorsan, hemen belirtmeliyim ki, Hayır, mesele öyle değil ama bunu tekrar göstermem için gene epey vaktini almam gerekiyor. O nedenle aşağıya dört adet link verdim. Fakat yine de şu kadarını söylemek gerekirse, Sovyetler birliği ve SBKP olayı öyle bir kaç satıra sığdırılabilecek bir olgu değildir. Ekim Devrimi öncesini de kapsayan, Avrupa’da devrim beklenirken gecikmiş olması ile de bağlı olan ve pratiğin dayattığı sorunların sosyalist devrimle çözülmesi gerektiği ile de ilgili olan ve ekim devriminden itibaren adı tek ülkede sosyalizm olarak kavramlaşan bir sosyalizm kuruculuğu sürecini kapsayan 70–80 belki de, daha fazlasını kapsayan bir dönemin ifadesidir.
Lenin’in ölümünden sonrası diye nitelenen süreçteki birçok olgu ve soruna yaklaşım biçiminin, politik pratiker yansıması ve bunların mecburen teorik olarak biçimlendirilmesi, daha Lenin’in sağlığında başlamıştır. NEP bunlardan biridir ve merkezinde ayni vergi vardır. Dahası devlet kapitalizmi vardır. Evet, evet, sosyalizmde devlet kapitalizmi. Daha doğru ifadeyle, sosyalizmde devam eden küçük burjuva kapitalizmini yenmek için, devlet kapitalizmi. Ama bunlar geçici ve tümüyle Proletarya diktatörlüğü koşullarındaki sınıf mücadelesinin taktiklerindendir. Emniyet sübabı ise, proletarya diktatörlüğü ve bu temelde sürdürülen ideolojik mücadeledir. Bu Lenin’den sonra da sürdürülmüş, Stalin’e bunun için tek kelime eleştiri sarf etmeyenler, kapitalizmin ekonomi politiğinin ifadesi olan bu pratiği, sosyalizmin ekonomi politiği olarak kalıcı bir teori haline getirmek için yoğun çaba sarf etmişlerdir. Eğer bunda bir sakatlık varsa ve bu güne geliyorsa, Lenin’e yazmak gerekir ki, bunu Lenin’in ne için yaptığını anlamadan, bu yazım işi bizi farklı yerlere götürür. Öte yandan, bu gerçekten Lenin’in hanesine yazılacak bir süreçtir ve Lenin bu şekilde, genç Sovyet sosyalizmine karşı yükselen küçük burjuva temelli ayaklanmaları, bir taraftan proletarya diktatörlüğünü işleterek, diğer yandan ve daha önemseyerek NEP ile yıkıcı boyutlara ulaşmasının önünü almıştır.
İkincisi eşitlikçilik ilkesinde takılı kalınmasıdır, köylüden bozma işçiler, Sovyet devleti tarafından eğitildikleri için, bunun karşılığında kalifiye olduklarını, o nedenle de eşit işe eşit ücret ilkesi gereği daha fazla ücret istediklerini belirterek isyan etmektedirler. Öte yandan, sanayinin gelişmesi, savaşın yaralarının sarılması ve açlık, kıtlık sorununun aşılması gerekmektedir. Uzun hikâye. Bütün bunlar, Lenin zamanında başlamış ve öldükten sonra da bir süre devam etmiştir. Ama Lenin sonrası diye ayırarak, bütün melanetin Lenin’in ölümünden sonra geldiği şeklindeki kolaycı yaklaşım bizi eninde sonunda, ANTİ- STALİNİZM e götürür ki, oradan da ANTİ-LENİNİZM e giden yol çok kısadır. Dahası Barış içinde bir arada yaşama politikası da Lenin’e yazılacak bir politikadır ki, tek ülkede sosyalizmin dayattığı bir pratik zorlamanın ifadesidir. Üzerinde konuşmak, olumlu yanları yanında, olumsuz yanlarını masaya yatırmak sayfalar alır. Ama bu Stalin’in ölümüne yakın genel ve kalıcı teori haline getirilmiştir. Şimdi aklıma gelenler bunlar. Ve Sovyetlerdeki çöküşle bağlantı bu olgularla kurulmamaktadır. Bağlantı hep, Proletarya Diktatörlüğünün, kapitalizme geri dönme heveslilerinin örgütlenmelerine ve propaganda özgürlüğü kazanmak için direnmelerine karşı işletilen, demokratik olmadığı şeklinde lanse edilen yanı ile ilgilidir. Hem haksız bir nitelemedir ve hem de adı üstünde, burjuvazi işçi sınıfına ne kadar örgütlenme hakkı verdiyse, ya da vermediyse, yani bu yönde işleyen yasalar, burjuva hukuku içersinde ise ki, tekeller döneminde burjuvazi kendi yasalarını da rafa kaldırır, proletarya diktatörlüğü de yasalar çerçevesinde, sosyalizmin hukuku çerçevesinde egemen olan sınıfa daha fazla, sömürmek için örgütlenme hakkı isteyecek olan burjuvaziye, yani eski egemen sınıfa, bu temelde hak tanımamaktadır. İşte asıl sorun buradadır ve bu temel ilke, sosyalizm kuruculuğunun vazgeçilmez ilkesi, bu kuruculuğa denk düşecek biçimde işletilmediği için, işin içine demokratizm girdiği için çöküş kolayca olmuştur. Ya da başka ifadeyle, sosyalizm kuruculuğu, sosyalist düzen savunmaya geçerek, yerinde saymaya, kuruculuğu geciktirmeye başladığı için, sekteye uğramış ve gerilemiştir.
Diğer önemli bir nokta da, Troçki ile Stalin arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı da, Stalin’e bağlama, Lenin sonrası melanetin bir parçası olarak gösterme çabalarıdır. Oysa bu karşıtlık daha Lenin zamanında başlamış ve Troçky’nin en önemli, can alıcı konularda Menşeviklerin yanında yer aldığını Lenin’in eserlerinde kendi söylemiyle duymak mümkündür. Burada da, yanlış, olsa olsa Troçki’ye, tanınan toleranstır. Ama Troçki’ye yapılan ne Lenin’den gelen, ne de Stalin’e yazılacak bir yanlış yoktur, yanlış hep Troçki’den gelmiş, ama Sovyet iç savaşında gösterdiği cesaret ve başarı nedeniyle kendisine son derece tolerans tanınmıştır.
Lenin’den sonra yapışan ve dışarıdan gelen saldırıların şiddetine denk düşen yansımalar, bir yanıyla Sovyetlerin iç sorunlarından yükselmiştir, bir yanıyla dışarıdan gelen saldırıya karşı savunma noktalarına çekilmek zorunda kalmanın ifadesidir. İkisi de bir noktada demokratizm olarak çakışmıştır. Barış ve insan hakları da devreye girince iki sistemin kolaylıkla bir düzlemde ideolojik olarak barışma ve birbirlerine yaklaşma noktasının kapıları açılmıştır.
İşte bu, içerde başlayan ikiyüzlü kapitalizme özlem kampanyasını, yeraltından, kolaylıkla örgütlenecek şekilde yer üstüne çıkarmıştır. Bu da proletarya diktatörlüğünden burjuvazi lehine vazgeçmenin momentlerini hızlandırmıştır. Kapitalist restorasyon basamaklarını artırmıştır. Bunda SBKP’nin elbette kusurları vardır ama bu kusur bugün TKP üzerinden yapılanlar gibi, SBKP’yi bütünleyen bütün unsurların topyekûn yaptığı bir kusur ya da, politik bir yanlışın ifadesi değildir, ideolojik bir sapmanın da ifadesi değildir ama yeraltında gelişen kapitalizme özlemin örgütlenmesi çabalarına, pratik anlamda yataklık yapacak, küçük işletmelerin yani burjuva öbeklerin oluşmasına izin verilmesi en önemli yanlışlardandır. Ancak bu, birincisi, pratiğin dayattığı bir zorunluluktan kaynaklanmıştır ama teori düzeyine çıkartılmıştır, sanki sosyalizmin ekonomi politiğinin genel yasası gibi kalıcı kılınmıştır.
İkincisi, bunda da SBKP nin bütününe kusur yükleyemeyiz, bu, tepedeki çift inançlı, ikiyüzlü, sahtekâr kadroları aklamak olur. Bu tehlike her zaman vardır, Polonya’da da, Çekoslovakya’da da kendini göstermiştir ama en sinsi olanı Sovyetler birliğindedir ve arkasından Leh Valesa hareketi gelmektedir. Burada ideolojik donanım ve proletarya diktatörlüğünün, ideolojik planda sonuna kadar, tavizsiz ve şiddetle işletilmesinin başat önemde olduğu ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan iş SBKP ile bitmiyor, Sovyetlerde bir bilim akademisi vardır ki, Reagan, yıkılıştan kısa bir süre önce, Gorbaçov’un sürgünden getirdiği Saharov’la bu akademide buluşmuştur. Bu insan hakları olarak Sovyetlere giren emperyalist kapitalizmin, ideolojik şaşırtmasının sonucu olarak orada kök salmış olduğunun resmidir. Kısa süre sonra da, Sovyetlerde restorasyon gerçekleştirilmiştir. Tek kurşun atılmadan diyenler e de aldanma, işçi sınıfı, komünist partinin direngen üyeleri elinden geleni yapmıştır ama iş bir kere yalanla dolanla geldiği için, sosyalizmin içinde imiş gibi gösterilmeye devam ettiği için, çok çok, demokratik sosyalizm olacakmış gibi algılandığı için, restorasyon tereyağından kıl çeker misli kolay tamamlanmıştır.
O nedenle, evet her şey birbirine bağlıdır ama TKP de olanın, SBKP den gelen bir virüsle bağlı olduğu şeklinde ya da, ona bağımlı olmanın getirdiği bir sonuç olarak algılarsak, TKP’nin iç dinamiğindeki aksaklıkları göz ardı etmiş oluruz, hatta yok saymış oluruz. Ve bunun ucu, Nabileri bile aklamaya götürür ki, bu, temelden yanlış bir sonucu, doğru imiş gibi algılamayı getirir. Böylece de, eskinin kopyası bir yapıyı, bu güne monte etmede hiç bir sakınca görülmez, bu konuda sorgulayanların, çözümleme yapılmasını isteyenlerin, görülmeyenlerin su yüzüne çıkmasını isteyenlerin ,"oyunbozan" olarak lanse edilebilmesi kolaylaşır.
Türkiye’deki parti sorunu, diğer coğrafyalardaki parti sorunu yanında, sosyoekonomik yapıları ile de ilintili bir yol ayrımında olma olgusu içersinde irdelenmelidir. Bugün, bu coğrafyada, İsrail’de, İran’da, Rusya’da, diğer birçok Arap ve Türkî devletlerde, halklar bazında olanlar ile hükümetler bazında olanlar ve bunların emperyalizmle ilintisi yanında, Türkiye ile ilintisi, Parti sorununun çözümünde de belirleyici olacak momentler içermektedir. Keza Kürt sorunu ve bu sorunun çerçevesi içine giren iç ve dış dinamiklerdeki gelişmeler de bu konuda belirleyici unsurdur. Bunu tek başıma ne ben bütünleyebilirim, ne de sen veya bir başkası. Bu hem Türkiye’deki sosyalistlerin, komünistlerin ve onlara yakın cephede duran aydınların, devrimci- demokratların yaklaşımı ile bağlı iken, en azından bu bölgedeki sosyalistlerin, komünistlerin ve devrimci-demokratların ve yine bunlarla bağlı aydınların birbirleri aralarındaki etkileşim ile de bağlıdır.
Öyleyse birincisi, bu bölgedeki sosyalist eksende yer alan ayrı ayrı sınıf partileri ya da demokratik örgütlenmelerin toplumsal dayanakları motomot aynı olmasa da, politikaları birbirine denklik taşımak zorundadır ve şekillenmesi de bu temelde yani birbirine denkleşerek ilerleyecektir. Türkiye’deki komünist partisinin de bu somut gerçeklikten ayrı hareket etmesi, kendini şekillendirmesi beklenemez. Öyleyse hedefle bağlı ilerleyen, nesnel ve öznel olarak gelişen, kalınlaşan, netleşen eksen, komünist partisinin bu eksene doğru kendisini şekillendirmesini de getirecektir. O nedenle demek ki, öznel bir kurgudan uzak, nesnel şartların belirleyiciliği üzerinden gelişen iradi bir süreç gerekiyor. Ancak böyle, komünist partisi, kitleleri bu eksene çekebilecek öncülük vasfını, politikalarına yansıtabilir.
Fikret Uzun

http://groups. google.com. tr/group/ fikret-uzun- yazilari/ browse_thread/ thread/fe2733826 2d8a58f?hl= tr#

http://groups. google.com. tr/group/ fikret-uzun- yazilari/ browse_thread/ thread/403881612 6e63cda?hl= tr#

http://groups. google.com. tr/group/ fikret-uzun- yazilari/ browse_thread/ thread/e4dbaddf8 ad04409?hl= tr#

http://groups. google.com. tr/group/ fikret-uzun- yazilari/ browse_thread/ thread/e346367e8 1656dcd?hl= tr#

Hiç yorum yok: